15 OCAK

34 7 1
                                    

    Uykusuz, aç ve ıslak geçen bir gece daha. Saatlerce öylece kıvranıp yatıyorum fakat koskoca gecede bir saat uyuyup dinlendiğim aşikâr. Soğuk, açlık, yağmur, güvensizlik, stres... İnsan bu durumda nasıl uyuyup rahat bir şekilde geceyi geçirebilir ki? Gerçi geçen sene her şey güzelken de bir türlü uyumak bilmiyordum. Evet, geçen sene her şey güzelken. Ne zaman bu duruma düşüp kendimi bu çöplüğün içinde buldum, nasıl olabilir hâlâ akıl erdiremiyorum.

    Eskiden mutlu, huzurlu, eşsiz bir ailem vardı. Karımla her sabah uyanıp sıcacık evimizde kahvaltımızı yapardık. Beni uğurlayıp ev işlerinin başına koyulurdu! Bir türlü bitmek bilmiyordu o fuzuli işleri. Sürekli bir şeylerle uğraş içindeydi. Benim dışarıda bir tek işim vardı, akşam olunca yayılıp yatağıma uzanıyordum. Ama onun işi bir türlü bitmiyordu. Hiç söylenmezdi, sürekli mutluluğumuzu devam ettirmeye çalışırdı. Bense sebepsiz yere sürekli ona çatardım. Değerini bilip biraz nezaketli davranmayı düşünemezdim. Onun da canına tak etmiş olmalı ki, her şeyin başladığı o talihsizlikten sonra içinde biriktirdiklerini bir anda çıkardı ve öylece çekip gitti. En çok ihtiyacım olduğu zaman yanımda bulamadım. Alkolün Allah belasını versin! Hepsi onun yüzünden. Delice içtikten sonra karınla kavga edip ne diye arabaya biniyorsun? Ve kaçınılmaz bir kaza tabi.

    Bacağımı kaybettikten sonra eski hayatımın olmayacağını anlamıştım. Aylarca hastanede ölü gibi yatmak zorunda kaldım. Arada bir hemşire geliyordu, bir de karım. Onlardan başka hiç kimsem yoktu. O zindan misali günlerin zorluğunu anlatamam. Bir zaman sonra karım ziyaret etmeyi aksattı. Herhangi bir gelirimiz yoktu, nasıl geçiniyordu, dışarıda ne yapıyordu, aç mıydı tok muydu hiç bilmiyordum. Kendi derdime odaklanıp ona karşı yine ilgili olamadım. O da bir zaman sonra halimi hatırımı merak etmeyip hiç gelmemeye başladı. Başına bir şey geldiğini düşünüp haftalarca uykusuz kaldım. Hemşirelere soruyordum ama onlarında hiçbir şeyden haberleri yoktu. Abisi gelip tüm gerçeği anlattığında dünyam başıma yıkılmıştı. Yoksulluğa dayanamayıp kendini geçindirmek için iş aramaya koyulmuş, adamın birine sırtını dayayıp ondan faydalanmaya çalışıyormuş. Beni de böylece zindanda tek başıma çaresiz bıraktı. Aslında ona hak veriyorum, kendine faydası olmayan adamı ne yapsın ki? Gitti ve kendini kurtardı. Ne yapalım dostum, bundan sonra yola yalnız devam etmeliyim diye düşündüm, peşinden koşup arayıp sormadım bile. Koşacak olsam dahi bir bacağım eksikti, nasıl koşayım? Hayattaki tek arkadaşım olan karım artık yoktu, e bir de bacağım tabi. İşte sokakların kucağına böyle düştüm.

EVSİZLER UYUMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin