Bu sabah yine yağmur yağdı ve uykunun sarhoşluğundan ıslak bir şekilde ayrıldım. Bedenimin üzerine köpek işemiş gibi hissediyorum. Kir bağlayıp nasırlaşmış kıyafetlerim yağmur suyuyla birleşince iğrenç bir lağım kokusu ortaya çıkıyor. Bu kokunun önüne geçip nasıl bastırabileceğimi bilmiyorum. Eskiden kötü koktuğumu hissettiğim zaman herhangi bir markete girer, raftaki parfümlerden birini üzerime sıkıp yoluma bakardım. Daha sonra yanına gittiğim insanlar "Ne kadar güzel kokuyorsun! Parfümünün markası ne?" diye sorarlardı. İnanın ne olduğunu ben de bilmiyorum. Markasına, fiyatına bakmadan elime ne geçerse sıkıp marketten çıkmanın yollarını arıyordum. Benim için önemli olan oradaki çalışanlara yakalanmayıp hızlı bir şekilde sıyrılmaktı. Markasını söyleyemediğim için bencil olduğumu dahi düşünürlerdi.
Şimdi bu pislik, kokuşmuş halimle marketlere girmeye çekiniyorum. Dış görünüşümden dolayı hırsızlık yapıp olay çıkaracağımı zannediyorlar. Bana attıkları o iğrenç, küçümseyici bakışı görmelisiniz! Parkamın cebinde para olsa dahi bakkala girip ekmek almaya bile utanıyorum. Kirli bedenle temiz marketlerine girmek toplum tarafından yanlış karşılansa gerek!
Arkamı kaldırıp biraz yiyecek bir şeyler aramaya koyulmalıydım. Son zamanlarda tek güvenebildiğim dostum olan Hayal (dostum mu demeliyim bilemiyorum) bana artık yemek getirmekten vazgeçmişti. Onu görmeye gittim ama çalıştığı iş yerinde bulamadım,diğer çalışanlara da soramadım. Ona karşı içimde adını bir türlü bulamadığım değişik duygular hissediyordum. Uzun zamandır bana yemek getirip karnımı doyurduğu için mi? Derdimi anlatabildiğim, biraz kafa dağıtabilip vakit geçirebildiğim tek kişi olduğu için mi? Duygularımın tam olarak ne olduğunu kestiremiyordum.Belki de ona sahibim muamelesi yapıp bir kölesiymişim gibi itaat ediyorumdur. Belki de aşığımdır! İnsan, kendisine acıyıp her gün bir öğün yemek getiren kadına neden âşık olur ki? Yanılıyorsun dostum, bu sadece sahip-köle ilişkisi. Ona sahibin misali itaat ediyorsun! Gözünden düşüp artık yemek bulamayacağım diye korkuyorsun! İşte onunla ilişkin bundan ibaret.
Çöp kovalarını karıştırmaya başlarken yağmur şiddetlice yağıp ortalığı sele veriyordu. Çöplüğün içine kafamı sokup bir şeyler aramaya koyulduğumda kokuyu ciğerlerimde hissettim.
Nihayet karnımı doyuracak bir şeyler bulup köşeye çekildim. Kafamı ıslak çöp poşetinin içine sokup karnımı doyurmaya çalışıyordum. Yanı başımdan yüzlerce farklı insan geçiyordu ama birkez olsun kafalarını çevirip bana doğru bakmıyorlardı. Sanki ben orada değilmişim de farklı bir boyutta yaşıyormuşum gibi davranıyorlardı. İçten içe rahatsız olduklarını, gözlerine battığımı hissediyorum ama yine de taviz vermiyordum kendimden. Ben de karnımı doyurup yaşamaya devam etmek zorundaydım. Böyle kendine güvenmiş, yaptığı işten memnun konuştuğuma bakmayın dostlar,utancımdan kafamı poşetten çıkaramıyordum. Hayal bana yemek getirirken bütün bu işleri yapmak zorunda değildim. Bir öğün yemek yiyip günü çıkarmak kolay işti. Sadece birkaç gündür ortalıklarda yoktu ama yokluğunun farkı ne kadar da çok hissediliyordu.Seni hasta köpek, ona bağımlı olmuşsun ama farkında olmaya cesaret edemiyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVSİZLER UYUMAZ
רומנטיקהEvsiz bir adamın gözünden, sokaklara sığmayan hayatta kalma mücadelesine ve aşkın bu mücadeledeki rolüne tanık olacaksınız. ''Hayatın kuralı bu, zamanla daha fazla şey kaybedeceksiniz. Her kayıpta kendinizi mahvedip hayatınızın bir daha eskisi gibi...