Yavrucağımı kucağıma alıp akşamüstü serinliğinin tadına varıyorum. Az önce bulduğum yemekle karnımı tıka basa doyurdum. Yavrucağım da halinden memnun bir şekilde koynumun sıcaklı-
ğında baygın baygın yatıyor. Küçük dostum biraz olsun huzur blup gönlümü serinletmeme yardımcı oluyor. O olmasa bu günleri atlatmam çok zor olurdu. O da benden memnun olacak ki sahiplendiğim günden beri bir kez olsun beni terk etmedi. Ne yaparsam, nereye gidersem onu hep yanımda taşıyorum. Bazen yürürken yorulduğunu gösterip bana surat asıyor, o zaman da kucağıma alıp dinlenmesini sağlıyorum. Huzurlu huzurlu otururken bizim gençlerin parka gittiğini gördüm. Ancak bu sefer ellerinde siyah alkol poşeti değil, kitaplar vardı. Son yaşadığımız olaydan sonra akılları başlarına gelip alkolü bıraktıklarını, sonunda kendilerine yarar sağlayacak bir şeyler bulduklarını düşündüm. Bir elime değneğimi, bir elime de yavrucağımı alıp yanlarına doğru yürüdüm: “Hayrola gençler, bakıyorum da bugün alkolünüz yok. Kitaplar falan ne ayak? Aklınız başınıza geldi sanırım.” dedim. Üçünün de yanlarına gitmeme sevinmiş gibi halleri vardı: “Aa, gel amca gel! Bir aydan beridir yüzünü görmüyoruz. Artık senden ümidi kesip öldüğünü dahi düşündük. Nerelerdesin kaç gündür, niye uğramıyorsun parka?” dedi. Masanın ortasında duran sahipsiz paketten bir tane alıp yaktım. Köpeğimin kucağımdan inip biraz yürüyüş yapmasına izin verirken: “Benim sabit bir yerim yok ki. Nereye canım isterse oraya gidiyorum. Uzun zamandır bu mahallede yatıp kalkıyordum ancak
biraz değişiklik olmasını isteyip aşağıda ki sokakta takıldım. Ara sıra bu parka da uğradım ama siz yoktunuz. Bakıyorum da bensizken aklınızı başınıza toplamışsınız. Bugün demlenmek yerine kültürlenmek var galiba. Elinde tuttuğun kitap Dostoyevski’nin ilk romanıdır. Gençliğimde okuyup bir hafta boyunca kitapta geçen olayları sorgulamıştım. Okuyor musun yoksa elinde süs olsun diye mi gezdiriyorsun?” dedim. Gençler söylediklerime şaşırmış olacaklar ki birbirilerine bakakaldılar. “Ne yani, bir evsizin kitap okumasına mı şaşırıyorsunuz. Okumak belli bir sınıfa ait olmamalı değil mi? Bu yaşıma kadar okuduklarımla o çantanızda ki kitapları
yüze katlamışımdır.” diye devam ettim.
Gençlerden biri: “Vay be amca, sen ve kitap okumak ha! Şaşırdık doğrusu. O kadar hali vakti yerinde olan insanlar vardır, bütün kitaplara erişme imkanları varken bir sayfa bile okuyup düşünmezler. Sen bu haldeyken bile okumaya çabalayıp bir şeyleri kovalıyorsan takdir edilmeyi hak ediyorsun. Bu kitabı süs olsun diye gezdirmiyorum, okuyorum elbette. Biz üçümüz de çocukluğumuzdan beri kitaplarla iç içeyizdir. Yetimhaneye kitap bağışlayan kimliksiz hayırseverler olurdu. Her ay gelecekler diye onları beklerdik. Okuyacak kitaplarımız bittiğinde rastgele bir kitap seçip onun hikayesini değiştirip kendi kafamızdan tekrardan kurmaya çalışırdık. Bu şekilde öykülerle dolu bir sürü defterimiz olmuştu. Eğer istiyorsan okulun kütüphanesinden kendi adıma alıp sana verebilirim. Okuduktan sonra da bana teslim edersin. Kütüphanemizde sınırsız kitap var, istediğin kitabı bana söylersin, ertesi gün eline ulaştırırım. Ancak soğuk gecelerde yakmaman şartıyla.” deyip tatlı bir kahkaha attı. Bu gençlerin kitaplarla bu derece ilişkili olduğunu düşünemezdim. Her gece parka gelip alkol alıyorlarken bu ilişkiyi kurmam zor olurdu. Uzun zamandır yapacak hiçbir işim olmadığından Hayal’i aklımdan çıkaramıyordum. Tekrardan kitaplara sarılmak biraz olsun onun yokluğunu bastırabilirdi.
Gençlerin teklifinden çok memnun olduğumu söyleyip kabul
ettim. Kısa saçlı olan çantasından kitabı çıkarıp bana doğru uzattı: “Şimdilik elimde bu var, sana bunu vereyim. Geçen gün alıp okudum ancak henüz teslim etmedim. Teslim tarihine daha bir hafta var, kısa bir kitap zaten o zamana kadar okursun.” deyip Bir İdam Mahkumunun Son Günü isimli romanı bana teslim etti. Romanı elime alıp incelerken: “Çok teşekkür ederim genç, bu romanı okuduğumda lise yaşlarındaydım. Kız arkadaşımın bana doğum günümde aldığı hediyeydi. Eski evimdeyken kütüphanemin özel köşesinde hala bekletirdim. Şimdi ne duruma gelmiştir bilmiyorum. Tekrardan bu kitabı görmek çok garip bir his, bütün lise hayatım gözlerimin önüne geldi. Kız arkadaşım bana bunu verene kadar daha önce hiç kitap okumamıştım. Okumayı yazmayı söktükten sonra ihtiyaç duymayıp incelememiştim bile. Bana hediye ettikten sonra dünyanın en değerli şeyiymiş gibi koruyup sakladım. Verdiği günün akşamında tamamını okumuştum. Ertesi gün bu kitap hakkında onunla sohbet etmek çok heyecan vericiydi. Tekrardan teşekkür ederim, okuyup en kısa zamanda sana teslim edeceğim.”
dedim. Gerçekten de gençleri bu halde görmek beni çok mutlu etmişti. Keşke şu alkolü de bırakıp tamamen kitaplara sarılsalardı diye düşündüm.
Alkol yerine kitaplara para harcamak onlar için daha hayırlıdır. Günün birinde sokaklara düşseler dahi en azından belirli bir kültür seviyeleri olur. Ancak bu gençlerin yurttan ayrıldıktan sonra iş bulamayıp sokaklarda kalacağını hissetmiyordum. Hepsi de çok
akıllı, kurnaz çocuklar diye düşünüyordum. Masadaki paketten bir dal sigara daha alıp: “Haydi bakayım, siz rahat rahat takılın, ben sizi rahatsız etmeyeyim. Biraz yapacak işlerim var, gideyim de onları halledeyim. Daha sonra tekrardan görüşüp muhabbet ederiz. Umarım o zamanda siyah poşetlerle değil de kitap dolu çantalarla görürüm sizi.” deyip yavrucağımı kucaklayıp değneğime sarıldıktan sonra yoluma baktım. Ne garip bir şey değil mi? Hayatımda ilk kez okuduğum, ilk kız arkadaşımın hediyesi olan romanı şimdi elimde tutuyorum. Acaba
karım kitaplarıma ne yapmıştır? Onları benden hatıra bilip saklıyor mudur? Yoksa evimizde benden hiçbir hatıra bırakmayıp hepsini sobaya atıp yakmış mıdır? Şimdi bunca olaydan sonra, beni
terk edip gitmesinden sonra, Hayal’den sonra niye gelip bunları düşünüyorum? Hala aklımın bir köşelerinde eski karımı isteyip onu düşleyen bir düşünce mi var? Sanmıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVSİZLER UYUMAZ
RomansaEvsiz bir adamın gözünden, sokaklara sığmayan hayatta kalma mücadelesine ve aşkın bu mücadeledeki rolüne tanık olacaksınız. ''Hayatın kuralı bu, zamanla daha fazla şey kaybedeceksiniz. Her kayıpta kendinizi mahvedip hayatınızın bir daha eskisi gibi...