Keyifli okumalar dilerim⏳
"Belki bir gün gökyüzünde buluşuruz... "
Hayatta çok şey yaşanır. Ama yaşananlar ya acıdır, ya tatlı... Hayatta ekşiler yoktur, çünkü hayatta ya vardır ya da yoktur. Bu hayatın ekşisi ise bizleriz. Hayatın bize getirdiği zorlukları zor ya da kolay şekillerde göğsümüzde yumuşatır, ekşitiriz. Bazı ekşiler vardır: Kolay pes edenler ve bunca zaman çabalayıp sonunda vazgeçenler. Çabalayıp vazgeçenler geriye dönüp baksa görecekler nice zorlukla mücadele ettiklerini... Ama acıya alışmışlarya zor derler, yapamıyorum derler, benden bu kadar derler ve pes ederler.
Aslına baksalar bu dünyada onlardan bir tane daha olmadığını görseler, bu dünyanın onlar olmadan çok anlamsız, çok kötü, çekilmez bir hal aldığını bilseler... Ve hiç unutmasalar
Taklitler aslını yaşatmaz...
"Sen hacker değil misin? Kır şifreyi girelim hesaplara" dedim. Yavuz hiddetle "Kızım sen salak falan olabilir misin?"diye sordu. Ne var yani Türkiye'nin en iyi ajanlarının korunma tesisin ağına sızmak istediysem. Sıkıntıyla verdiğim nefesin ardından konuşmaya başladım. "Gerçekten bu kadar çabuk mu yakalanırız? " sorum çocukluğumuzdan beri eğitim almamışız gibi ıq ötesindeydi, fakat şimdi bunu umursamayacaktım. Yavuz bıkkınlıkla "Keşke sadece yakalandığımızla kalsak, götümüzden kan alırlar! " dedi. Bu çocuğun olumsuz düşünceleri beni öldürüyordu.
Bir anlık kıkırdamamla gırtlağıma oturmasına ramak kalmış gözlerle bana baktı. Gülmemek için alt dudağımı dişlediğim sırada Asil'in buz mavisi hareleri gözlerimle buluştu. "Sozdar kendine gel lütfen zaten yarın o tesise gidip tüm ajanlarla tanışacağız, niye bu kadar meraklısın ki zaten? " tam cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım ki Asil devam ederek beni susturdu. "Ayrıca zaten bu ekiple çalışmak için o kadar emek verdik lütfen her şeyi batırma" dudaklarımı tekrar araladım ama bu aşşağılık herif gene konuşturmadı. "Lütfen" dedi. "Aman tamam be! "
Lafımı bitirmemle kapı çaldı, Hazer kapıyı açmak için mutfaktan çıktı. Adım sesleri bizim olduğumuz tarafa doğru gelirken Asaf Hoca ile göz göze geldim. Asaf Hoca gerçekten çok iyi bir insandı. Ama tabi biz onun bu kadar iyi olduğunu çok sonra anladık. Çünkü eğitimler de bize kan kusturuyordu, kuralımız basitti. Ya kazanırsın ya kaybedersin. Kazanırsan ne alâ peki ya kaybedersen? İşte o zaman zaten kazanmanın bir mantığı kalmaz.
Ekipte ki herkes teker teker Asaf Hoca'yla selamlaştı. Asaf Hoca bize başıyla selam verirken hızlı ama anlaşılır konuşmuştu. " Hazırlıklarınız bittiyse sizin ile konuşmak istediğim birkaç konu var... Çocuklar biliyorsunuz sizi bu ekibe alabilmek için ne kadar uğraştığımızı..." dedi, ara ara es veriyordu sanki söyleyeceklerini bizim yanlış anlamamamız için özellikle seçiyordu.
" Önceden bende o ekipteydim, bu sayede sizi kabul ettirmek çok kolay oldu. Ama unutmayınki siz benim ekibimsiniz. Benim o ekipteki yerimi herkes bilir ve benim nasıl ajanlar yetiştireceğimide... " gene es vermişti.
" Sizden tek bir ricam var, benim ekibim olduğunuzu unutmayın, eğitmenlerinize herhangi bir saygısızlığınız olmasın. " diye uyarısında bulundu. Hepimiz onu onaylarcasına başımızı sallamıştık, rahatlayarak nefesini verdi. Yeşil gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdi, bakışlarındaki gurur hepimizi güldürmüştü. Yıllardır emek verdiği kadro şimdilerde Türkiye'nin en iyi ekibinde yer alacaktı. Eliyle kendini işaret ederek "Gelin buraya " dedi, yaşadığı yorgunluğun karşılığını almışcasına. Hepimiz ona sarıldık, bir süre öyle kaldık, böyle zamanları hep çok sevmişimdir.
Eğer gerçekten sevdiklerim yanımda değilse ortam ne kadar kalabalık olursa olsun, ne kadar insanları tanımış olursam olayım gerçekten sevdiklerim yoksa ben yalnız hissederim. Hatta hissetmeyi geçelim ben yalnızdım. Ama kendimi bildim bileli hep kardeşlerim vardı yanımda. Her derdime ortak olan, her zorluğu beraber göğüslediğimiz, birlikte nice badireler atlattığım dostlarım, kardeşlerim vardı.
