Keyifli okumalar dilerim ⏳
"Öldür beni, sevgilim... "
Uzun zamandır kendimi tekrarladığım konulardan biri de bendim: İçimdekiler.
Hep duygusal bir kadın vardı içimde. Adı Sozdar. Duyguları ile hareket eden, kendinden önce herkesi düşünen, duygusal, hep ağlamaklı, ilkeleri olan bir kadın. Çok hissiz bir kadın vardı içimde. Adı neydi bilmiyorum ama Sozdar olmadığına emindim. Zira o kadında duygulara yer yoktu. Duygusuz, taş kalpli, bencil, kibirli, mükemmeliyetçi ve ilkeleri olmayan bir kadındı. Şimdi hangi kadının tarafındaydım tartışmaya kapalı olarak o isimsiz kadındım. Duyguya dair hiçbir şey hissetmiyordum ve artık Sozdar'ın ilkeleri yoktu.
"Oyun bitti. " kaldığı hücrede karşılıklı iki bank vardı. Sakin adımlarla karşısında ki banka geçtim ve oturdum. Otururken kaburgalarım ve sol bacağım oldukça sızlamıştı. Ama duygusuz kadın bunu belli etmemiş hatta kendine bir sigara söylemişti. Ayaz dikkatle yüzümü inceliyordu. Lakin ne gözümde ne yüzümde oluşamayan duygular onun şansını yok ediyordu. "Oyun yeni başlıyor... Sevgilim. " hücreyi dolduran kahkaham kaburgalarımı sızlatsa da uzun zaman sonra ilk defa komik bulduğum bir söze gülmek iyi hissettirmişti. "Sevgilim he! " kafamı aşağı yukarı sallayarak konuşmuştum. Çok geçmeden kapı açıldı ve istediğim bir paket sigarayı uzattılar. İçinden bir sigara birde yanına koydukları çakmağı alarak dudaklarıma götürdüm. İki dudağım arasında ki sigarayı ateşlemek için kullandığım çakmağın ateşini elimle perdeledim. Sigaramın ucu alevlenince zehirli dumanı derince içime çektim. Sigara paketini ve çakmağı yanıma koyarak Ayaz'a döndüm. Gözlerimi kısıp onu incelemeye koyuldum.
"Soru sormayacak mısın? " meraklı sesine karşın sırıtmıştım. Sigarayı dudaklarım arasından çektiğimde yerimde dikleştim. "Soracağım soracağım. Lakin önce sigaramı bitireceğim. " dedim, sigarayı tuttuğum elimi kaldırarak. Kafasını iki yana sallayarak başını öne eğdi. "Çok değişmişsin. " düşündüm. Hayır, ben değişmemiştim. Sadece benim için ölen sevgilimin ardından yaşamaya değer şeyler bulamıyordum ve ölmek için çabalarken bu isimsiz kadını tanımıştım. "Normal, birbirimizi görmeyeli uzun zaman oldu. " sakin ifadem, sakin sesim, sakin hareketlerim onu şaşırtıyordu. "Seni çözemiyorum. Önceden olsa senin buraları yıkman gerekiyordu. Ama şimdi o kadar sessizsin ki, çözemiyorum. " başımı onayla salladım.
"Ben beni çözmeni istemiyorum. Sende iyi bilirsin ki istemediğim şeylerin hayatımda yeri yoktur. " sigaramdan son nefesimi çekip söndürdüm. Sorularımı özenle seçmek istiyordum. Çünkü onun nefes almasına dahi tahammül edemiyordum. Neden kendini öldü gösterdiğini anlamak zor değildi; ihanet.
"Neden ihanet ettin? " derin bir nefes verdi. Her zaman yaptığı gibi kendini savunmadan önce parmaklarını birleştirdi ve öne doğru salladı. "Çok küçüktüm. Seninle tanıştıktan bir yıl sonra... Eğitmenlerimiz bizi bu şekilde yetiştirdi. Çocuktum, eğer şimdiki aklım olsaydı asla onları dinlemezdim. " tekrardan kocaman bir kahkaha attım. Fakat bu kahkaha mutluluktan uzaktı. Sinirden gülüyordum. "Bak buralara gelmişsin. Hala iyi yalan söyleyemiyorsun. Pişmansın, peki neden hala bırakmıyorsun? " gözlerini kaçırdı. Tekrar bana baktığında duvarlarının yıkıldığını görmek öylesine zevkliydi ki. "Sozdar," onu susturan elimi kaldırmamdı. "Açık konuşayım Ayaz. Benim ilgilendiğim devletimize yaptığın ihanet değil. Bunun hesabını zaten vereceksin. Benim ilgilendiğim eski biz. "
Gözleri şaşkınlıkla aralandı. "Beni gerçekten sevmiş miydin? " hiç düşünmeden "Evet." demişti. "Seni gerçekten çok sevdim Sozdar. O zamanlar benin için her şeydin. " kaşlarım alayla yukarı kalktı. Karşımda devletimize ihanet eden bir hain değil, on dört yaşında ki o çocuk oturuyordu. "Peki sevdiğin kadının acı çekmesini izlemek zevkli miydi? " o an gözlerine sisler doldu. Buradan sonra hayatına ya da hayatımıza dair tüm umutları yok olmuştu. "Çok küçüktüm. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edecek durumda değildim. Yemin ederim, seni bıraktığım her gün kendimden daha çok nefret ettim. " yalan söylemiyordu. "Bazı şeyler için çok geç olur. " gözlerinin dolduğunu gördüm. Bu sözü bana Ayaz öğretmişti.