8. Bölüm-Samimiyetin Açtığı Kapılar-

2.6K 442 95
                                    

Aren'in gözleri donuklaştı.

"Hasta mı?" diye sordu ruhsuz bir sesle. Sesi sanki kuyunun derinliklerinden geliyordu.

Onun bu hali tedirgin hissetmeme neden oldu. "Evet," dedim kendisine gelmesini beklerken. Birden uzanıp elimi tuttuğunda irkildim. Gözlerinde şimdi telaş vardı.

"Gidip onu alalım," dediğinde elimi çekemeden koşar adım yürümeye başladı. Bana da onun peşinden gitmekten başka bir çare bırakmadı. Hızla bahçeden çıkarak diğer öğrencilerin arasından geçtik. Amacım sadece ona haber vermek daha sonra sınıfa dönmekti. Şimdi Aren beni sürüklerken bir türlü durmam gerektiğini söyleyemiyordum.

Yüzünde öyle bir ifade vardı ki onu bırakmak istemiyordum.

Bahçeden geçerek sokağa çıktık. Arın'ın okuduğu okul uzak değildi. Aşağı mahallenin sonundaydı. Aren'e uyum sağlayarak onunla koşmaya başlasam da daha diğer mahalleye inmeden nefes nefese kaldım.

"Aren," dedim zorlukla kendimi geriye atarak. Bu hamlem elimi tuttuğu için onunda durmasına neden oldu. Bakışlarını bana çevirdiğinde dalgındı ve bir an sonra gözleri kendine gelir gibi oldu.

"Üzgünüm," dedi halimi görünce. "Arın'ın ateşi çıktığını söyleyince kendimi kaybettim." Gözlerini kapatıp elimi daha sıkı tuttu. Parmaklarım avucunun içindeydi. "Annemde hasta olduğunda sadece ateşi çıktı diye düşünüyorduk ama sonra kan kanseri çıktı. Kardeşimi de kaybetmekten korkuyorum," dedi bir çırpıda. Ben nefesimi düzene sokmaya çalışırken o durmadan koşuyor annesinin başına gelenleri anlatıyordu. Onun öldüğünü biliyordum ama asıl bilmediğim hastalığı sürecinde Aren'in neler hissettiğiydi. Buna değinmeden bana baktı.

"Daha iyi misin?"

Başımı salladım. Yürümeye başladığımızda hala elimi tutuyordu. Acaba unutmuş muydu? Emin değildim. Bırakmasını söyleyebilir ya da elimi güç kullanarak çekebilirdim ama bunu yapmak istemiyordum.

Hayatımda ilk defa birinin elini tutuyordum.

Sokakta hızla yürüdük ve sonunda Arın'ın okuluna vardık. O sırada elimi bıraktığında hissettiğim tuhaf boşluğun üzerinde durmadım. Okulun girişindeki güvenlik görevlisiyle konuştu. Kadın telefonunu kaldırarak birkaç kelime söyledi. Ardından Aren yanıma geldi.

"Arın'ı öğretmeni getirecek," derken sesi titriyordu. Birini kaybetmenin acısını anlayamazdım. Özellikle bir annenin ama asıl bilmediğim birini kaybettikten sonra kalan sevdiklerini de kaybetme korkusuydu.

Aren kardeşi için endişeleniyordu.

"İyi olacak," dedim kendime hakim olamadan. "Grip mevsimindeyiz."

Aren bana bakmadan başını salladı. Boş konuşup konuşmadığımı düşündüm. Aren'in bakışları okulun merdivenlerinden inen Arın ve öğretmenine kilitlendi. Arın'ın rahat yürüdüğünü gördüğünde rahat bir nefes aldığını duydum.

Sonunda Arın'ı aldığında küçük kız halsiz bir ifadeyle gülümsedi. "Ben iyiyim abi merak etme. Dediğin gibi dondurmayı yememeliydim."

Aren onun omzuna kolunu atarken gülümsüyordu. Endişesi gözlerinde sıkışıp kalmış gibiydi. "Dondurma mevsimi gelmeden yersen böyle olur," dedi. İkisinin arasında birden kendimi fazlalık gibi hissettim. Belki de artık geri dönmeliydim.

Tam bunu düşündüğüm an Aren sarı gözlerini bana çevirdi. "Hastaneye taksiyle gidelim," dediğinde tuhaf bir duygu hissettim. Beni yanında istiyordu. Başımı sallarken Arın'ın bana destek olması için kızı yanıma bıraktı. Bende onun gibi kolumu omzuna sardım. Bana bakıp kızarmış yanaklarıyla halsiz bir gülücük attı.

Sıradan Bir Kızın Olağanüstü HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin