ilk karşılaşma ; 4

139 23 103
                                    

John evlerinin aşağısındaki marketteydi. Alışveriş sırası ona gelmişti ve o da haftanın geri kalanı için yiyecek bir şeyler alıyordu.

Elindeki listeyi ara sıra kontrol ederek koridorlarda dolaşıyor, gözüne hoş gelen ürünleri arabasına koyuyordu.

Şu anda ise atıştırmalıkların önünde durmuş, aradığını bulmaya çalışıyordu.

Diğer reyonu kontrol etmek için arkasını dönmek üzereyken siyah bir figürle çarpışmayı beklemiyordu tabii.

Yüzünün bir kaşkola gömüldüğünü fark ettiğinde geri çekildi ve ağzına giren mavi tüyleri elinin kenarıyla temizledi. "Kusuruma bakmayın."

Sherlock, ona bakıp şaşırmış numarası yaparak geriye doğru bir adım attı. "Ah, lütfen beni bağışlayın. Düşüncelerimde kaybolmuş olmalıyım. İyi misiniz?" diye sordu ve eldivenli elini John'u sabit tutmak istercesine onun omzuna koydu.

Tanımadığı birinden bu nezaketi ve ilgiyi beklemeyen John, gülümsedi. "Evet, elbette iyiyim. Bir şeyim yok."

Uzun zamandır hayalini kurduğu gülümsemeyi gören Sherlock ise kalbinin hızlanmasına engel olamadı.

Birkaç saniyelik temaslarına ve konuştukları bir iki kelimeye rağmen, hissettiği duygu selinin altında eziliyormuş gibiydi. Gerçek olamayacağını bilmese karnında kelebekler uçuşuyor zannederdi.

John'unun sesi ve gülümsemesi onu sarhoş etmeye yetmişti. Gömleğinin altında tüm vücudu terliyor, başı dönüyordu.

Aşk denen şey bu olmalı.

Hayatında ilk defa, kendini savunmasız hissediyordu. Duyguları tüm mantığını baskılıyor, doğru düzgün düşünmesine engel oluyordu.

Onu ve mükemmelliğini tanımlamanın bir yolu yoktu. Dünyada bulunan hiçbir kelime onun için yeteri kadar güzel değildi.

Fotoğrafını ilk gördüğünde hissettiği duyguların ağır olduğunu sanmıştı ama hayır, bu bambaşkaydı.

Kusursuzluk denen şey tam olarak karşısında duruyordu.

En başından beri birbirleri için yaratıldıklarını biliyordu. O okyanus mavisi gözler ise bunu doğrularcasına ona bakıyordu.

Bakışların yoğunluğu onu mahvediyor, çileden çıkarıyordu.

"Peki, siz iyi olduğunuza emin misiniz?"

Sherlock, sarışın adamın sözleriyle düşüncelerinden sıyrıldı ve gerçek hayata geri döndü.

Ayağa kalkmadan önce en ufak ayrıntısına kadar ezberlediği surata bakarak gülümsedi ve yanıt olarak başını salladı.

Ona sahip olmalıyım.

Tam olarak o an, onu oracıkta öpmek ve kendisi için ne ifade ettiğini göstermek istedi.

Ama yapamazdı.

Bu yüzden derin bir nefes aldı ve mağazanın çıkışına doğru yürürken midesini gıdıklayan dürtüyü görmezden gelmeye çalıştı.

John, bir süre yabancının uzaklaşmasını izledi ve ardından işine geri döndü.

----

Lestrade daireye geç saatlerde gelmiş, içeri girdiğinde ise kanepede uyuyakalmış John'u görmüştü.

Kumandayla televizyonu kapatmış, odanın ışığını söndürmüş ve ev arkadaşının üstünü battaniyeyle örtmüştü.

En sonundaysa biraz kafa dağıtmak için mutfağa geçmişti.

Hâlâ elimizde somut bir şey yok.

Kendi kendine düşünürken dolaptan bir şişe bira almış ve masanın kenarına vurarak kapağını açmıştı.

Üç yeri de aradık fakat hiçbir şey yoktu. Nerede olduğunu, ne yaptığını, nasıl göründüğünü bilmediğimiz birini bulmaya çalışıyoruz.

İçkisinden bir yudum almıştı.

Durmayacak, daha fazla öldürmeye devam edecek ve sonuncusunun üstünde John'un isminin yazdığını göz önünde bulundurursak...

Arkasına yaslanarak başını tavana dikmişti.

Bu olayın gideceği yerler ve getireceği sonuçlar beni korkutuyor.

<3 <3 <3

━ ilk karşılaştıkları yeri kendim yazmaya çalıştım ve bakalım becerebilmiş miyim??

for my dear john, with love | johnlockHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin