kıskançlık ; 5

130 13 37
                                    

"Gözleri, çok güzellerdi. Gün ışığının altında bile görülebilecek bir parlaklıktaydılar," dedi, Sherlock.

Bıçağın ucunu üstündeki önlüğe silerken geri çekilmiş, kurbanına John'u ile tanıştığı anı anlatıyordu.

"Gazetede görmüşsünüzdür, eminim."

Beden boğuk bir inilti çıkardı. Bunun üzerine kıvırcık saçlı adam gülümsedi ve konuşmaya devam etti. "Hmm, ne diyordum? Ah evet, gözleri... Kalbinin güzelliği gözlerine yansımış gibiydi. Okyanus mavisi gözlerine... Ayrıca, çok çekiciydi. Yürüyüşünden asillik akıyordu."

John'unu düşünen Sherlock, aniden tüm vücudunun yabancı bir duygu tarafından sarıldığını hissetti.

Ne olduğunu anlamayarak kaşlarını çattı ve bir süre kıpırdamadan ayakta durdu.

John'a yakın olan herkese karşı içinde hastalıklı bir öfke filizlenmiş, bütün bedenini ele geçirmiş gibiydi.

Her gün o kusursuz insana bakan ve kıymetini bilmeyen, ona gereken özeni göstermeyen her birinin gözlerini oymak, dillerini koparmak, onları lime lime etmek istiyordu.

Kıskançlık, diye düşündü.

Hayatının aşkını kıskanıyordu.

Ona sahip olamamanın verdiği ızdırap, yavaş yavaş nefrete dönüşüyordu ve Sherlock, artık duyguları üzerindeki kontrolü sağlamakta zorlanıyordu.

Ama böyle düşünmesinde yanlış veya hatalı olan bir şey yoktu. Sadece sevgilisini kıskanıyor ve onunla birlikte olmak istiyordu.

Ne de olsa insanoğlunun tarih boyunca yaptığı her şey aşk uğrunaydı, değil mi?

Sherlock'un sevgisi ve sevgisini göstermek yöntemleri birazcık farklıydı, o kadar. Hayata renk katan da bu farklılıklar değil miydi zaten?

Tam zihninin derinliklerinde kaybolmuşken, havadaki kanın keskin kokusunu aldı ve ne yaptığını hatırladı.

Bilinci yerine geldiğinde ise gözlerini açtı ve düşüncelerinden kurtulmak amacıyla başını sallayıp derin bir nefes aldı.

Sakinleşmeye çalışarak işine geri döndü. Birkaç motiften sonra, eski şevki ve mutluluğu geri gelmişti bile.

----

John işe gitmemiş, onun yerine evde dinlenmeyi ve içinde bulunduğu durumun üstüne kafa yormayı tercih etmişti.

Dışarda, ona kafayı takmış bir seri katil varken evde boş boş durmak her ne kadar içini huzursuz etse de, John bir doktordu ve her şeyden önce kendi sağlığını önemsemesi gerektiğini çok iyi biliyordu.

Sonuçta, kendini işine veremeyen ve ayakta bile duramayan bir adli tıp uzmanı ne işe yarardı ki?

Greg de onu ikna etmeye çalışmıyordu artık. John'u bu olaydan uzak tutmanın imkansız olacağını anlamış, evde durması gerektiğini söylemekten de vazgeçmişti.

Bir zahmet, onun ev hanımı falan değilim ben.

Böylece ikisi de evli bir çiftmiş gibi tartışmayı bırakmış, tüm dikkatlerini önlerinde duran davaya vermişlerdi.

Çok geç olmadan onu yakalamalıyız.

Yatağında uzanırken tavanı izleyen ve düşüncelerinin içinde boğulmak üzere olan John ise derin bir nefes almıştı.

Elimizi çabuk tutmalıyız yoksa bu işin sonu hiç iyi bitmeyecek.

<3 <3 <3

━ henüz unutmadım kitabı, endişelenmeyin~~

bayadır da bölüm falan yazmıyorum, konudan sapma veya göze batmalar yoktur umarım :"

for my dear john, with love | johnlockHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin