1.3

687 48 44
                                    

Genç kız, kızlar tuvaletindeki aynada kendini inceledi. Aşağı kaymış sütyenini yukarı çekiştirdi ve yerde olan bluzunu giymeden önce bir temizleme büyüsü mırıldanmayı ihmal etmedi. Yukarı, neredeyse beline kadar çıkmış eteğini düzeltti.

Karışmış saçlarını biraz suyla düzeltti ve boynundaki izlere küçük bir gizleme tılsımı yaptı ve hazır olduğunu göstermek için duvara sırtını yaslamış kendisini izleyen oğlana döndü. Drew Parkinson da bir yandan onu izlerken bir yandan da gömleğinin düğmelerini iliklemeyi yeni bitirmişti.

Trudy çıkışa yöneldi ama Drew kolundan tutarak onu durdu. "Önce konuşmamız lazım." Trudy tek kaşını kaldırdı. Drew kendini sanki yapmak istemediği bir şeyi yapmaya zorluyor gibiydi. "Artık tüm bunlara bir son vermemiz gerekiyor Trudy."

Trudy kısık bir kahkaha koyuverdi. Gözlerinde, dudaklarında, yüzünün her bir zerresinde bariz bir alay vardı. "Niye Parkinson? Sevgilin mi kızıyor?" Drew başını öne eğdi. Sorun şuydu ki Ashley artık ona kızmıyordu. İlk aldatıldığını öğrendiğinde deliye dönmüştü ama bir süre sonra ikisini de umursamayı bırakmıştı. Drew'e ne yaptığının umrunda olmadığını ve onunla sadece ailesi istediği için sevgili kaldığını açıklamış ve sadece onurunu zedelememesi için onu aldatma şeyini insan içinde yapmamasını istemişti.

"Ashley'i seviyorum." Dedi Drew kesin bir sesle. "Onu incittiğimi biliyorum ama artık düzeltmek istiyorum. Onun kalbini yeniden kazanmak istiyorum." Bu kararlı duruşa Trudy sadece güldü.

Drew çıkmak üzereyken arkasından seslendi. "Sevgilinle mutlu ol Parkinson. Ama pişman olup geri döndüğünde beni başkasının kucağında görürsen üzülmemeye çalış."

Drew bir anlığına duraksadı ve bir küfür savurup gitti. Trudy arkasından güldü. Üzülmemişti. Ona göre Drew anlık bir vicdan yapmıştı ve en az bir hafta sonra onu tekrar kollarının arasına almak için yalvaracaktı.

Trudy bu olduğunda yelkenleri suya indirmeden önce genç oğlanı biraz süründürmeyi aklının bir köşesine yazdı ve aynadan bir kez daha kendini kontrol edip dışarı çıktı. Uzun bir koridor geçtikten sonra yılan tablosuna parolayı söyleyip Slytherin Ortak Salonuna girdi.

Saat gece yarısını çoktan geçmiş olmasına rağmen salonda hala bir kişi vardı. Tom Riddle şöminenin önünde ayaklarını sehpaya uzatmış sönmeye yakın ateşe bakarken derin düşüncelere dalmış görünüyordu. Trudy yıllarca hiçbir flörtüne cevap vermemiş çocuğun ne kadar çekici göründüğünü düşündü.

Genç kız yanına gidip tam karşısındaki koltuğa oturdu. Bir bacağını diğerinin üstüne atıp eteğinin bacaklarının büyük bir kısmını açıkta bırakmasına izin verdi. Ancak Tom'un bakışları bir anlığına bile ateşten ayrılmadı. "Sanırım ablamla işler pek yolunda gitmiyor Riddle?"

"Benimle konuşurken ki üslubuna dikkat et!" Tom sert bir sesle konuştu ama Trudy bundan hiç etkilenmedi. "Anlaşılan Astrid ile kavga etmişsin."

"Eğer sesini kesmezsen seni bir sonraki toplantıyı beklemeden hemen burada cezalandırırım Clark." Tom konuşurken ona soy ismiyle hitap etmeyi sevmiyordu. Kendisini sanki Astrid'e sesleniyormuş gibi hissediyordu. Öte yandan araya bir ciddiyet koymayı da istiyordu.

Trudy, Tom'un okuldaki bazı öğrencilerle yaptığı toplantılara her zaman katılırdı. Onun gücünün bir sınırı olmadığını biliyordu. Genç Slytherin'i başkalarına ceza verirken defalarca kez izlemişti. Okuldaki alarmlardan dolayı Tom cezalarında işkence laneti kullanamıyordu. Ancak onun işkence lanetinden çok daha yaratıcı ve çok daha can yakan cezalandırma yöntemleri vardı. Trudy hiç ceza almamıştı. Bunun ablasından dolayı olduğunu biliyordu ama içindeki bir ses belki de Tom'un onu arzuluyor olabileceğini söylüyordu. "Cezanın detaylarını açıklarsan ona göre devam edebilirim sanırım."

Drew Parkinson'u bile kandırdığı en flörtöz sesini kullandı ama Tom'un ona dik dik bakmasından başka bir işe yaramadı. "Defol git! Sana zarar vermemem üzüleceğimden değil Astrid üzüleceğinden. Ama zaten hazır aramız kötüyken kimin üzüldüğü umrumda olmaz bilgin olsun."

Trudy sinirlerinin yükseldiğini hissetti. Kendisiyle ilgili olan şeylerin ablasıyla bağdaştırılmasından da ablasından da nefret ediyordu. Ama kendini kaybetmedi ve yüzündeki ifadeyi düz tutmaya çalıştı. "Planı ne zaman gerçekleştireceksin?"

"Zamanı gelince." Dedi Tom belirsiz bir sesle. Trudy onun en azından bundan vazgeçmediğine şükretti.

Neden bilmiyorum ama içinde full Trudy olan bir bölüm yazmak çok eğlenceliydi. Ben galiba sürtük karakter yazmayı seviyorum...

Drew ve Ashley... Nedense onların ilişkisini yazmak istiyorum. Bu kitapta yeterince bahsedebileceğimden emin değilim ama sırf onları anlatan bir kitap güzel olmaz mıydı? Olurdu diyin. İstiyoruz diyin. Bunu duymaya ihtiyacım var.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın Baayyyss ❣️

Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini Texting • Tom Riddle FanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin