20

3.5K 351 279
                                    

Jeon Jungkook

Kapıyı açtığında ikimiz de içeri geçtik. Artık evini az çok ezbere bildiğim için direkt olarak salona gittim ve evi gibi klasik ama hoş olan üçlü koltuğa oturdum.

Taehyung kapıyı kapadığı gibi koşarak yanıma geldi. Artık aramızdaki mesafeleri aştık. Sıfıra indiremesekte en büyük engeli aşmıştık. Yanlışımıza körükle gitmemiz ikimizide mahvetsede biz aşkımızdan mahvolmayı çok önceden seçtik.

Bir elini yanağıma götürdü. Usulca yanaklarımı okşarken boşta kalan eliyle elimi tutunca utandım. Yine başım eğik sırıtırken mayhoş bir sesle, "Jeongguk." dedi. "Nasıl bir şeysin sen?"

Bu sefer kalbimden bir haberim. Ne çok hızlı atıyor ne de yavaş. Artık dengem iyice şaşarken derince soluklar alıp cesaretimi topladım. Zaman alsa da gözlerine baktığımda değişen çok şey vardı; Mutluluk. Bunu gördüm gözlerinde.

Elini belime koydu yeri orasıymış gibi. Belimden tutarak beni kendine çektiğinde gözlerini yumarak dudaklarını alnıma bastırdı. Belki on, belki de yirmi saniye boyunca böyle kaldık. En nihayetinde dudaklarını alnımdan ayırdı. "Sadece seni hissetmek istiyorum."

Benim de istediğim tek şey yanımda bulunan huzuru hissetmekken ellerimi beline dolayarak ona sarıldım. Sarılmama karşılık olarak beni kucağına çekti, başımı göğsüne yasladıktan sonra sırtını koltuğun başlığına yasladı. Yarı yatar bir pozisyondayken başımı hafifçe yana çevirdiğimde yüzünü görebiliyordum.

Yüzümün her bir zerresini izlerken ve ben toprak kahvesi gözlerinin derinliğinde hiç bitmemesini istediğim bir rüyaya dalarken burnumun ucunu öptü. Yanağımıda öptüğünde hissetmek istermiş gibi yavaş yavaş öpüyordu.

"Ne yapacağız?" diye sordum.

Omuz silkti gözlerini tavana dikip. "Bilmiyorum Jungkook. Doğrularımdan vazgeçmemi sağlıyorsun. Yanlışken en doğru şey olup kalbimi istila ediyorsun. Ben bu yanlışa karşı gelemiyorum çocuk, imkansız. İradem yok oldu resmen, tüm dengemi şaşırttın. Normalde böyle bir şey söz konusu bile olamazken sen çok farklısın."

Başımı iyice göğsüne gömdüğümde belimi okşamaya başladı. "Aşka inanmazdım. Hiçbir zaman ne aşkın peşinden gittim ne de aradım. Seni görene kadar ihtiyacım bile yoktu."

Başımı göğsünden kaldırıp çenesini öptüm onun gibi ağır ağır. "İnsanlara güvenemeyen bana, bir insana aşık olabileceğimi öğrettin. Asıl sen nasıl bir şeysin Taehyungö Korktuğum şeyleri ezip geçtin. En korktuğum şey sevmekken aşık ettin kendine."

Gülümsedi. Gözleri dudaklarıma indiğinde gözlerim hâlâ gözlerindeydi. "Jeongguk, ne yapacağız bilmiyorum ama başımız fena dertte..."

Telaşla, "Ya biri anlarsa?" diyerek sordum asıl endişemizin kaynağı olan o soruyu.

Bir süre sustu.

Düşünüyor olmalıydı.

Geçen her saniye asılan suratından duygularını okuyabiliyordum. "Bugünümüz bir defaya mahsus olsun." Doğrulduğunda iyice kucağında oturur hale gelmiştim. "Sen mezun olana kadar yarınlarımızda seni öpmeyeceğim; sana ne bu mayette sarılacağım ne de bu mayette temas edeceğim. Sen üniversiteye geçene kadar biz yine öğretmen öğrenci olacağız. O güne dek ilişkimiz bundan fazlası olmamalı."

Söylediği şeyler onu da üzerken az çok mutlu olalım diye acı acı güldü. "Beni geç, biri öğrenirse senin de başın derde girer. Bunu riske alamam. Senin hayatını çöp edemem. O yüzden bu vakitten sonra daha dikkatli olacağız tamam mı?"

Aşağı yukarı başımı salladım.

Bugün sanırım ilk defa yaşamak istedim. Hayatımda o varken yaşamayı bugün çok istedim. Bilmiyorum, uzun zaman sonra hissettim bu hissi ve ben şu an yaşıyorum. Tanrı şahidim olsun ki asıl ben şimdi, onun yanında, onun kolları arasında gerçek hayatı yaşıyorum.

School Diary // TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin