vsoo | Season of passion (Tutku mevsimi)

❀|18 -final-

(oy ve yorumlarınızı bekliyorum)

Jisoo,
❀|

Alelade bir kitap kulübü grubu

Kim Seokjin
Birisi bana Jungkook ve Lalisa'nın neden ele ele dolaştığını söylesin
(17.30)

Kim Namjoon
Sen ve benden başka herkes sevgili buldu
(17.30)

Kim Seokjin
Sen kendi hâline üzül
(17.35)

Kim Namjoon
Ne? Sen de mi Brütüs?
(17.35)

Jung Hoseok
Şu basını da kazasız belasız atlattık ya
(17.36)

Kim Seokjin
Yoongi ve 'arkadaşı' Jihyo da gitmiş
(17.38)

Jung Hoseok
Ne çabuk bitti tatil
(17.40)

❀

Hışırtı duyduğumda kaşlarımı çattım. Gözlerim kapalıydı. Bana sarılan kollar ise gözlerimi açmama neden oldu. Uykuluydum ve anlamıyordum. "Sabah oldu mu?"

Gülen ses duyduğumda yerimde kıpırdandım. Kafam allak bullaktı. Gözlerim sehpadaki tepsiyi buldu. Birkaç saat önce çalışan getirmişti ve ben de iştahla yemişti. Sonra da uykuya dalmıştım.

"Sana kötü bir haberim var." Kalbim düştü. Gözlerimi kocaman açtım. Aklıma anında Jennie geldi. "Şu an öğlen." Taehyung'un sesiydi bu. Evet, onun sesi.

Rahat nefes alıp, "Beni korkuttun", dedim. "Manyak." Kollarını üzerimden çekip doğrulmaya çalıştım. Yatakta oturur pozisyona geçtiğimde o hâlâ uzanıyordu. Sağ kolunun üzerindeydi. Yüzümü sıvadıktan sonra saçlarımı geriye atıp Taehyung'un yüzüne baktım. Yüzümdeki ifade komik olmalıydı ki gülümsemesini durduramıyordu. "Noldu? Jennie nasıl?"

Yüzünde hâlâ gülümseme varken gözlerini benden çekip kafasını sağa sola salladı. "O seni pervasız kadın..." Aniden yüzü sinirli ifadeye dönüştü. "Basın açıklamasından sonra onu kenara çekip bana musallat olduğu ve sonra da beni dehşete düşürdüğü için hak ettiği gibi onu eşek sudan gelinceye kadar dövmek istiyordum." Derin nefes alıp yüzüme baktı. "Ama yapmadım." Takdir edercesine kafamı aşağı yukarı salladım.

"Senin şu şiddet içerikli cümleleri çok korkunç", dedim yarı açık gözlerle.

"Erkekler sert olmalıdır. Bize bu öğretildi. Belki de bu yüzden acımızı öfkeye dönüştürdük. Tamamen sinirlenene kadar o öfkeyi içimde tutuyorum." Kafasını sağa sola salladı. "Ve... üzgün hissettiğimde ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." Gergin duruyordu.

Gözleri mavi geceliğime kaydı. "Sana bir özür borçluyum." Sol elimi avucuna alıp öptü. "Bunu anlamanı beklemiyorum..." Gözlerime baktı. "..ama benim geldiğim yerde insanlar yalan söyler, hile yapar ve önünde duran her şeyi yıkıp geçer." Gözleri elimi buldu. "Ve ben bunu hepsinden iyi yaparım." Elimi okşadı. "Seni bu süreçte çok yıprattım. Senin de işin içinde olduğunu düşündüm."

"Düşüncelerin... garip."

"Olası her şey." Yüzüme baktı. "Her şeyi tartarım ve sen de... onun kız kardeşiydin." Bu defa avucumun içinden öptü. "Sen uzun süredir hayatıma giren en iyi şeysin." Gözüm onunkilerle birleştiğinde gümüş grisi derinliklerinde sağlıklı bir arzu ile tatlı bir teşvikten başka bir şey görmemiştim. İğrenç bir şehvet, bir güç parıltısı, acımasızlık veya kötü niyet yoktu.