TaeMin~1.Bölüm

878 34 8
                                    

*Video ile beraber okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar ♥



Çiçeklerle bezenmiş bir bahçede gözlerimi açtım. Kesin yine böyle bir ortamda uyuya kalmıştım ya neyse. Kendime gelip ayağa kalktım. Etraf yemyeşildi ve mis gibi kokuyordu. Bir süre gözlerimi kapatıp, bu güzel kokuyu ciğerlerime kadar çekip, doğanın mırıldandığı şarkıyı dinledim. Dinledim dinlemesine de sanki bir yerden piyano sesi de geliyor gibiydi. Biraz daha dinleyip piyano sesi geldiğine emin olunca yavaşça nereden geldiğini kestirmeye çalıştım. Sağıma soluma baktıktan sonra sol tarafta minik bir ev gördüm. Yavaşça ilerleyip evin bulunduğu yere doğru adımlarımı attım. Doğru yerdeydim çünkü piyanonun sesi gittikçe artıyordu. Eve biraz daha yaklaşınca hiçte küçük bir ev olmadığını anlamıştım. Piyano sesi artık oldukça netti. İki adım daha atsam piyanonun dibinde olacak gibiydim ama önümde iki metrelik çam ağaçları vardı. Koskoca çam ağaçlarının olduğu yerde iki ağaç arasında bir boşluk buldum. Yavaşça ellerimle dalları araladım ve kafamı dalların arasından uzattım. Sağa sola göz gezdirdikten sonra önümde piyano çalan Taemin'i fark ettim. Allah'ım o nasıl bir piyano çalıştı öyle. Resmen ağaçtaki kuşlar bile ona eşlik ediyordu. Ben bu manzarayı hayran kalmış bir şekilde izlerken birden elim kaydı ve yere yapıştım. Kayan elimin yanı sıra sağ elimde çam ağacının sivri yapraklarından dolayı kesilmiş kanıyordu. Toprağa yapışan suratımı zar zor kaldırdım ve çenemi yere koyup etrafı süzdüm. Tam kalkmak için hazırlanacaktım ki önümde iki adet ayakkabı gördüm. Bu ayakkabılar sadece bir kişiye ait olabilirdi oda... Bir süre ayakkabılara dik dik baktım. Sonra piyano sesinin kesildiğini fark etmem ve ayağa fırlamam bir oldu. Taemin karşımda duruyordu. Bense onun karşısında bir toprak canavarı gibiydim. Üzerimdeki toprakları silkeledikten sonra kanayan elime baktım. Kan görmeye pek dayanamadığım için elime bakmadan üzerindeki çamurları temizlemeye çalışıyordum. Ben üzerimi temizlemeye çalışırken Taemin'in o mükemmel sesi duyuldu "İyi misin ?" diye soruyordu. Yere bakan kafamı yavaşça kaldırıp suratına baktım. 'Bir insanın yüzü bu kadar kusursuz olabilir miydi ?' diye düşünürken Taemin'in gözlerine odaklanmıştım. O da elini gözümün önünde sallıyordu. Bir süre daha salladıktan sonra tekrardan "İyi misin ?" diye sordu. Ne kadar salak bir kızdım ben. Sorduğu soruya bile cevap vermemiştim. Ağzımı açtım ama hiçbir şey söyleyemedim. Taemin kafasını yana yatırmış beni izliyordu. Tahmin etmek zor olmasa gerek önünde özürlü gibi durduğuma eminim. Bir süre izledikten sonra kanayan elimi tuttu. Cebinden bir peçete çıkararak üstündeki çamurları temizledi. Bir nevi pansuman yaptı yani. Elleri benim ellerimden çok daha yumuşaktı. O an 'Ben nasıl bir kızım ?' diye düşünmedim değil ya neyse. O elimi tutarken ben diğer elimdeki tüm tırnaklarımı kemirmiştim. İçimde anlam veremediğim bir heyecan ve utanç vardı. Onun karşımda olması beni öyle heyecanlandırıyordu ki, ama yere kapaklandığım aklıma geldikçe utancımdan yerin dibine giresim geliyor, kendime lanetler yağdırıyordum. Taemin yavaşça elimi bırakıp "Bitti." dedi. Elime bakıp gülümsedim. "T-Teşekkür ederim." diye kekeledim. Evet, resmen kekelemiştim. O utançla kafamı sağa sola çevirdim. Böyle bir durumda onunla göz göze gelemezdim. "Konuşabiliyor muydun ?" diye sordu Taemin. "Evet." dedim ve başımı gökyüzüne doğru kaldırdım. Lanet olsun konuşurken yüzüne bile bakamıyordum. Bu utançla ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Sana çalmamı ister misin ?" diye sordu. 'İstemez miyim çalman için ölürüm.' dedim. Tabii içimden dedim. Taemin'e karşı sadece kafamı onaylarcasına sallayabilmiştim. Piyanoyu çalmak için oturdu. Yanındaki boşluğa vurarak oturmamı işaret etti. Yavaşça yanına gittim ve usulca oturdum. Ben oturunca bana bakıp gülümsedi ve piyanoyu çalmaya başladı. Hayatımda daha önce hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim. Taemin yanımdaydı ve bana piyano çalıyordu. Bu an hiç bitmesin istemiştim ama garip olan bir şey vardı. 'Taemin nasıl Türkçe konuşabiliyordu ?' diye düşünerek Taemin'in suratına baktım. O sırada piyanonun sesi yavaş yavaş kesilmeye, Taemin'in yüzü yavaş yavaş silikleşmeye başladı ve o sırada "Mina ! Mina !" diye bağıran sesler duyuldu.

Göz kapaklarımı zar zor açıp kafamın üstünde dikilen Sıla'ya baktım. "Uyandırmak zorunda mıydın sanki ?" diye bağırmak istedim de sesim çıkmıyordu. Duyulması neredeyse imkânsız olan sesimle "Ne oldu bana ? Neredeyiz ?" diye sordum. Neyse ki Sıla'nın kulakları iyi duyuyordu. Hemen anlamıştı ne demek istediğimi. "Ne olacak ayda yılda bir kere tatilimiz oluyor onu da mahvediyorsun. Piknikte valeybol oynarken ayağın kayıp yere kapaklandın. Elinde yerdeki kayaya sürtünce kanamaya başladı. Eh, kan görmeye de dayanamayınca..." dedi sinirli bir şekilde. Evet, genelde pek tatilimiz olmazdı ve tatilleri de genelde ben bozardım da hiçbirini isteyerek yapmazdım orası ayrı. "Birkaç gün dinlen sonra çalışmalara devam edeceğiz. Zaten pek bir şeyin yok." dedi ve yan masadaki sürahiden bir bardağa su dökerek bana uzattı. Suyu uzattığında anladım, boğazım öyle kurumuştu ki o yüzden konuşamıyordum. Suyu içince biraz daha kendime geldim. "Bu sefer ne çalışması ?" diye sordum. "Pek emin değilim ama farklı farklı ülkelerden sanatçılar grup halinde çalışacakmış. Biz beş kişilik bir kız grubu olduğumuza göre çalışacağımız grupta beş kişilik bir erkek grubu olur." dedi sırıtarak ve göz kırptı. "O tip ne öyle ?" diye sordum dik dik suratına bakarak. "Belki yakışıklı çocuklar denk gelir..." dedi. Aklındaki tek şey yakışıklı çocuklardı ya zaten. "Ee, biraz daha açıklayamaz mısın şu konuyu ? Nerede olacak bu çalışmalar ?" diye sordum. Bir süre yerinde sallanarak heyecanla bana döndü "Yurt dışına çıkacağız kızım. Takım çalışması yapacağımız grup bizi kendi ülkelerine davet edecek. Biliyorsun bizim buralar bu yönden pek gelişmiş değil." dedi. Neyine heyecanlanıyordu ki ? Yurt dışına çıkmak çok güzeldi sanki. Tamam, Güney Kore'ye gitsek belki güzel olabilirdi ama nerede... "Uçağa binmeyi sevmiyorum." dedim yüzümü ekşiterek. "Neyi seviyorsun ki zaten..." dedi kısık ama duyabileceğim bir ses tonuyla. Yavaşça kafasına vurdum. "Söylediklerini duyuyorum herhalde." dedim ve telefonumu elime aldım. Şirketi arayarak bu çalışma hakkında daha fazla bilgi almalıydım. "Alo. Evet, benim. Müdürle konuşmak istediğim bir konu vardı." diyordum da Sıla dik dik bana bakıyordu. Kafamı Sıla'ya çevirip kaşlarımı 'Ne var ?' anlamında kaldırdım. Gözlerini suratımdan çekerek cama doğru çevirdi. "Alo, müdürüm. Sıla bahsetti de şu farklı ülkelerden farklı gruplar mı ne çalışma yapacakmış galiba..." diyordum ki sözümü tamamlamadan müdür anlatmaya başlamıştı bile. Bir süre dinledikten sonra emin olamadığım bir şeyi sormak istedim. "Mü-Müdürüm. Alo. Nereden hangi grup dediniz duyamadım. Tekrarlar mısınız acaba ?" dedim ve dinlemeye başladım. Bu sefer gayet emindim. Ama bunların hepsinin rüya olmadığına hiç emin değildim. Ben o şokla elimdeki telefonu düşürdüm. Sıla hemen yanıma koşarak "Mina !? Ne oldu ? İyi misin ? Kendine gel !" diye bağırmaya başladı. Yavaşça kafamı Sıla'ya çevirerek "Hangi grupla eşleştiğimizi biliyor musun ?" diye sordum. "Hayır..." diyerek gözlerini sağa sola oynatmaya başladı. Düşünüyordu ama aklına bir şey gelmiyordu tabii. "Hangi grupla..?" dedi çekingen bir şekilde. Kafamı Sıla'ya çevirerek gözlerine odaklandım. "Eşleştiğimiz grup..."


TaeMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin