Sıla'nın bayılması üzerine herkes oldukça endişelenmişti. Sıla oldukça hassas bir kızdı ama daha önce hiç böyle olmamıştı. Menajerimiz hemen bir ambulans bile çağırmıştı. En ufak bir şeyde bile hastahaneye götürülüyorduk. Aslında bundan pek hoşnut değildim. Çünkü hal böyle olunca fanlar endişeleniyor, hatta hastaneye bile geliyorlardı. Bu yüzden hastanede olduğumuzu saklamaya çalışıyorduk. Sıla'nın da bayıldığı haberi yayılmasın ve endişe uyandırmasın diye menajerimizi sakinleştirdikten sonra "Kendi arabamız ile gidelim." dedim. Menajerimiz bize çok düşkündü. Bizim canımız yansa o üzülürdü. O yüzden onu ikna etmek biraz zor olmuştu ama sonunda bu ona da mantıklı geldi. Taemin Sıla'yı kucakladığı gibi arabaya taşıdı. Tabii ben bu olayı hayretle izliyordum çünkü Taemin değil Sıla'yı daha kendimi taşıyamaz sanıyordum. Ben onu izlerken birden taşa çarptım ve sendeledim. O sırada arkamda olan Jonghyun kolumdan tuttu ve "İyi misin?" diye sordu. "İyiyim, teşekkürler." dedim ve gülümsedim. "Arkadaşın neden bayıldı biliyor musun?" diye sorduğunda hiçbir cevabım olmadığını farkettim. "B-bilmiyorum." dedim. Jonghyun bana dik dik baktıktan sonra (resmen bu nasıl arkadaş der gibi bakmıştı) önümüzdeki Key'in yanına koştu. Herkes arabalara bindikten sonra en yakın hastaneye gittik. Hastaneye hepimizin gitmesinin dikkat çekeceğini kimse düşünmemişti tabii.
Sıla için özel bir oda ayırttıktan sonra grup üyeleri olarak -yani tüm grup üyeleri olarak- oda hepimizi almayacağı için kafeteryaya inmeye karar verdik. Ama bir kişinin Sıla'nın yanında kalması gerekiyordu. Bu kişi tabii ki ben olacaktım ama Taemin benden önce davranıp "Ben kalırım." demişti bile... Olanlardan hiçbir şey anlamazken doktor "Hastanın dinlenmesi lazım." dedi. Bu da, 'Lütfen gidin artık.' deme şekliydi sanırım. Jonghyun ve Onew, Taemin'in sırtını sıvazladıktan sonra odadan çıktılar. Bizde arkalarından gittik. Kafeteryaya inmiştik inmesine de, bu olaydan sonra kimsenin aklına "Biz ünlü idolleriz, burada fanlar bizi görürse hemen fotoğraf çeker." diye bir şey gelmemişti. Sıradan insanlar gibi bir masaya oturmuştuk. Effe bize kahve almaya gitmişti. Bizde sohbet edemiyorduk. Evet, edemiyorduk. Onew, Key, Minho ve Jonghyun dik dik bize bakıyor, bizde aynı şekilde onlara bakıyorduk. Sessizliği ilk bozan Asu oldu;
"Sıla sabah ne ara kalktı hiç anlamadım." dedi. O sırada Minho;
"Bende anlamadım. Dün gece geç saatlere kadar beni beklemişti." dediği sırada hepimiz dik dik Minho'ya bakmaya başladık. "Geç saatlere kadar derken? Sıla gece odadan çıkmadı ki..." dedi Asu. "Lobide beni bekliyordu. Hatta uyuya kalmıştı." dedi Minho ve birden bir tartışma başladı;Key: Geç saatte geldiğin için hayal görmüş olabilirsin Minho.
Minho: Bana sarıldığında pekte hayal gibi değildi.
Züzü, Asu ve diğer herkes: Ne!? Sana sarıldığında mı!!
Minho: E-evet. Beni çok seviyor sanırım.Mina: Konumuz bu mu şimdi? Asu şimdi sen diyorsun ki bu kız odadan çıkmadı...
Asu: Evet çıkmadı. Çıksa duyardım herhalde kapı sesini.
Mina: Minho sen de diyorsun ki, Sıla bütüm gece beni beklemiş ve lobide uyuya kalmış...
Minho: Evet...
Mina: Odadan çıkmadan nasıl aşağı indi bu kız ya...
Key: Ben sabah kalktığımda odanın kapısında bekliyordu. Daha doğrusu ben odadan çıkmadan önce kapıyı tekmeliyordu da, ben çıkınca tekmelemeyi bıraktı.
Jonghyun: Ben uyandığımda hepiniz aşağıdaydınız.
Onew: Jonghyun burda senin uykuculuğunu konuşmuyoruz.
Onew: Ben kalktığımda da hala kapının önündeydi...
Asu: Sıla kapıyı mı çaldı? Ben neden hiç duymadım...
Dediği sırada benim jeton düştü tabii.Mina: Asu... Saat kaçta uyudun?
Asu: Bilmiyorum. Çok yorgun olduğum için hemen uyudum sanırım.
Mina: Minho sen geldikten sonra Sıla'nın odasına girdiğini gördün mü?
Minho: Hayır, bana önce sen gir yoksa uyuyamam dedi.
Mina: Anlaşıldı...
Asu: Ne oldu? Ne buldun?
Mina: Bir şey bulmadım uykucu Asu... Sen kafayı koyduğun gibi uyuduğun sırada Sıla sessizce aşağı inmiş belli ki. Ama inerken oda kartını almayı unutmuş. Minho'ya çaktırmamak için de 'Önce sen odana git.' demiş. Sonuç olarak bu kız tüm geceyi lobide geçirdi sanırım...
Asu: Eh, yok artık. Bir şey olsa illa ki duyardım.
dediği sırada Asu'nun telefonuna bir mesaj geldi. Telefonu eline alıp ekranına baktığında "Oha!" diye bağırdı. Herkes merakla Asu'ya bakıyordu."Ne oldu?" diye sordum. "Hiç abartısız..." dedi. "...Sıla beni 37 kere aramış." diye cümlenin devamını getirdi."Ah Asu ah... Senin bu uykunla nasıl başa çıkacağız biz." dediğim sırada elinde 8 adet kahve ile Effe geldi. "Kahveler geldi ama içemeden kalkacağız sanırım." dedi. Züzü "Neden?" diye sorduğunda Effe arkasından gelen birkaç fanı işaret ederek "Çünkü üzerimize atlayacak gibi geliyorlar..." dedi. Hepimiz kafamızı çevirmiş üstümüze gelen fanlara bakıyorduk. Birden "İşte orada! Jonghyun oppa!" diye bir ses geldi ve 2 kız üstümüze doğru koşmaya başladı. Tüm grup üyeleri birbirine bakarken Onew "3 dediğimde..." dedi ve "Üç!" diye bağırarak koşmaya başladı. Effe elindeki kahveleri masaya bıraktı ve üstümüze doğru koşan fanlara "Bunları içmeyi unutmayın!" diye bağırdı. Ve hep beraber koşmaya başladık. Kaçacağımız yer yoktu o yüzden mecburen Sıla'nın odasına daldık. Birden apar topar dalınca Taemin korkmuştu tabii. Odaya girer girmez hepimiz soluklandık ve güldük. Nedense çok eğlenceliydi. Taemin ise hiçbir şey anlamamıştı ve dik dik bize bakıyordu. O sırada Asu "Yok artık! Bu fanlar neden bu kadar hızlı olmak zorunda?" dedi. "Ne oldu?" dedim yanına giderek. "Müdür mesaj atmış. 'Bu haberler ne böyle ' Menajeriniz nerede sizin?' diye." dedi ve mesajları gösterdi. "Taemin ve sevgilisi -Sıla- kaza geçirdi ve hastaneye kaldırıldı mı!?" diye bağırdığım sırada herkes telefonun başına üşüşmüş dik dik bakıyorduk. Onew sakin olmamızı söyledi. Bu çocuğun liderlik vasfına hayrandım. Farkını hemen ortaya koyuyor ve liderliğini ön plana çıkarıyordu. "Birimiz açıklama yapacak ve her şey düzelecek. Merak etmeyin. Bu arada fanlarımız adına sizden özür dileriz. Bazen abartıyorlar." dedi. Ne kadar kibardı öyle... Fanlarının sorumluluğunu bile kendi üstleniyordu. Tabii biz böyle gürültü yaparken Sıla uyanmıştı. "Ne oldu?" dedi zar zor çıkan sesi ile. Tam cevap vereceğim sırada Key "Burnun... Kanıyor." dedi. Sıla ise bir süre durduktan sonra "Hissettim ama elimi kaldıramıyorum." dedi ve ağlamaya başladı. Hemen yanına koştum ve "Sakin ol Sıla. Bir şey yok." dedim burnunu silerken. "Biri doktor çağırsın!" diye bağırdığım sırada Taemin koşarak odadan çıktı. Asu ise ağlamaya başlamıştı. "Sen neden ağlıyorsun Asu?!" diye bağırdım. "Benim suçum, benim yüzümden oldu." dedi ve o da koşarak odadan çıktı. Züzü de arkasından gitti. Sıla ise ağlıyordu. Her şey öyle karışık ve anlamsızdı ki... Ya ben mallaşmıştım ya da olanlardan dolayı biraz afallıyordum. Olduğum yerde öylecek kaldığım sırada Minho geldi ve Sıla'nın elini tuttu. "Bunu hissediyor musun" diye sordu. "Şu an en çok istediğim şey o..." dedi ama hissetmiyordu belli ki. Taemin çoktan geçmeden doktor ile içeri girdi. Taemin dik dik Minho'ya ve eline baktı. Minho ise doktora yer vermek için Sıla'nın elini bıraktı. Doktor hemen bir kontrol yaptıktan sonra hepimiz vereceği cevabı bekledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TaeMin
Fanfiction"Hayallerimiz neden gerçek olmuyor?" "Hmm.. Belki de hayallerimiz gerçekleşmeyecek kadar mükemmel ve bize aittir." Kapağımızın yapımı: Bright Photoshop. ' a ait. Facebook sayfalarını ziyaret edebilirsiniz~