SEVGİ VE ACI

52 6 1
                                    

İyi okumlar...

Rosé sadece ağladı. Başka birşey yapmadı, yapamadı.

Rosé düşen göz yaşlarını saklamaya çalışırken, Jungkook şöyle dedi;

Jk: "Ah.. çok üzgünüm! Ağlama lütfen.."

Rosé: "Sorun değil! Üzülme lütfen, üzülme."

İkiside birbirini üzmek istemiyordu. Ancak ikiside birbirinin en acı verici damarlarına basıyorlardı. Kısa süre sonra eve geldiler. Geldiklerinde arabadan ilk çıkan Jungkook oldu.

Rosé ise arabanın camından eve bakıyordu. Oldukça büyük bir evdi. Rosé bunları düşünürken, Jungkook Rosé'nin kapısını açtı.

Rosé: "Ah! Teşekkürler.."

Jk: "Rica ederim!"

Jungkook kapıya doğru yürüdü. Rosé ise onu arkasından takip ediyordu. Jungkook cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Rosé'nin içeri girmesi için ona yol açtı.

Rosé kapıya doğru yöneldi, o kapıdan geçtiğinde ise hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını hissetti. Ancak ne kol saati öttü, ne de vücudu ağrıdı. Rosé gözleriyle evi incelerken, Jungkook çoktan girmişti.

Jk: "Ah.. beğendin mi?"

Rosé: "Evet! Çok güzel gözüküyor bu evin her şeyi.."

Rosé aslında bu ev hakkında saatlerce konuşabilirdi. Sadece tasarımı açısından değil, içindeki hisleri hakkında da. Ancak susmayı seçti. Eğer kendine müdahale etmeseydi, işin sonunun ne kadar utanç verici bir hal alıcağını düşündü. Ve daha ağır bir sesizliğe boğdu kendini.

Ancak Jungkook, Rosé'nin bu evi ifade ettiğinden çok daha fazla beğendiğini anlayabildi. Ve bunun üzerine sadece gülümsedi.

Jk: "Ah.. aslında evimde fazladan bir yatak odası yok. Ancak senin için koltukta yatabilirim!"

Rosé: "Ah! Gerek yok, ben yatarım. Zaten yeterince sorun çıkardı-"

Jungkook Rosé'nin sözünü kesti. Ve şöyle dedi;

Jk: "Hayır! Hiç sorun çıkarmadın. Koltukta ben yatıcam!"

Rosé daha fazla karşı çıkmadı. Saate baktığında saatin 00:27 olduğunu gördü. Ve aklına dün gece geldi. Ne kadar çaresiz olduğu, o bara gitmeseydi böyle bir gün geçiremiyceği..

İnsanlar hayatlarında milyarlarca seçim yaparlar, kimisi doğrudur kimisi yanlış. Hepsinin doğru olması her ne kadar imkansızsa, hepsinin yanlış olması da bir o kadar imkansızdır. Rosé seçmekten vazgeçmedi, belkide şimdiden bir köprünün kenarından atmıştı kendini. Ancak Rosé cesur oldu ve en doğru seçimi yaptı.

Evet bu demek değildi ki, bundan sonraki seçimi de en doğrusu olucaktı.Her ne olursa olsun, Rosé bunları biliyordu. En azından bu saaten sonra öğrenmişti.

Rosé bunları düşünürken, Jungkook Rosé'ye bir pijama uzattı.

Jk: "Önceden hiç kullanmamıştım. İstersen bunu giyebilirsin!"

Pijama Rosé'nin tercih ettiği bedenden oldukça büyüktü. Ancak giyicek başka birşeyi olmadığı için kabul etti. Rosé teşekkür edip pijamaları aldı. Jungkook Rosé'ye kısaca evi tanıttı. Rosé'nin kalıcağı oda üst katta bulunuyordu.

Rosé Jungkook'un tanıtımından sonra, kalıcağı odaya çıktı. Burası Jungkook'un odasıydı. Oldukça güzel ve sade bir tasarımı vardı. Rosé hemen üstünü değiştirdi ve su içmek için aşağı indi.

Mutfak ve Jungkook'un uyuduğu yer birleştikti. Jungkook daha uykuya dalmamıştı. Rosé'nin geldiğini fark etti. Rosé bardakların yerini sormak için Jungkook'un uyanık olup olmadığını kontrol etti.

Uyanık olduğunu gördüğünde ise, şöyle dedi;

Rosé: "Ah.. bardaklar, neredeler?"

Jungkook hemen kalkıp Rosé'ye bir bardak verdi. Yanda gördüğü sebilden, bardağın yarısı kadar su doldurdu. Tam içecekken, Jungkook'un hiç hareket etmeden sadece onu izlediğini fark etti Rosé. Ancak hiçbir şey demeden suyu içmeye başladı.

Jungkook Rosé'ye biraz güven verdiğini anlamıştı. Ancak bu, hayatta kalmak istiyceği anlamına gelmezdi. Bu yüzden bu sefer söylemeliydi, bu konuyu açmalıydı. Son şansıydı bu Jungkook eğer bunu değerlendiremezse, kendini ömürü boyunca suçlu hissedecekti.

Jk: "Rosé..."

Jungkook konuşmaya başladığında, Rosé su bardağını tezgaha koydu.

Rosé: "Efendim?!"

Jk: "Bundan rahatsız olduğunu biliyorum ama.. gerçekten ölmek istiyor musun? Onca yaşanmışlığı, güzel günleri, kötü günleri hespini yok etmek.. istiyor musun?"

Rosé uzunca Jungkook'un yüzüne baktı. Ancak bu sefer susmak istemedi.

Rosé: "Biliyor musun? Bunu birkaç hafta önce sorsan, cevabımın ne olucağını söylemek çok kolay olurdu. Ancak herşey birgün de çok değişti, buna cevap vermekten kaçmak istemedim. Normalde cevabını bilmediğim sorulara cevap vermem ama.. bilmiyorum. Ölüm ne kadar cazipse, yaşamda bir o kadar cazip geliyor artık. Bilmiyorum..

Jungkook Rosé'ye biraz daha yaklaştı ve şöyle dedi;

Jk: "Rosé.. yaşamanı istiyorum. Buraya kadar gelmek zor olabilir ama kim bilir? Belkide yarına uyanmak her seferkinden çok daha kolay olacak."

Rosé bunun üzerine dolu gözleriyle, şöyle dedi;

Rosé: "Bende buna karar veremiyorum. Gerçekten söz verebilir misin? Bir sonraki güne uyanmanın daha kolay olacağını. Bana tüm yaşananları, herşeyi hafifletebilicek mi zaman?"

Jungkook Rosé'ye daha çok yaklaştı, Rosé ağlıyordu. Jungkook Rosé'nin iki elinden de tuttu, gerçektende elleri titriyordu.

Jk: "Söz veriyorum! Yaşadığın herşeyi zamanın hafifletebiliceğene dair, söz veriyorum! Eğer bunu zaman yapamazsa bizzat kendim hafifleteceğim ağırlığını. Öyleyse cevabın nedir peki?"

Rosé: "Öyleyse yaşamak istiyorum! Geçmişteki herşeyden kurtulup, tekrardan yaşamak istiyorum!"

Bunun üzerine ikiside göz yaşlarını tutamadı. Jungkook sıkıca sarıldı Rosé'ye. Belkide o sarılma Rosé için, dünyadaki en güven verici şeydi. Rosé üstüne çok büyük bir yük almıştı. Ancak bu yükü asla tek başına taşımıycağına emindi.

 Ancak bu yükü asla tek başına taşımıycağına emindi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Merhabaa! Umarım bölüm
hoşunuza gitmiştir. Bu bölümü
yazarken yazdığım herşeyi
hissetim adeta.
Bu bölüme sınırı; 6 koymak
istiyorum.
Sizleri çok seviyorum!!

𝑭𝒐𝒓 𝒂𝒍𝒍 𝒕𝒉𝒆 𝒔𝒕𝒂𝒓𝒔 | 𝗥𝗢𝗦𝗘𝗞𝗢𝗢𝗞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin