KAZANMAK VEYA DELİCE AŞIK OLMAK

52 7 13
                                    

İyi okumalar...

Ancak o gün saat 9:27'den sonra hatırladığı tek şey, hasta odasındaki cama yansıyan gözlerindeki yıldızlar olmuştu.

5 Kasım saat 9:27'den sonra Rosé'nin gözleminden;

O gün Rosé'nin ameliyatı başarılı geçmişti. Kısa bir süre yoğun bakımda kaldıktan sonra, odasına geri getirilmişti. Rosé'nin bilinci yerindeydi ve yanında duran hemşireye şöyle dedi;

Rosé: "Jungkook, onu gördünüz mü?"

Hemşire kim olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden şöyle dedi;

Hemşire: "Pardon.. Jungkook mu dediniz?"

Rosé: "Evet, Jungkook. Beni buraya getiren adam. O nerede? İyi mi?"

Hemşire: "Rosé Hanım, lütfen şuanlık kendinizi düşünün."

Rosé: "Ona bir şey mi oldu?"

Hemşire hiçbir şey demedi.

Rosé: "Cevap verin bana! Jungkook iyi mi?"

Hemşire: "Hanımefendi, Jungkook Bey iyi. Yanlızca ameliyat'ın başarılı geçtiğini görünce, birden bayıldı. Ancak emin olun şuan iyidir."

Rosé: "İyidir öyle değil mi? Bişey olmaz değil mi?"

Hemşire: "Rosé Hanım, gerçekten bilemiyorum. Ancak içiniz rahat olsun, basit bir baygınlık sadece."

Rosé: "Yalan söylemeyin! Öyle olsaydı şimdiye kadar gelirdi yanıma."

Hemşire: "Rosé Hanım, endişelenmeyin ameliyattan yeni çıktınız. Kalbiniz şuan çok hassas olmalı."

Hemşire bunu söyledikten sonra çıktı. Birkaç saat geçti ancak ne Jungkook geldi, ne de başka biri. Hava kararmaya başlamıştı. Rosé'nin endişesi içten içe büyüyordu.

Rosé en sonunda dayanamadı ve kolundaki serumla birlikte Jungkook'un odasını aramaya karar verdi. Zar zor yürüyordu. Bir çalışana sordu ve çalışan Rosé'yi yönlendirdi.

Rosé odaya giderken, kalbi delicesine ağrıyordu. Ancak öylece bekleyemezdi, ölücek olsa bile böyle ölmeyi seçerdi. Kapının önüne geldi Rosé. Açtığında o hasta odasındaki onca insanın arasından, yanlızca Jungkook çekti dikkatini.

"Buldum seni!" Dedi Rosé fısıldarmışcasına. Hızlıca Jungkook'un yanına gitti. Jungkook uyuyordu. Rosé dizlerinin üzerine çöktü; "Tanrıya şükür, buldum seni." Gözlerinden sevinç göz yaşları boşanıyordu. Biraz orda durup yumuşacık olan saçlarını okşadı Jungkook'un.

Daha sonra ise geri döndü odasına. Perdenin ulaşamadığı kenardaki camdan, oldukça parlak ve güzel bir yıldız gördü. Tıpkı Jungkook'un gözleri gibi. Daha sonra ise gülümseyerek kapadı gözlerini Rosé.

Gözlerini tekrar açtığında, etrafına bakındı. Jungkook hala gelmemişti. Rosé uyuyor olduğunu düşünüp, umursamamaya çalıştı. Ancak içten içe, korkunç düşünceler ona meydan okuyordu. Birkaç saat sonra, nasıl olduğuna bakmak için gelen hemşireden başka kimse gelmemişti.

En sonunda, dayanamayıp yanına gitmeye karar verdi. Yürümek dünkünden çok daha kolaydı. Ama yürürken zorlanıyordu hala. Yürüdüğü birkaç metre ona kilometreler gibi gelmişti. Ancak en sonunda varmıştı o odaya.

Kapı açıktı, Jungkook'un dün gece yatmış olduğu yatağa baktığında, orda olmadığını gördü. Yanda yatan bir hastaya sordu Jungkook'u görüp görmediğini. Şöyle dedi ona hasta;

?: "Ah.. o adam mı? Bu gece, sabaha doğru ameliyata aldılar onu."

Rosé: "Nerde? Neden?"

?: "İnanın bilmiyorum."

Rosé: "Karıştırıyor olmalısınız! Veya şaka! Şaka yapıyorsunuz değil mi? Jungkook nerde?!"

?: "Hanımefendi, lütfen sakin olun.."

Yan tarafta yatan hasta, şöyle dedi;

??: "Doktorlar, subaraknoid kanaması* olduğunu söylüyordu."

Rosé hiçbir şey yapamadı. O anda sadece ağlıyordu.

?: "Ah.. yalvarırım sakin olun! Eminim iyileşicek.."

Rosé herşeyini kaybetmişti. Küçük umutlara kanmıştı. Hayat onu asla mutlu etmiycekti. Ne olursa olsun, karşısına kim çıkarsa çıksın. Evren ondan delicesine nefret ediyordu. Kendini zavanlı gibi hissediyordu. Kolundaki serumu çıkardı.

Çok acıyordu kolu ama acıyan tek şey kolu değildi. Kolunun acısıyla kaybetmişliğin acısını bastırmaya çalışmıştı. Ancak daha da derinden hissetti.

?: "O çıkana kadar, biraz terasa çıkalım istersen.."

Rosé başını salladı. Birlikte terasa çıktılar, Rosé yürümekte her zamankinden çok daha zorlanıyordu.

Rosé: "Pardon.. adınız neydi?"

Nora: "Nora!"

Rosé: "Nora Hanım, isterseniz siz oturun.."

Nora: "Ah.. doğru! Ben oturayım, bir sorun olursa bana söyleyin lütfen!"

Rosé: "Teşekkürler.."

Nora gittiğinde, Rosé göz yaşlarını tutamadı. Kalabalık terasın ortasında, kendini yapayanlız hissetmişti. Jungkook verdiği sözü tutamıycaksa, Rosé'nin yaşamasının bir anlamı yoktu.

Teras o kadar kalabalıktı ki, ne Nora Rosé'yi görüyordu ne de Rosé Nora'yı. Esen serin ve rahatlatıcı rüzgar, sarı saçlarını yüzüne vurmaya yetiriyordu. Terasın oldukça kalın ve taşdan oluşan korkuluklarına, korkudan titreyen parmaklarını cesurca uzattı.

Korkuluklar Rosé'nin kolayca sığabiliceği kadar, genişti. Uzattığı korku dolu ellerinden destek alarak, tüm vicudunu korkulukların üzerine alabilmişti. Kalabalık sesler kesilmiş, yanlızca Rosé vardı Rosé'nin kafasında.

Ölmekten korkmuyordu, korktuğu tek şey tekrar birlikte olamıycakları doğrusuydu. "Seni seviyorum Jungkook. Her saatimiz, en güzel anılarım oldu. Görüşmek üzere, en güzel şansım."

"ROSEANNE!.."

Subaraknoid kanama*: Bir çeşit beyin kanaması.

Subaraknoid kanama*: Bir çeşit beyin kanaması

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu bölüm hakkında, çok endişeliyim.
Kaç kere silip baştan yazdım, bilemezsiniz.
Anlatım şeklim, hoşunuza gidiyordur
umarım. Sizleri seviyorum!

𝑭𝒐𝒓 𝒂𝒍𝒍 𝒕𝒉𝒆 𝒔𝒕𝒂𝒓𝒔 | 𝗥𝗢𝗦𝗘𝗞𝗢𝗢𝗞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin