Kibrit

10 3 4
                                    

-ARIZA-

Kibrit

"Biz zaten saatlerdir yanıyoruz..."

Sabah penceremden birazda olsa vuran güneş ışığının etkisiyle gözlerimi araladım. Yatakta biraz dolandıktan sonra ayağı kalktım. Üç gün önce geldiğim ama hâlâ lavabonun yerini bilmediğim hotelde lavabo arama avına çıktım. Uykulu uykulu resmen bir uyur gezer gibi gözü kapalı yürüyüp duruyordum. Nerelere, nelere çaptığım umrumda değildi. Her şeye çarpa çarpa gittiğim küçük dairede zar zor lavabonun yerini buldum. Musluğu açıp yüzüme bir su çarptım. Bir kere daha ve bir kere daha.

Bilmem kaç kere su çarptığım yüzümü kurutmaya başladım. Yüzüme yirmiden fazla su çarptığım halde yarım yamalak uyanmıştım. Yatağımın sol köşesindeki masanın üzerinden telefonumu aldım. Ekranı açıp saate baktım. Uyku sersemi olan ben herzamanki gibi 13:36 da kalkmıştım. Şaşırdımmı? Hayır.

Bunları düşünürken kapının çalmasıyla irkildim. Kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımda benden biraz küçük boylu bir kadın vardı. "Buyrun?" "Sesler geldide... Ne olduğunu merak ettim, birşey yok değilmi?" Küçük bir kahkaha attım. "Kusura bakmayın uyku sersemi olduğumdan sabah kalkınca böyle oluyor." Benim yaşlarımdaki kadın güldü ve elini uzattı. Havadaki eline baktım "Emel." Gülerek elini sıktım. "Esra." Elini çekti ve sıcak gülümsemesi ve heycanlı sesiyle "Memnun oldum Esra!" Gülerek, "Bende bende." Dedim. Gözü masamın üzerindeki sigaraya kaydı, "Sigaramı içiyorsun!" "Arada..." "Anladım..." Gülümsedim.

"Bir kaç arkadaşım var." Dedi "Tanışmak istersen." Başımı salladım, "Aslında olabilir." Yüzüme gülümsedi. "Gel benim odama geçelim 2 oda ileride, arkadaşlarımıda çağırırım tanışırsınız!" "Neden olmasın!" Telefonumu alıp peşinden ilerledim.

Yeni tanıştığım birine nasıl bukadar ısındığımı hiç bir şekilde bilmiyordum.  Bunları düşünürken kendimi 344 nolu odanın içinde buldum. "Burası." dedi Emel. Bir kaç dakka odanın kapısına baktım. "Dalmışsın! Girsene." Kafamı Emel'e çevirdim ve gülümseyerek istemsizce içeriye bir adım attım. İçeride göz gezdirirken yatağın yanındaki sigaraya gözüm çarptı, "Sende içiyorsun." "Yani ben arada içerim ama bu sigara benim değil. Benimki çekmecede." "Kimin ozaman?" "Arkadaşımın." Kafamı salladım ve içerideki yeşil koltuğun köşesine oturdum.

Ben koltukta otururken Emel'in telefon konuşması yaptığını gördüm. Elimdeki telefonu açtım ve mesaj uygulamasına girdim. Gelen mesajlara bir bir bakıp cevapladım. Uygulamadan çıkım telefonu yanımdaki masaya bıraktığımda Emel'in yanıma doğru ilerlediğini gördüm. Yanıma oturdu. "Kızların işleri çıkmış... Gelemiyorlar." "Sorun değil. Ben gidiyim artı-" dediğim an elektiriklerin gittiğini farkettik. "Hayda!" Dedim. "Şansımmı var." dedim üzgün ve kızgın bir yüz ifadesiyle. "Sakin ol! Ben kapıda biraz aralık bıraktım ordan çıkabiliriz." "Benim kapım açık değil." "Doğru... Bende kal!" Tek çarem buydu ve kabul ettmek zorundaydım. Kafamı tamam anlamında salladım. Emel sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Hotelin içindeki büyük marketten birşeyler alalımmı?" diye sordu Emel. "Olur, gidelim." Emel yüzündeki sıcak gülümsemeyi koruyarak elimden tuttu ve beni en alt kata kadar indirdi. Marketin önüne geldiğimiz zaman içerinin karanlık olduğunu gördük. "Saat kaç?" dedim. Emel telefonunu açtı ve ekrandaki saate baktı. "13:02..." "Oha!" "Neyse. Gel girelim!" Gözlerimi devirdim ve Emel'in peşinden ilerledidm.

Emel direkt olarak çikolatanın olduğu yerlere gitti. Bense öylesine gezinirken gözüm rafta duran son kibrite kaydı. Kibriti almak içi elimi uzattığımda başka birinin elini gördüm ve elimi çektim. Ben elimi çektiğim gibi karşımdaki kişide elini çekti. Kafamı kaldırım karşımda duran siyah saçlı, hafif sakkalı ve yeşil gözlü adama baktım. Kafamı yeniden raftaki kibrite çevirdim, ve elimi kaldırım kibriti gösterdim. "Buyrun siz alın." "Öylesine gezinirken gördüm. Lazım değil yani, siz alın." Gülümseyerek kafamı salladım ve kibriti aldım ve Emeli bulmak için tek tek her reyonu gezdim.

En sonunda Emel'i çikolata reyonunda gördüm ve gözlerimi devirdim. Emel' e doğru ilerledim. Yanına geldiğimde tek tek çikolatalara bakıyordu. "Şu laviba güzel onu al bence Emel." "Sağolun beyef- ay pardon! Bi an seni erkek sandım." Büyük bir kahkaha attım. " Senin yanında erkekmi vardı ben yokken!" "Eh, evet yani." Gülerek, "Neyse al hadi şu çikolatayıda gel." Emel sevdiği çikolatalardan birini aldı ve kasaya doğru ilerledik.

İlerlerken arkadan bir ses "Emel!" dedi. Emel gülerek arkasını döndü. Gözlerimi devirerek bende arkamı döndüm.  Emel yanındaki uzun boylu erkekle konuşuyordu. "Emel ben gidiyom. Sizin sohpetinizi bekleyemem. Ver çikolatayı parasını ödiym." Emel bana bakmadan elime çikolatayı tutuşturdu. Omuz silkip yanlarından uzaklaştım.

Kasaya geldiğimde önümde sadece bir kişi vardı. Önümdeki kişi 3-4 dakka sonra gittiğinde kasadaki kişiye elimdeki eşyaları gösterip ne kadar ilduğunu sordum. "Önden giden beyefendi sizin için ödedi. Verdiği paranın üstü bile kaldı. Ödeme yapmanıza gerek yok." kasiyere şaşkınlıkla baktım ve hızla marketten çıkıp bu eşyaların parasını ödeyen kişinin peşinden ilerledim. En sonunda nefes nefes peşinden gittiğim kişinin kolunu tuttum. "Pardon da benim aldıklarımı neden ödüyorsunuz?"

Önümde duran adam bana döndüğümde şok içinde karanlıkta birazda olsa görünen yüzüne baktım. "Siz... Neden ödediniz?" "İyilik diyelim." Kolunu bıraktım ve kafamı salladım. "Ama adını bile bilmediğiniz birine neden yardım edersiniz ki?" "Adını öğreniriz ozaman, olamazmı? Eren." Bir kaç dakkika kararsızca yüzüne baktım. Derin bir nefes aldım. "Esra." Dediğim an arkamadan seslenen Emel'in sesini duydum.

Yanıma geldi, sorar gözlerle yanındaki erkeğe anlam veremeyerek baktım. "Ben sana söylemedim dimi..." "Neyi?" "Yanımdaki çocuk, arkadaşım Efe." dedi. Eren; "Siz arkadaşmısınız?" diye sordu "Olamazmı?" Dedim "Efe benim arkadaşım, oda arkadaşım ondan sordum. Sizde arkadaşsınız galiba." "Evet." Dedim "arkadaşız." Gülümsedi ve Efe'ye baktı. Ben ise Emel'e baktım. İkimizde aynı anda

"Gidellim mi?"
"Gidellim mi?"

Bir birimize dönüm şaşkınlıkla baktık. Emel gözlerini devirerek koluma vurdu. Emele döndüm, kafasıyla merdivenleri işaret etti. Kafamı salladım. Emel, "Biz gidelim artık." "Bizde gideceğiz zaten, değilmi Eren?" Eren göz devirerek; "Evet gidelim bizde." dördümüz yan yana merdivenlerden çıktık. Aynı katta durduk.

Şaşkınlıkla birbirimize baktık. "Aynı kattamıyız?(!)" "Kesinlikle öye." Dedim. "Hadi gidelim artık!" Odalarımıza doğru ilerledik. Yürüdük ve aynı yerde durduk. "Bu şakanın tadı kaçtı ama!" "Ne şakası Esra? Bizim oda 335 numara." Erene şok içinde baktım. "Bizimki 334 numara! Yani karşı karıyayız." dedi Emel. "Eh şans ozaman." "Of tamam! Yeter yoruldum ben gidiyom gelen gelsin." dedim ve hızla odaya ilerledim. Arkamdan gelen Emel, Eren ve Efe'yi hiç umursamadan açık bıraktığımız kapıdan girdim ve yatağa oturup telefonumu kurcaladım.

Bir kaç dakkika sonra içerinin daha fazla karanlık olduğunu ve hotelin salonundan gelen kapıya vurma sesleriyle irkildim. Hâla elimde tuttuğum kibritti açtım ve içinden bir tane çıkartıp yaktım. Yaktığım kibritle beraber hotelin salonuna çıktım. Kapıyı açmaya çalışan Eren'i ve onu izleyen Efe ile Emel'i gördüm. "Noluyo?" "Kapı kapanmış açmaya çalışıyoruz." Emel biraz daha Eren'i izledikten sonra ağzını araladı. "Bize gelin?" Şok içinde Emel'e baktım.

Elimdeki kibrit elime yetişmeden hemen söndürdüm ve yeni birtane yaktım. "Bana ver kibriti." kibriti Efe'ye uzattım. "Banada versene birtane." dedi Emel. " Elden ele geçmesin yanarız valla."

"Biz zaten saatlerdir yanıyoruz."

Eren'e hayranlıkla baktım.

15-20 dakka sonra Eren kapıyı açamayacağını anladı. "Bu gün sizde kalsak? Yarın bir yolunu buluruz." Olur anlamında kafamı salladım ve Emel' e baktım "Neden olmas-" tam o an bir çığlık sesi duydu. Ben korkuyla Eren'in, Emel ise Efe'nin kolunu tuttu.

"Gidip bakacağım. Burda kalın." "Hayır! Bizde geliyoruz Eren!" Eren bizi umursamadan hızla gitti. Tüm kibritler sönmüş, Eren gittmiş ve ona yetişememiştik.

Belkide birazdan gerçekten tüm kibritler sönecekti...

-ARIZA- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin