Bölüm 13 - Yıldızsız

101 8 20
                                    

dün gece onu rüyamda öptüm
neden rüyamda olduğundan emin değilim
neden onu başka bir gerçeklikte deneyimlediğimden emin değilim
neden bilinçaltımın derinliklerine kök saldığından
veya enerjisinin neden düşüncelerimde olduğundan emin değilim
varlığının neden ruhumu utandırdığından
veya aurasının neden kalbimi ısıttığından emin değilim
çıplak teninin neden hayal gücümde olduğundan
veya onun daha önce hiç hissetmediğim dokunuşunun beni neden heyecanlandırdığından emin değilim
onun varlığının benim dünyamda bir amacı var mı veya benimkinin onunkinde var mı emin değilim
ama ben dün gece rüyamda onu öptüm
acaba dudaklarımız buna kilitlenecek mi?
acaba bu rüyada onu öpecek miyim?

Nikolai'ye verdiğimiz sözü hakkıyla yerine getiriyorduk.

Sınırda yaşanan son olaylardan sonra her şey tahmin ettiğimiz gibi gerçekleşmeye başladı. Evet, ortada resmi bir savaş yoktu ama çatışmalar olduğu gibi devam ediyordu. Biz de oturup düşmanlarımızın bize saldırmasını beklemiyorduk ve misliyle karşılık veriyorduk.

Artık iki ordu arasında eskisi gibi bir bölünme durumu söz konusu değildi. Bu da bizim işimizi kolaylaştırıyordu. Her ne kadar yıllardan sonra bunu kabullenmek bazıları için zor olsa da Nikolai politik sözleri ve davranışlarıyla askerlerin ve geriye kalan Grishaların bir arada çalışmasını sağlamıştı.

Güçlerimiz konusunda ise Aleksander benden daha iyi bir durumdaydı. Bunu, yılların getirmiş olduğu tecrübeye ve yaşayan bir büyüteç olmasına bağlıyordum ama bir yandan da merak etmiyor değildim. Her ne kadar onda kötü bir yönde değişim görmemiş olsam da Merzost ile ilgili düşüncelerimi bastıramıyordum. Bana bir daha kullanmayacağını söylemişti. Hatta, bunu herkesin içinde söylemişti. Ona inanıyordum ama...

Ama ben hala daha tam olarak toparlayabilmiş değildim. Eskisi gibi büyüteçleri de üzerimde taşımadığımdan, benim için zor bir süreç oluyordu. Aleksander söz verdiği gibi beni yalnız bırakmıyordu. Ona ihtiyacımın olduğunu hissettiği an, ki bu aramızdaki bağ sayesinde çok kolay oluyordu, eli elimi buluyordu.

Sınırdaki olayları çok fazla büyümeden ve ordunun da yardımıyla bastırıyorduk.

Herhangi bir savaş olmasa da o ortama ilk defa girdiğimde, vücudumda gezinen titremeyi bastıramamıştım. Aklıma gelen ilk düşünce, Diyar'da yaşadığımız o korkunç gündü. Her ne kadar gün ışığının altında olsak da sanki yeniden oradaymışım gibi hissetmiştim.

Aleksander'ın yanımdaki varlığı bana yalnız olmadığımı söylüyordu ama daha ne kadar böyle devam edebilirdi ki? Olur da bir gün yeniden bir savaşa girersek, her zaman onun yanında olamazdım. İllaki ayrı düştüğümüz zamanlar olacaktı.

Sınırdaki başarılarımız beraberinde başka olayları da getirdi.

Güçlerimizin geri döndüğünü duyan ülke halkı, azizler çağının başladığını söyleyip duruyordu. Diyar'ı yok ettiğimden beri hakkımda konuşulanları biliyordum ama kendimi saraya çektiğimde ve ortalıklarda gözükmediğimde, onların bana olan inancı da azalmaya başlamıştı.

Ama bir yıldan sonra elde ettiğim başarılar ile ben yeniden onların biricik azizeleri olmuştum.

Fakat kulağımıza gelen son bilgi beni, daha doğrusu, hepimizi oldukça şaşırmıştı.

Artık Aleksander da onların yeni azizleriydi.

"Yıldızsız Aziz." Nikolai elinde tuttuğu sarı kâğıdı dudaklarında şaşkın bir ifade ile masanın üzerine bıraktı. "Kim bilebilirdi ki?"

Back to the Start | DarklinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin