trece; anhelo

598 30 17
                                    

Ölüm uykumdan hunharca çalan kapının sesiyle uyanmıştım. Aynada kendime bakma zahmetine bile girmeden saçlarımı ellerimle düzelttim ve kapıya yöneldim. Muhtemelen berbat görünüyordum ama daha az umursayamazdım. Başıma giren ağrıya karşılık derin bir iç çekerek kapı koluna uzandım. Gözlerim karşımda dikilen bedenle buluştuğunda üzerime çöken ağırlık dağılmış, uykum açılmıştı.

Dikkatli bakışları beni baştan aşağı süzerken kollarımı bedenime sardım sıkıca. Rahatsız olmuştum. Bunu fark etmiş olacak; gözlerini kırpıştırmış, söze girmek üzere boğazını temizlemişti.

"İçeri davet etmeyecek misin?"

Kaşlarımı havalandırdım. Kendini ne sanıyordu? Dudaklarım alayla yukarı kıvrılırken aralarından küçük bir kıkırtı sıyrıldı. "Böyle bir düşüncem yok." Olamaz da.

"Önemli olmasa gelmezdim, Diaz."

"Neden geldiğin umrumda değil, Mateo." Sırtımı dikleştirdim cümlemin sonuna doğru. Hayatımda artık bir yeri yoktu, bu yüzden söyleyecekleri benim için değerli değildi. Onu dinleyerek vaktimi boşa harcamak istemiyordum.

"Emin misin?" diye sordu. Yüzünde her zamanki ukala ifadesi vardı. Bir zamanlar bunu çekici buluyor olmam ne ilginçti! İki küçük adımla bedenlerimizi karşı karşıya getirdi ve yüzlerimizi iyice yakınlaştırdı.

"Neden olmayayım?" Omuz silktim. "Bak..." Cebindeki ellerinden biri yüzüme yerleştiğinde gözlerimi devirdim. "Dün gece çok içtim ve başım çatlıyor. Burada olman hiçbir şeye yardımcı olmamakla beraber..." İki elimi göğsüne yerleştirip bedenini kendimden uzaklaştırdım. "Daha da kötüleştiriyor. O yüzden git."

"Bir şartla." Dilini damağına vurdu.

"Ne zırvalıyorsun?"

"Benimle konuşacaksın, Lucia. Bugün değilse başka zaman. Ve pişman olmayacaksın."

Söylediklerinin gülünçlüğü içime batıyordu. Doğrusu, ilk karşılaşmamızı bu şekilde hayal etmemiştim. Garip hissediyordum, sanki o kadar da önemli değilmiş gibi.

Belki de sonunda atlatabilmiştim.

"Seninle aynı havayı soluduğum her saniye için pişman etmesen inanabilirdim."

"En yakın arkadaşının bir kaltak olması benim suçum değil," dedi ellerini iki yana açarak.

"Onunla yatmış olman senin suçun," diye ekledim. İkisi de birbirinden rezildi, ikisini de affetmeyecektim.

"Sarhoştum."

Tek kaşım yukarı doğru hareketlenirken yüzümü alaycı bir ifade kaplamıştı. Ee?

"Kendimi kontrol edemezdim." Elini kafasına attı ve birkaç kez ovuşturdu. Yine saçlarını kesmişti. Bunu biz birlikteyken de sık sık yapardı, hatta genelde ben keserdim. Sonra rengini açar, boyardık.

Bir keresinde yıldız çizmiştim hatta. Eğlenceliydi.

"Gördüğün üzere," dedim ve dağılmış halimi gösterdim. "Bu aralar sık sık sarhoş oluyorum. Ama bir kez bile kendimi kontrol edemeyip birisiyle yatmadım."

Erkeksi kahkahası kulaklarıma dolarken gözlerimi devirdim. Komik mi? "Uyan, Diaz. Herkes senin kadar doğru olamayabilir."

"O zaman hayatımda işleri yok, anlıyor musun?" Başımı iki yana salladım sinirle. Bana yaşattığı şeyin iğrençliği bir yana, halen kendini savunacak yüzü bulabiliyor oluşu beni hayrete düşürüyordu. "Tüm aptallıklarına rağmen seni seçerken senden yalnızca iki şey istemiştim."

amante | pedri gonzalezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin