"Müziği değiştirebilirsin."
Pedro'nun sesi nihayet kulaklarıma dolduğunda cama odaklanan bakışlarımı sürücü tarafına çevirdim. Nasıl desem... Garip görünüyordu. Omzuları gergindi, üstelik direksiyonu o kadar sıkı tutuyordu ki parmak boğumları beyazlamıştı. Gözlerimi kırpıştırdığımda kaşlarıyla radyoyu işaret etmişti. Ah... O söyleyene kadar müziğin çaldığını dahi fark etmediğimi söylesem inanır mıydı?
Başımı iki yana sallamakla yetindim. Çalan şarkı şu anda umrumda olan son şey bile değildi.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum. Bu ani bir fren yapmasına sebep olduğunda öne savrulmanın verdiği telaşla omzuna tutundum. Yüzünü bana doğru çevirirken az önce vitesin üzerinde duran eli bacağıma yerleşmişti. Dört parmağı yırtmacımdan içeri süzülürken baş parmağıyla tenimi okşuyordu. Kahveleri benimkileri buldu. "Ü-üzgünüm... Nereye gittiğimizi bilmiyordum."
Kaşlarım hafif çatılırken ciddi olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Gerçekten mi? Minik bir kıkırtı dudaklarımın arasından sıyrılıp havaya karıştığında omuzları az da olsa gevşemiş, yüzündeki garip ifade dağılmıştı.
"Pedro, iyi misin?"
"Değilim," dedi oldukça dürüst bir şekilde. "Oradan seninle çıkmak istedim ama sonrasını hesaba katmadım."
Gözüm bacağımda duran eline takıldı. Neden garip hissetmiyordum? Neden şu an her şey olması gerektiği gibi geliyordu? Alt dudağımı dişledim.
"Bana gidelim," diye mırılanarak kontağa uzandığı sırada beline sarılarak onu durdurdum. Ona yetişmek için biraz eğilmem gerekmişti. Yüzü benden tarafa çevrildiğinde aramızda birkaç santim bile etmeyecek kadar kısa bir mesafe vardı. Gözleri bir anlığına dudaklarıma kaydığında iç çektim. Ciğerlerime dolan havanın yetmediğini hissediyordum.
Bakışmamız arkadan gelen arabalardan birinden yükselen korna sesiyle bölündüğünde telaşla geri çekildim.
Ne olduğunu anlamaya çalışarak sağa sola bakındıktan sonra ne kadar saçma bir yerde durduğumuzu fark etmiş olmalıydı ki arabayı çalıştırıp gaza basıvermişti.
"Kenara çek," dedim sakince.
"Anlamadım?"
"Kenara çek, Pedro." Sorgulamayı bir kenara bırakarak bulduğu ilk müsait yere yanaştı. Derin bir nefes aldım sakinleşmek için. Kemerimi çözdüm ve ağırlığımı kalçamın yan tarafına vererek vücudumu tamamiyle ondan tarafa döndürdüm. Beni aynen taklit etti. "Sorun ne?" diye sordu telaşla. Sesinde endişeli bir tını var.
Aptalsın. Biliyorsun, değil mi?
"Sorun..." İki elimle yüzünü kavradım ve burunlarımız temas edene kadar ona yaklaştım.
"Evet, sorun..?"
Ne söylediğimle ilgileniyormuş gibi yapsa da tüm odağı dudaklarımdaydı, görebiliyordum. Ama yapmamı beklediği şeyi yapmayacaktım.
"Sürekli benimle oynuyor oluşun," diye fısıldadım. Baş parmağım çene ucuna minicik bir baskı uykulayarak göz göze gelmemizi sağlamıştı. Ona meydan okuyordum, bir ileri iki geri hallerine son vermesi gerekiyordu çünkü.
Karşımdaki kim olursa olsun beklentiye girmemeyi harika bir dersle öğrenmiştim, Pedro'dan da büyük şeyler bekleyecek değildim. Anlamak istiyordum sadece; en başından beri gösterdiği yakınlığın sebebini ya da ne niyetle kafamı karıştırıp durduğunu...
"Seninle oynamıyorum, Lucia." Kendinden emin bir sesle cevap verdi. Diz kapağımın biraz yukarısında duran eli hareket etmişti bu sırada. Hareketinin etkisiyle elbisem toplanmış, bacaklarımı açığa çıkarmıştı. "Seni istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
amante | pedri gonzalez
Fanficyanlış zaman, yanlış mekan ama doğru kişi. benim için pedri gonzalez'in tanımı buydu. pedri gonzalez ff