3.

378 16 12
                                    

Kapı açıldı, Negan da hiç beklemeden içeri girdi. Cebinden metal bir şişe çıkarıp bana uzattı, elinden aldım. Kapağını açıp bir yudum aldım sonra ona geri verdim, iki dal sigara çıkarıp teker teker onları yaktı. Önce birini sonra diğerini. Birini bana uzattı diğerini kendi eline aldı. "Burada içemeyiz." dedim fısıldar gibi çıkan sesimle. "Sesine ne oldu, içine mi kaçtı yoksa?" Kıkırdadı. "Kalk hadi, Judith 'i Carl 'a götürelim." diye ekledi. Ancak biz daha kalkamadan Carl kapıda belirdi. O da aynı babası gibi sert bir şekilde bakıyordu bana, ama daha çok tiksinerek. Negan yüzümün düşük olduğunu gördü ve Carl 'a seslendi "Hey ufaklık, sorun nedir ha? Söylesene." Carl cevapladı, "Varlığın." dedi çemkirerek. "Benim varlığımla Eve 'in bir alakası var mı, henüz çözemedim de." Negan karşısındakinin bir çocuk olduğunun farkındalığıyla konuşuyordu. Aynı benim lise dönemimdeki gibiydi, ne eksik ne fazla. Birden o anlara gitmiştim bu diyaloğun ortasında...
Negan okuldan pek hoşnut değildi, öğretmenlikten de. Yaptığı mesleği pek umursamazdı. Ancak ben onun yaptığı veya yapabileceği en doğru meslek olduğunu düşündüm hep. Her bireye karşı saygılıydı, çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğini biliyordu.
Tabii biz tanıştığımızda ben çocuk olma yaşını çoktan geçmiştim 19 oluyordum. Bir yıl geç başlamıştım liseye, yeni taşınmıştık Amerika denilen ülkeye. Hiçbir şey bilmiyordum. İngilizcem ve yarım yamalak italyancamı saymazsak, iletişim kurma becerim hiç olmamıştı. Tek yaptığım okula gelmek ve gitmekti, Negan ile tanışana kadar. 12. sınıfta tanışmıştık onunla, her bir düşüncemiz aynıydı. Zamanla arkadaş, dost olmuştuk. Okuldayken öğretmen ve öğrenciydik, haftasonlarında ise çok şey olurduk. O zamanlar güzeldi, hep yanımda olurdu...
Sesler boğuklaşırken ayağa kalktım. Başım dönüyordu, hayır bir damladan sarhoş olmamıştım elbette, sadece dönüyordu. Bir an nefes alamadım ve tam da Negan 'ın üstüne yığıldım. Bir film sahnesinden çalıntı gibi gelebilir, ancak yığılabileceğim tek bir yer bile kalmamıştı; Negan kapının tam dibinde oturuyordu, Carl ise kapının diğer tarafında kucağında Judith ile dikiliyordu. Nefes almalıydım, ben de bu yüzden kapıya yönelmiştim ki sonrasında yere yığıldım.
...
Negan: Hey, neler oluyor pek bir solgunsun?
Eve: Ah ben bilmiyorum, sadece başım dönüyor ve- ve bayılacak gibi hisse-
O an bayılmıştım, okul koridorunun ortasında. Negan ise yine en zor anımda yanı başımdaydı beni hastaneye götürüyordu.

Günümüz:

Uyanmıştım. "Okulumuzda revir olmaması ne kadar kötü öyle değil mi?"
Negan güldü, ben de öyle. Eski zamanları hatırlamıştık. Negan neden bayıldığımı ve bayıldığımda ne yapılması gerektiğini de iyi biliyordu. Aradan geçen yedi yıl onun hafızasını güçsüzleştirmemişti.
Negan: Nerede olduğunu biliyor musun?
Eve: Ah hayır, neden?
Negan: Benim çöplüğümde olduğunu bilmeni istedim, burada benim kurallarım geçerlidir.
Eve: Yani spor salonunda olduğu gibi?
Negan: İşte bundan söz ediyorum.
"Negan. Rick ve diğerlerine ne dedin?" dedim ufak bir sessizlikten sonra.
"Onlar kendi bölgelerindeler."
"Peki senin ardından gelen kamyonlar neyin nesiydi?"
"Ah Tanrım, sen boş ver onları. Gel hadi, kalk. Sana etrafı gezdirmek istiyorum."
"A-ama Negan."
"Benim çöplüğüm, benim kurallarım."
Bana etrafı gezdirmeye başladı, 'bu spor salonu biraz fazladan büyük' esprisi yapmaya çalıştım ama pek umursamadı. Turumuz bittiğindeyse beni ne zaman Alexandra 'ya geri götüreceğini sordum. Önce cevap vermedi sonra sırıtarak: "Götürmeli miyim?" dedi.
"Ne yani bundan sonra burada mı kalacağım, Judith ile kim ilgilenecek?"
"Onun bir yolu bulunur. Bu sefer haraç olarak seni aldım, en azından iki ay topladıkları erzakları almaya gitmemek üzerine anlaşma yaptık."
"Ne yani erzaklarımızı zorla elimizden alan sen miydin? Bunu nasıl yaparsın Negan, sen böyle biri değildin ki..."
"Hayatta kalmamız gerekiyor hayatım, bunun için her türlü çirkinliği yapmak zorundayız. Bu yüzden beni suçlama lütfen."
"Ne yapmak istiyorsan onu yap Negan, beni de öldürmelisin o za-"
Cümlemi tamamlamama izin vermemişti, kaşlarını çatmış öylece bana bakıyordu.
"Şşş, o cümlenin sonunu getirmene izin vermiyorum. Şimdi benimle gel, yemek yemeni istiyorum."
"İştahım yok."
"Bu bir rica değildi."






Negan the FUC*KING Smith Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin