Eve döndüğümüzde akşam olmuştu. Hızlı adımlarla hemen kendimi yatağa atmıştım. Eğer uyuyabilirsem onunla konuşmak zorunda kalmazdım. Ancak o da hızlı adımlarla beni takip etti ve başımda öylece dikilerek:"Konuşabilir miyiz?" dedi.
"Elbette hayır." diyerek yanıtladım.
"Neden böyle davrandığını anlamıyorum, gerçekten abartıyorsun."
"Neden abartıyorum acaba, yoksa hamile falan mıyım!"
"Ne?"
"Evet, hamile olmasam bu kadar 'KÜÇÜCÜK' bir olayı abartmazdım değil mi?"
"Ne demeye çalışıyorsun sen?"
"Ne dediysem o. İyi geceler."
"Böyle bir konuyu bu kadar kolay kapatamazsın."
"Öyle mi, sen de hamile karını o iğrenç yaratıkların içine atamazsın o zaman!"
"Bazen kim olduğumu unutuyor gibisin hah? Ama önemli değil, çünkü haklısın. Gerçi hamile olduğunu bilmiyordum, olsun. Sahi ya, neden bana söylemedin?" Son cümlesini söylerken Lucille ile oynuyor, sırıtarak dilini ısırıyordu.
"O bakış ne, yoksa bunun için beni cezalandıracak mısın?"
"Sahiden hormonların tavan yapmış, o nasıl bir söz öyle. Hamile bir kadını, hele de kendi eşimi asla cezalandırmam. Doğumdan sonra bakarız ona."
"Sen ciddi misin?"
"Evet, görüyorum ki sana olan kibar davranışlarım kim olduğumu sana unutturmuş."
Garipser ve asık bir yüz ifadesiyle ona baktım. Geçirdiğimiz günler bir tür 'cicim ayıymış' anlaşılan diye düşünürken Negan kahkaha atmaya başladı.
"Ne var?" diye meraklı bir şekilde sordum. Kahkaha atmayı bırakıp yatağın köşesine oturdu. "Yaklaş." dedi. Ben de büyülenmişcesine dediğini yaptım ve yaklaştım.
"Benden o kadar mı korkuyorsun. Önceden olsa benden korkabileceğini düşünmek aklımın ucundan bile geçmezdi. Biri Eve senden korkuyor deseydi aynen az önceki gibi gülerdim. Çok şey değişmiş anlaşılan..."
"Evet çok şey değişti. Sabah ne kadar korktuğumu tahmin edebilir misin peki, beni neye zorladığının farkında mısın?"
"Farkındayım. Bak, ben üzgünüm. Emin ol, kendimi sana affettireceğim. Lütfen öncesinde aradaki buzları erit ama."
"Denerim. Şimdi lütfen uyuyabilir miyiz?"
"Evet, doğru. Kenara kayabilir misin?"
"Uyurken tekme atmazsan kayabilirim."
"Çok komiksin. Tamam, atmam. Kay hadi." Böylece kaydım ve gece lambalarını kapatmamın ardından gözlerimi de kapattım....
Gözlerimi açtığımda kapkaranlık bir odadaydım. Öylesine karanlıktı ki bir anlığına gözlerimi açmadığımı sanmıştım. Biraz odada dolandıktan sonra karavan gibi tahta kutu gibi bir şeyin içinde olduğum tahmininde bulunabilmiştim. Neredeydim ki ben. Biraz daha ileri gittiğimde o tahta çatırdıyarak kırıldı ve içeriye ufak ufak ışıklar girebildi. Tabii ışıklar ile birlikte bir yumruk da beraberinde gelmişti. Ne olduğuna bakabilmek için yaklaştım ve bu elin bir aylağa ait olduğunu anladım. O kadar korkunçtu ki tüylerim ürpermişti. Sonrasında o yumruğa odanın başka bir köşesinden yenisi eklenmişti, sonra bir tane daha ve bir tane daha. Her yer bana ulaşmaya çalışan aylakların eliyle dolmuştu. Ancak bana dokunamıyorlardı bile, elbette dokunmasalar bile varlıkları beni oldukça rahatsız etmişti. Çığlıklar atmaya başlamıştım. Bu çığlıklarla birlikte dürtüldüğümü hissettim ve gözlerimi yine açtım.
...
Uyanmıştım, bu sefer gerçekten uyanmıştım. Negan hâlâ beni sarsıyordu iyi misin diye soruyordu.
"Sayende iyi değilim, dünki olay başıma dert oldu daha bir hafta bu şekilde kabus göreceğim. Mutlu musun?"
"Ben özür dilerim, böyle olacağını nereden bilebilirdim ki. Bekle, sana bir bardak su getireyim."
"Getirme, böyle iyiyim." diyerek cevapladım ve geri yattım. Ancak uyuyamadım ve gözümden akan göz yaşlarına da engel olamadım. Kısık bir sesle:"Sana sarılarak uyuyabilir miyim, sadece uyuyana kadar. Uyuduğumda beni geri ittirebilirsin."
"Benimle bu şekilde konuşmayı bırakırsan neden olmasın."
"Unut gitsin o zaman, kendim de uyuyabilirim."
"Hadi, yaklaş. Kapat gözlerini." dediklerini yaptım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım. Tekrar sıçrayarak uyandığımda saat sabah beş olmuştu. Sıçramam ile birlikte Negan da gözlerini açtı ve uyandı. Sonra da çoktan doğrulmuş olan bana bakıp yataktan indi. "Krep mi yoksa pankek mi?"
"Af buyur?" dedim, uyanır uyanmaz bu soruya cevap veremezdim. Henüz beyin fonksiyonlarım çalışmaya başlamamıştı.
"Tamam o zaman ikisi de, ayrıca omlet de yapıyorum."
"Artık omlet sevmiyorum Negan."
"Ne zamandan beri? Sen omlete bayılırdın. Bi' de artık mantardan nefret ediyorum de tam olsun."
"Evet öyle."
"Hamile olman ile ilgisi var mı?"
"Bu olaylar başladığından beri."
"Vay be, uzun zaman olmuş."
"Öyle."
"Tamam, sen geri yat. Bebek hâlâ uyumak istiyordur belki."
"Daha ortada bir bebek yok Negan. Henüz fasulye tanesi kadar bile değildir."
"Peki o zaman. Kitap okumak ister misin, hangi kitap?"
"Bir şey istemiyorum. Seninle mutfağa geleceğim ve seni izleyeceğim. Sadece canım çok sıkılıyor."
"Anlıyorum, gelmene izin veriyorum."
"İzin istemedim."
"Elbette, hiç istemezsin zaten. Ruhunda yok. Hep böyleydin zaten."
"Çok uzun zamandır görüşmüyoruz Negan. Kes şunu artık. Madem geçmiş hakkında konuşacaksın, o zaman eski Negan 'ı da geri getir. Bana çok yardımı dokunurdu açıkçası."
"Tabii ki. Hadi boş ver, şimdilik tartışmayı bırakalım. Sandalyeye otur ve ne yapmak istiyorsan onu yap. Yeter ki sorun çıkmasın artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Negan the FUC*KING Smith
Hayran KurguNegan aşkoyla hikaye şeysi, ağzıma layık hikaye yazan az kişi olduğu için yazma kararı aldım. Filmle bağlantılı gitmeye çalışırım. Iyi okumalarr...