- 𝐈 -

74 10 13
                                    

  Aras Aksoy

   Gece bütün varım ve yoğum ile çalıştıktan sonra eve gelmiştim. İşime ara vermek istemiyordum, bu yüzden hemen üstümü değiştirip karakola geri dönecektim. Evimdeki harp sonrası görüntüleri yok sayarak odama gittim. Kıyafet seçerken karakola gelen insanlarla ne kadar yakın olmasa da aynı ortamda bulunduğumdan üstüme kötü bir koku sinmişti. Bunun üzerine banyonun suyunu ayarladım ve üstümü çıkartarak banyoya girdim. Elime şampuandan sıktım ve köpürtüp vücudum ile saçlarıma yaydım. Neden bilmiyordum ama kendimi öldürmek istercesine acıtarak yıkanıyordum. Banyodaki işim bitince suyu kapatıp banyodan çıktım. Üstümü kurulayıp kıyafetlerimi giyerken içeriden cam kırılma sesi geldi. Hemencecik üstüme kıyafetleri geçirdiğimde içeri temkinli bir şekilde ilerledim. İçeriye tam girdiğim anda iki kişinin silüetini gördüm. Bir an dalgınlıkla onlara baktım ama daha sonra anladım ki o iki kişi Ala ve Derin'di. Ala, Derin'in eline bakıyordu; yerde de cam kırıkları etrafa saçılmıştı. Yanlarına yaklaştığımda Derin bir an bana döndü ve tedirgin olan bakışlarını gözlerimden uzak tuttu. 

-Ah, habersiz gelip bardağını kırdım! Umarım beni affedersin.

  Derin'e baktım, elini kesmişti ve Ala da onun eline bakıyordu.

-Sorun değil, iyi misin?

  Biraz rahatlamış olacak ki bana baktı ve her zamanki samimi gülümsemesiyle elini yanağıma getirdi ve makas aldı.

-İyiyim, sadece bir çizik. Ama sen iyi gibi görünmüyorsun, evin erkekliğini tek başına ve kendine bakarak yapmak bu kadar zor olmamalı.

  Ters bakışlarım onun gözlerinden başlayarak ruhunu deliyor gibi tehditkâr bir biçime büründü. Bana eleştiri yapılması çok zoruma giderdi, bunu ben de biliyordum. Ama elimde değildi ki kendime sahip çıkamadım.

-Bunu bana söyleyecek en son kişisin; sonuçta, elini özürlü gibi kestin. Kendine dikkat etmek bu kadar zor olmamalı.

  Derin'in havasını düşüren bu söz onun omuz silkmesine sebep oldu. Biraz mızmızlandıktan sonra bana sataşmadan konuşmaya karar aldı.

-Sen hala o dava için mi çalışıyorsun? Boşuna uğraş. O davayı en taze zamanlarında çözecektiniz, artık bir şey başaramazsınız.

  Bu söze karşılık verecektim ama Ala, Derin'in koluna biraz acıtacak bir şekilde vurdu. 

-Çok konuşma Derin, Aras davayı çözebilecek biri. 

  Derin ters ters Ala'ya bakıp bana tekrar döndü. Bir şey diyecek gibi olduktan sonra vazgeçip susmayı tercih ettiğinde bende saçlarımdan damlayan suları fark ettim.

-Ben geliyorum hemen.

  İçeri gidip odamdan havlu aldım ve saçımın ıslağını alıp saç kurutma makinesi ile saçımı kuruttum. Kendime çeki düzen verip eşyalarımı alıp içeri döndüm. Ala ile Derin ben oraya gidene kadar bir şeyler tartışıyorlardı ki, ben onların yanına gittiğimde sustular. Onları şüpheli gözlerle süzdüm. Bana bakıyorlardı. Birkaç saniye için sustum.

-Eh, benim gitmem gerek. Bilirsiniz "önemli ama imkansız bir dava" ile ilgileniyorum.

  Derin orta parmağını çekti.

-Taşşağımı ye. Orospu. Sırf Ala savundu diye özgüven geldi. 

-Sende ondan var mı ki? Ben görmedim de.

  Yüzümde ne kadar haince bir ifade oluştuğunu bilemiyorum ama Ala ile Derin bana öyle garip bakmıştı ki, kendimden çekindim bu sözleri söylediğimde. Derin ne kadar etkisinden kurtulsa da Ala hala bana bakıyordu.

-Sen insanların özel bölgelerini mi inceliyorsun?

-Ne? Hayır, hayır! Yanlış anladın...

-Tabi, öyledir kesin. Bir sapığın arkadaşı olduğumu bilmiyordum.

  Pot kırdığımın farkına vardığımda susmayı tercih ettim. 

-Ben artık gidiyorum, dikkat edin.

  Onlar cevap verene kadar evden çıkmış ve karakola yol almıştım. Yolda giderken telefonuma atılan belgelere bakıyordum. Belgeleri incelerken trafikte olmak, elbet sakıncalıydı. Ama bunu umursayacak durumda değildim. Yine de davayı çözene kadar işimden olmamam gerekiyordu, bu sebeple telefonu birkaç dakikalığına bıraktım ve karakola geçinceye kadar almadım.

DavaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin