Eren Ballı
Talya'yı evine getirmiştim sonunda. Ancak içimde yer almış bir huzursuzluk vardı yine de. Talya'ya bakıyordum, o ise bana el sallıyordu. Dalgın halimi onun içeri girince kapattığı kapı sesi bozmuştu. İrkildim. Talya evde ışıklarını yakana kadar bekledim. Talya dakikalar sonra balkona çıkıp bana seslenmişti.
-Eren, bugün bizimkiler evde olmayacakmış! Yani, yalnız olacağım. Gelmek ister misin?
Dediği cümlenin sonunda sırıtmıştı, cilve yapıyordu; arsızlık mı desem, yoksa arlanamazlık mı bilemedim. Sadece gülüp yanıtladım onu.
-Kalsın, sabah abin gelir görür falan şimdi. Bir daha benimle çıkmana izin vermez.
Hemen söze atıldı Talya'm,
-Ama ev fazla geniş ve korkutucu, hem zaten mahallenin sonundayım resmen! Ya öcüler beni ben kaçamadan yerlerse?
Güldüm,
-Öyle bir şey olmaz, sen merak etme. Hadi zaten saat geç oldu, kapını kilitle ve uyu. Telefona da çok bakma.
-Sıkıcı insan.
Tebessüm ettim, el sallayıp arkamı döndüm, yolumu evime aldım. Gittim. Yaklaşık 15 dakika sonra eve vardım, vardığımda evde ışıklar yanıyordu. Işıkların hâlâ yanık olmasını yadırgayarak eve girdim. Evde hiçbir tık yoktu. Işığı yanık unuttuklarını düşünerek holden geçtim, salona bakış attım uyanık biri var mı diye. Yoktu. Salon ve holün ışığını söndürüp odama geçtim. Sessizce kapımı kapatıp üstümü çıkardım, daha sonrasında ise rahat bir iki şey giyip elimi yüzümü yıkadım. Yatağa fırlattım kendimi. Sonunda günün yorgunluğu gidecekti. Derin bir nefes alıp gözlerimi yumdum. Gözlerimi yummam ile açmam bir olmuğtu âdeta. Bir şeyi hatırladım, evde yaşadığım bir ailem yoktu; ailem yoktu, kardeşimle kalıyordum, onun ise okulu uzaktı ve bir yurda yerleşmişti. Ve şimdi, şu an, evde yalnızdım. Bir anda ayağa fırlayıp ışıkları yaktım. Kimse yoktu, ses yoktu, farklı birinin kokusu; yoktu, hayır, vardı. Ama zor hissedilen bir kokuydu sanki, durdum; kokuyu takip etmeye çalıştım, zorlukla, dikkatlice belki de... Bilmiyorum, sadece kokuyu bulmayı denedim ama yoktu. Kimse. Kendime güvenemeyip önemli eşya ve cüzdanımı alıp evden çıktım. Bu riski göze alamazdım ya? Polisi aramak istemedim, benim lehime de olabilirdi; aleyhime de. Bir yol seçtim ve Talya'nın evine yol aldım, yolda giderken onu telefonla aradım. Açmadı. Tekrar aradım, açmadı; bir daha, açmadı; yeniden, açmadı.
Telefonuma cevap vermedi Talya.
Evinin önüne gelmiştim onun, evin giriş kapısını geçtim ve kapıyı çaldım. Açılmayan kapıyı tekrar çalmıştım, açılmamıştı. Yedek anahtarımla açtım kapıyı, ışıklardan sadece arka tarafın ışığı yanıyordu, tümışıkları açtım,
-Talya? Nerdesin?
Durdu zaman, Talya için mi? Bilmiyorum. Ancak, dizlerim kırıldı sanki, ayakta duramadım, zorlukla Talya'nın yanına eğildim. Talya'nın boynundan akan kanlar ile gözlerim seğirdi. Kalbim yandı ikinci kez, ancak bu seferki üzüntüdendi. Bu sefer bir şey kazanmamıştım, bir şeyimi kaybetmiştim.
Ay yüzlü kadınımı,
Hayatımı,
Sevgilimi,
"Na'mı,
Bal köpüğü gözlümü,
Gelecekteki eşimi...
Belki de bir vedaydı ona,
Belki hayat bana oynarken hata yapmıştı, Talya'ma.
Ama gitmişti artık benin küçüğüm, yoktu artık yanımda, uçmuştu belki de cennete gitmişti, yoktu ama artık; neden hayat aldı benim meleğimi? Neden aldı kalbimi? Sevmek mi haramdı bana?