Karakola nihayet vardığımda ekip şefini selamlayıp kendi masama oturdum. Oturduğumda telefonumu ve masadaki bilgisayarı açıp telefondaki belgeleri bilgisayarıma aktardım. Belgeler aktarılırken yanımda çalışan iş arkadaşım komiser Ege'ye baktım. Bilgisayarını inceliyordu, elimi omzuna attığımda irkilip bana baktı.
-Ah, dalmışım! Bir şey mi oldu?
Kafamı iki yana salladım ve bilgisayarını işaret ettim. Ekranda bir sürü dosya vardı ve birçok sekme açılmıştı, haliyle ne olduğunu merak ettim.
-O davaya mı bakıyorsun? Bilgisayarını çok yoğun tutmuş. Eve gittin mi? Bir duş falan iyi gelirdi.
Kafasını aşağı yukarı salladı ve bilgisayara baktığında dudaklarından dökülenlere odaklandım. Önemli bir şey söyleyecek gibiydi.
-Eh, duş aldım. Ancak hala bir aydınlanma göremedim kendimde.
Bir an boş boş ona baktım ve kafamı iki yana sallayarak belgeler inmiş mi diye kontrol ettim. Belgeler inmişti. İndiği için belgeleri açtım ve ekran karşısına geçip bir kağıt kalem aldım elime. Belgeleri okurken bir yandan önemli yerleri not ediyordum. Birkaç saat bununla zaman geçirdikten sonra notları tamamlamıştım. Yeni bir kağıt aldım. Not ettiklerime olay haritası oluşturmaya çalıştım. Ne kadar kolay gibi görünse de bazı şeylerin zamanından emin olunmadığı için sıralamak zordu. Olay haritası üzerinde uğraşırken birinin elini omuzumda hissettim ve arkama baktım. Arkamda takım şefi vardı. Birkaç saniye ne yaptığıma bakıp etkilenmişçesine göz temasında bulundu.
-Vay, güzel gidiyor sanırım. İlerleme var mı?
-Hayır şefim, henüz etkili şekilde ilerlemedim. Olay yeri ne kadar o gölet gibi gösterilse de orda olduğunu sanmıyorum. Bence daha farklı bir yerde.
Şef burun kıvırarak beni dinledi.
-Ne yani, araştırma sonuçlarımıza güvenmiyor musun?
-Ne yazık ki şefim, güvenmiyorum.
Şef omuz silkip konuyu dağıttı.
-Sorgu odasına bir şüpheli gelmiş, davayla ilgili.
Şef sözünü bitirmeden hızla kalkıp sorgu odasına gittim ve sorgu odasının kapısını açıp içeri girince arkamdan kapattım. Odadaki sandalyeye oturdum. Sanık karşımda oturuyordu, zaman kaybetmeden sorguya başlamaya karar verdim.
-Evet... Dava ile ilgili olarak gelmişsin, ne biliyorsun? Tehdit, veya şantajda bulunan biri varsa bunu bize söyle ve rahat olup bildiğin şeyleri detaylıca anlat.
Adam derin bir nefes alıp kafasını bana çevirip gözlerime baktı. Gözlerime baktığında vücudum bir an irkildi. Adam ağzını açtı ve dudaklarından dökülenler benim olay haritamı yerle bir etti.
-O gün ceset bulunmadan birkaç saat önce o ölen kişiyle konuşmuştum. Çok normal ve rahat davranıyordu. Sonra öldüğünü öğrenince şok oldum, üstünde uzun zamandan kalma yaralar bulmuşsunuz. Ancak hiçbir yerinde yara yoktu.
Adama baktım ve iyice süzdüm. İnandırıcı değildi. Yeterince acemi bir şekilde konuşmuştu. Bende zamanımdan çalındığı için sinirlenip yüzüne yumruğu indirdim.
-Polislerin zamanını boşa çalmasana, şerefsiz!
Adam dengesini kaybedip yere düşmüştü. Kafasını kaldırdığında bana baktı ve yüzüne pis bir gülümseme yerleştirdi. Daha çok sinirlendim ama kendimi tutarak bir şey yapmadım. Zamanımı çalmak için yapmıştı. Emindim. O suçlularla beraberdi, onu konuştursam her şeyi halledebilirdim. Ama kanıt yetersizliğiyle bir şey yapamazdım. En azından tek tesellim olan olay haritam kesin olarak yanlış değildi. İçeri bir polis memuru çağırdım.
-Evinde arama işlemi başlatın ve kendisini de biraz süre karakolda bekletin. Araştırma izni çıkınca beni bilgilendirin.
Polis memurunun sözünü beklemeden odadan çıktım ve ofise geri dönüp kendi masama geçtim ve olay haritamı katlayıp cebime attım. Yanıma not defteri ve kalem alıp ofisteki camdan dışarı bakarak düşünmeye başladım. Düşünürken polis memurlarından biri beni araştırma izni çıktığını bilgilendirmek için geldi. Zamandan kayıp olmasın diye hızlıca araştırma belgesini alıp bir ekiple yola çıktık. Yolda ilerlerken şüpheli gelen yerleri çıkarttırdığımız haritada işaretliyordum.