Hasret
Cahit'in çalıştığı kafenin karşısındaki kafede, dışarıdaki masalardan birinde orayı izlerken içimin içimi yediğine şahit oluyorum. Cahit için geldiği bariz olan o kız da o kafenin dışarıdaki masalarından birinde oturuyor ve bir saatte tam beş kez garsonu çağırdı.
Hayır bir de Cahit içeride kasada durduğu halde özellikle onu istedi, kulağımla duymasam da gördüklerimden çıkardım bunu. Cahit beni görmesin diye o her dışarı çıkıp kızın masasına yaklaştığında şapkamı daha bir abadım yüzüme.
Beni görürse ne olur? Bir şey olmaz aslında. Yanıma gelip bana git mi diyecek? Hem hakkı yok, hem de mesajlar dışında hiç konuşmadı benimle şimdiye kadar. Ben o kafeye gittiğimde bile sipariş aldığı zamanlar dışında benimle konuşmadı, sipariş alırken yüzüme dahi bakmadı.
Ama o kızla konuşurken gülümsüyor ve sadece sipariş almadığından öyle eminim ki.
Boğazıma bir şeyler doluyor bunu gördüğümde.
Kız yine çağırdı Cahit'i. Cahit daha görünmedi ama. Kız onu beklerken sürekli içeri bakıyor, yerinde duramıyor. Gülümsüyor.
Onun yüzündeki her mimik benim kalbimi kırıyor.
Cahit geliyor şimdi. Yüzümü kapatma gereği duymuyorum bu kez. Yürürken belki beni görür diye o tarafa daha bir dikkatli bakıyorum. Belki beni görür ve ona gülümsemez? Hah... Ne beyhude bir beklenti değil mi? Bizi bitiren her beklenti gibi.
Başka bir şey isteseydim keşke. Beni gördü. Göz göze geldik hatta. Yüzü soldu. Dileğim yanlış bir biçimde gerçek olmuştu. Beni gördü ve bana gülümsemedi.
Gözlerimi indirdim ister istemez. Kaldıramadım tekrar bir süre.
Bunu yaparken titriyordum. Gözlerim dolmuştu, dudağımı dişledim.
Kafamı tekrar kaldırmak istediğimde kafamın bana ağır geldiğini fark ettim ama baktım o tarafa.
Kız gülümsüyordu ona. Menüden bir şey göstermeye başladı. O da kafasını eğdi kıza doğru. Kız orada bir şeyi işaret ediyor, kaşlarını çatmış sözde soru soruyordu.
İşte o an bir şey oldu ve ben parçalandım. Kız Cahit'in ona hafifçe yaklaşmasını fırsat bilerek bir anda aradaki mesafeyi kapattı ve onu öptü yanağından.
Cahit geriye zıpladı, bir an bana baktı. Ben gözlerimi yumdum, gözlerimden yaşlar boşandı. Göğsümde bir şeyler acıdı, oraya tekrar baktığımda Cahit'in bir şeyler söyleyerek kızı pişman edişini izledim. Bu olurken onların etrafına baktım. Yine sabah saati olduğundan pek müşteri yoktu dışarıda. İnsanlar Cahit'in irkilmesiyle o tarafa dönmüştü ama hiçbir şey anlamadılar. Gözleri orada değildi çünkü. Topu topu üç kişiydi. Biri arka masada, iki kişi yan yana önlere doğru bir yerde..
Olanı gören sadece bendim.
Keşke görmeseydim.
*fikri karayel, tolga erzurumlu - yol
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zaaf
Short Storytamamlandı ✔️ (texting içerir) *gözyaşların hala içimde bir yerlere dokunuyor ama artık gözlerimi dolduramıyor. bunun suçlusu sadece sensin hasret.* 1423 18723