beklemekten bitap düştüm uçup gidemem* - [xi.]

80 12 3
                                    

Ben haklıydım. 

İlişkimiz boyunca hep ben haklıydım. Ama şimdi. Onu beklerken yeri delecekmiş gibiydi topuklarım. Kendimi ilk defa ona karşı suçlu hissediyordum. 

Aslında neden suçlu hissetmeliydim ki? diye de düşünemiyordum. Feride'nin yaptığı hareket ani ve cüretkardı. Saçmaydı, saygısızcaydı, berbattı. Ve ben de berbat hissediyordum. 

İlk defa Hasret'in ne hissettiğini adım gibi biliyordum. 

Hayal kırıklığı. 

Bana karşı yıkılmıştı hayalleri. Bunun ne demek olduğunu biliyordum. 

Önüme bakarken geldi, sarı saçlarından, hüzünlü mavi gözlerinden önce kokusu girdi görüş alanıma. Tanıdık kokusu. Ağlayasım geldi.

Kafedeyken de kaç kere yüz yüze kalmıştık ama kokusunu yeni duyuyordum. Ya da belki daha yeni içime çekiyordum, bilmiyorum. 

Karşımda durdu öylece. Hiçbir şey söylemedi. 

Benim de dilim tutuldu kaldı. Kendimi öyle savunmasız ve çaresiz hissediyordum ki. Kalkanım düşmüştü. Haksızdım.

"Ben.." dedim, gelmedi devamı.

"Açıklama yapmak zorunda değilsin.." dediğinde sesinin pürüzlü çıktığını fark ettim. 

"Ağladın mı?" diye sorduğumda omuz silkti. Gözlerini gözlerimde gezdirip önüne indirdi. 

"Gitmem lazım." dedi, kolunu hafifçe kaldırıp saatini meydana çıkardı. Ama bunu yaparken de çok güçsüzdü hareketleri. Dermanı yokmuş gibi. 

Saat 12'ye yaklaşıyor olmalıydı. 

Kafasını kaldırmadan arkasını döndü, yürüdü. 

"Hasret.." dediğimde durmadı. Başı hafif önde, boynu düşmüş... Ben onu ilk defa böyle gördüm. 

"Hasret..." dedim.. Hıçkırık sesi duydum. Durdu, kısık sesle ağlamaya başladı. 

Yetiştim ona, karşısına geçtim. "Özür dilerim.." dedim.

Gözyaşlarının arasında "Özür dileyecek bir şey yapmadın ki..." dedi. Burnunu çekti. Kafası hala önündeydi. "Hem olabilir de. Sevdiğin biri olabilir, ikimiz de hayatımıza devam ettik sonuçta. Bunu ben istedim.. Sen o zaman mücadele ettin ama şimdi hayatına başkasıyla devam etmek isteyebilirsin. Bu o cüretkar kız olmayabilir ama mutlaka bir başkası olacak. Benim dışımda herkes..." konuşmayı kesip ağlamaya devam etti. 

İçimin yanması normal miydi? Benim de ağlamak istemem? Ona sarılma hissinin vücudumu bütünüyle sarması?

"Hasret..." dedim elimi ona doğrultup. 

Elini bana doğru aniden kaldırıp avuç içiyle dur işareti yaptı. "Bana acıdığını biliyorum.." dedi. 

"Acımıyorum.." dedim.

"Hak etmiyorum zaten." Kafasını kaldırıp derin bir nefes aldı. Gözlerime bakıp gülümsemeye çalıştı. Masmavi gözleri kıpkırmızıydı. Maviyle kırmızı karışırsa mor olurdu. Ama mavi olduğu gibi duruyordu. Kırmızılar beyaza karışmıştı sadece. 

"Bugün sondu." dedi gözüme bakıp. Dudakları titriyordu. "Gelmeyeceğim bir daha, söz..."

Sustu sonra. İzledi beni. 

Gitmek istemediğini ikimiz de biliyorduk.

Ama onu durduracak şey artık kendi hisleri değildi, bunu biliyorduk. Yerin üstüne mıhlanmış bir biçimde ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı bilemez bir halde ben de onu izledim durdum. 

*pera - ne ala

zaafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin