zaman geçiyor da duruyorsa yaram* - [iii.]

160 16 14
                                    

Herkes gibi olmanın acısını yaşadım nefes aldığım ilk günden beri. Ne zaman ki bir şeyler yolunda gitmemeye başladı, anladım. Anladım, ben de onlardan biriydim ve buydu beni bitiren.

Annemi her geçen gün daha fazla özleyerek daha da bitiyorum şimdi. Yine herkes gibi olmadığımı söyleyemem. Acım, ağlayışım, sevincim ve gülüşüm hala aynı. Ama içimde bir yerlerde, kalbime oturan hisleri taçlandırma şeklim artık biraz da olsa farklılaştı diye düşünüyorum.

Mezun olduğumdan beri çalıştığım kafe bugünlerde daha bir boğucu geliyor. Son zamanlarda müşterilerin yüzlerinde yakalayamadığım samimiyet iyice arttı, patronun ortada görünmediği zamanlarda çalışanların işlerini savsaklaması artık daha fazla canımı sıkıyor, üstüne bir de. Hasret.

Dün yine geldi. Mesaj falan da atmış hatta. Görmedim. Görsem ne olurdu, diye düşündüm. En son diyeceğimi demiştim aslında. 

Tabi ona yazdıklarımın ardından boğazıma yükselen o pişmanlık hissiyle yeniden tanışmasaydım iyi bile yaptığımı düşünebilirdim. Değil mi, sonuçta oydu giden ve yine dönmek isteyen. Cahit beklesin, Hasret gitsin. Hasret kalmak meselesi tam bir dilemmayken Hasret'e hasret kalmak da beni Cahit Zarifoğlu eyler miydi diye düşünürüm hep. Ama olmaz. Şairi şair yapan benzersizliğidir. Ben de şair olmadığıma göre sadece oturur o pişmanlığı katık eder dururum, şimdi kahvaltı yapıyorum mesela. Simit var, onun arasına koyarım, akşama da kalır, o zaman da evde olurum, ekmeğin arasına koyar yerim akşam da.

Ama ne olur Hasret bugün de o kapıdan girmesin. O bulunduğum ortama girdiği vakit pişmanlığımın arasına şimdiye dek üzerinde hiç düşünmek istemediğim bir duygu daha ekleniyor. Kerem'in yeni çalışmaya başlayan Sueda'yla köşede flörtleşmesi sinirlerimi daha bir zıplatıyor, bulaşıkçı ablanın Hamit bey gider gitmez telefonu açıp birileriyle bağıra bağıra konuşması bende şeker yapıyor, kolesterol yapıyor, tansiyonumu arş-ı alaya çıkarıyor. Ha bir de beleşçi Tevfik var, o da damlıyor ya Hamit beyin çıktığını gördüğü an. Nasıl ayar oluyorum anlatamam.

Hasret meydana çıkınca her şey daha bir dayanılmaz oluyor, annemi daha fazla özlüyorum. Ama yine de inatla resmini açıp bakmıyorum zira ağlamaya başlamak tüm otoritemi zedeler, değil mi? 

Öyle tabii. 

Sinirle kalkıp Kerem'i azarlamak, Sueda'ya bir defa daha ihtar çekmek, bulaşıktaki Peri abladan telefonunu tezgaha bırakıp öyle içeri geçmesini istemek, Tevfik'e yediği poğaça ve pastaların adisyonunu kilitlemek... Bunları yapmak zorlaşır.

Biliyorum.

Benim çıkıp gittiğim yerde işler, Hamit beyin yokluğundan daha fazla sarpa sarmış olur. Bu yüzden bekliyorum, hesabı alıyorum, temizliği sağlıyorum, pasta şefini kontrol ediyorum, parayı sayıyorum... Derken akşam oluyor. 

Bir bakmışım bu akşam da devrilmiş. 

İşte Hasret geldi mi bu düzen bozuldu. Son birkaç gün iyice zor geçti. Odağım kaydı, tadım kaçtı. Her pazartesi gelip benimle konuşmaya çalışan Feride isimli kıza kaba davrandım mesela az önce, çünkü Hasret kapıdan giriş yaptı. Halbuki kız bana sadece "Afiyet olsun." demişti.

"Sağ olun.." derken sesim nasıl iticiydi, ama kız "Nasılsınız?" diye sordu bunun üstüne.

"Kusura bakmayın işe geçmem lazım.." deyip ani bir hareketle kapıya çevirdim kafamı, kalktım yemek yediğim masadan. Kıza da bakmadım hiç. Hasret'in bana bakışlarının üzerimde yaptığı sinirin boğazımı yaktığını hissediyordum o ara. Öksürdüm.

"Kerem!" dedim, "Gel kaldır şunları."

Hamit beyden sonraki en yetkili eleman olmanın ayrıcalığını ve Kerem'in az önce Sueda'ya göz kırptığını görmemi de sayarsak bugün tabaklarımı kaldırmak istememem normal karşılanabilirdi. Normalde böyle yapmazdım. Büyük tabakları alır, geri kalanları onlara devrederdim. 

Ama şimdi Hasret de girince ortaya..

Niye geldiğini merak ediyorum, sormak istemiyorum. E kızım ben paylamıştım seni, en son yazdıklarım da epeyi ağırdı. Ne demeye kalkıp geliyorsun bana oksijenimi zehir ediyorsun ki sen?

Bunu bana neden yapıyor bilmiyorum. Bilmek istediğim şey bunun nedeni değil aslında. Ne olursa olsun, hallettim sanıyordum. 

Halledememişim.

Bunu görmek benim nefesimi ciğerlerime yabancılaştırıyor.

*berkay altunyay -  ben ne anladım bu işten

zaafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin