Lan keşke duymasaydım az önce olanı. Sakin kalacaktım ne güzel. Şimdi ne yapacağımı bilemez bir halde yumruklarımı sıktım, o yumrukları Kerem'in kafasına nasıl indirmeyebilirim acaba diye düşünüyorum.
Bu yavşak herif iki haftadır deli gibi flört ettiği Sueda'yla konuşuyordu az önce. İkisi tezgahın arkasında kikirdeye kikirdeye konuşuyorlardı. Hamit bey de buralarda olduğu için ya sabır çekerek işime odaklanmaya çalıştım. O ara gelen müşterinin hesabını alıyordum. Hamit bey varken geri çekiliyordum.
Öyle demişti bir seferinde.
"Ben varken sen sürüyü sal..." demişti. Yani kibarca "Benim olduğum yerde çoban benim işine bak ulan." demekti bu.
Neyse.
Müşteri gittiğinde onların vızırtıları kulağıma daha net ulaştı. Ne konuştuklarını anlamaya çalıştım bir an. Dedim ne konuşuyorlar falan. Dikkatimi Kerem'in sorusu iyice sivriltti. Algıda seçicilik işin içine girmişti çünkü.
O it, Kerem olacak o it, "Her gün saat on civarı gelen o sarışın kızın adını biliyor musun?" diye sordu Sueda'ya.
Sarışın? diye sordum kendi kendime. Kafeye her gün saat dokuz buçuk-on arası damlayan tek bir sarışın vardı...
"Hasret'ti adı.." dedi Sueda. "Bir kere hesap almıştım ondan, adını gördüm kredi kartında.."
"Adı da güzelmiş he.." dedi o it.
"Başka neyi güzel ki?" diye sordu Sueda. Sesinde tiksinti, hayal kırıklığı, şaşkınlık ne ararsan vardı.
Kalbim ve nefesim hızlanmıştı konuşmayı dinlerken. Kerem pişkindi. "Neleri diyecektin herhalde... Model gibi kadın be." dedi. "Gözleri masmavi, boyu desen.."
Sueda benim aklımdan geçen soruyu büyük bir soğukkanlılıkla sordu. "Sen... Ne ara... Hani sen benimle..."
"Kızım seninle şurda iş arkadaşıyız... Çıkmamız ne kadar hoş olur ki sence?" diye sordu, benim yumruklar sıkıldı, o sıra kafeye yeni müşteri girdi. Göz göze geldik adamla.
Suratıma zoraki bir gülüş oturttum anlık. Gözlerini çoktan çevirmişti ben bunu yaparken. Kendine bir yer bulup oturmuştu.
Konuşmaya kaydırdım kulağı. Sueda sessizdi önce. "Öyle demiyordun ama.." dedi birkaç saniye sonra. Sesi bulanıktı. Sanki ağlayacak gibi. Bense yüzümün kızardığını hissediyor, bu hisle o hayvanın ne diyeceğini bekliyordum.
"Ne dedim kızım ben sana? Umut mu verdim? Hem bi kendine bak... Benim için her sabah burda biten o sarışına mı bakarım sana mı bakarım? Ha?"
Lan!
Yumruğumu sıktığım gibi dişlerimi de sıkmışım. Bağırmak isteyip kendimi tuttuğum o an fark ettim bunu.
"Senin için geldiğini nereden çıkardın?" dedi Sueda, son kelimede sesi yükseldi. Cümleyi söylerken alaycı görünmeye çalışmıştı ama içi yanmıştı. Ulan kim olsa yanardı, hayvan herif kız geldiği günden beri köpek gibiydi kızın peşinde. Şimdi ne olmuştu da...
"Fotoğrafımı çekti kaç defa.. Gülümsedi sonra ekrana.. Kaç kere göz göze geldik... Geçen dayanamadım o çıkar çıkmaz peşinden gittim. Konuşacaktım. Ama taksiye bindi gitti. Bugün gelmedi, gelsin.. Bugün bir fırsat bulup konuşacağım onunla..."
Sen biraz zor konuşursun onunla hayvan herif... Bir de takip etmiş ite bak! Lan sen kimin sevdiğini takip... Sevdiği? Sevdiğim? Benim mi sevdiğimdi Hasret? Hakkaten bunu mu söylemiştim içimden?
"Yeter..." dedi Sueda. Burnunu çekti. "Beni gözümün içine baka baka kandırman yetmezmiş gibi bir de müşteriyi takip etmişsin... Sen nasıl bir çapsızsın lan!" Son cümlede sesi yükselince Kerem de bağırdı.
"Sen kim oluyorsun da bana sesini..."
İşte o an daldım ona. Bir kafa atış, yakasından tutup sersemlemiş haliyle onu tezgahın üstüne çıkarma, hesap sorma, Hamit beyin gelişi, müşterilerin araya girişi, kapanış.
*kaldık böyle - efkar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zaaf
Short Storytamamlandı ✔️ (texting içerir) *gözyaşların hala içimde bir yerlere dokunuyor ama artık gözlerimi dolduramıyor. bunun suçlusu sadece sensin hasret.* 1423 18723