SAVUNMACININ İNTİKAMI
Bir suç nelere yol açabilirdi? Haberlerde izlediğimizde sadece işlendiğini öğrenip geçiyoruz, tek bildiğimiz suçu işleyenin yakalanıp ceza alacağı ve mağdurun da hayatına devam edeceği. Bu hikayede de bir suç var, ama ben size suçluyu değil mağduru anlatacağım. Yani beni...
O zamanlar sadece sekiz yaşındaydım. Gezegenimiz Büyük Galaktik Devlet tarafından işgal altındaydı, aynı diğer tüm gezegenler gibi. Büyük Galaktik Devlet'in tek bir amacı vardı, o da tüm galaksiyi kendisine bağlamaktı. Ve bu amaç için acımasızca, canice canlılara zarar veriyor, gezegenleri yok ediyordu. Eğer bir gezegen onu desteklemeyi reddetmişse yapabileceği tek şey Tanrı'ya dua etmekti. Ben de Büyük Galaktik Devlet'i desteklemeyi reddetmiş bir gezegende ailemle mutlu mesut yaşıyordum. Ta ki o güne kadar...
O gün, işgalin başladığı gündü. Büyük Galaktik Devlet A sınıfı H400K isimli bir gemi ile beş bin kadar asker yollamıştı. Bu kadar asker gezegenimi işgal etmeye yeter de artardı çünkü gezegende yaşayan halk gezegenin yarısına bile dağılmamıştı, gezegende yaşanan bölge ancak küçük bir şehir kadardı. Tam tüm halk umudunu yitirmek üzereyken küçük bir asker indirme aracı geldi. Araçtan az çok 10 tane tam zırhlı asker indi. Ve savunmaya başladılar. Biz daha kaçamadan ateş açtıkları için halkın tüm düzeni bozuldu ve ailem beni küçük bir depoya koydu. Daha beş dakika geçmeden bir asker beni buldu ve silahını bana doğrulttu. O an her şeyin bittiğini sandım... Ben daha film şeridimi göremeden asker öldü, bir an hayal kırıklına uğradım ama sonra toparladım. Askeri öldüren kişi yanıma geldi ve beni gemilerine götürdü. Yaklaşık iki gün gemide kaldım. O süre boyunca tek merak ettiğim ailemdi. Gemiye ne zaman biri gelse ona ailemi soruyordum, onlar ise her seferinde beni cevapsız bırakıyordu Onlardan tek öğrendiğim adlarının "Savunmacılar" olduğuydu. Aşağı yukarı bir hafta sonra biri geldi ve bana ailemin kahramanca savaşırken öldüğünü söyledi-bense onların tek yaptığının Savunmacılar için eşya taşıdığını biliyordum- bunları duyduktan sonra başımdan aşağı kaynar sular döküldü, keşke ben de onlarla ölseydim dedim bir an. Deli gibi ağlamaya başladım. Hayatımda döktüğüm gözyaşlarını toplasam bu ağladığımdaki gözyaşım kadar etmezdi. Onlarla yaşadığım onca anıyı düşündüm durdum. Ben bu haberi aldıktan yalnızca beş dakika sonra gemi hareket etti. Bana ailemin öldüğünü söyleyen Savunmacı yanıma geldi ve bana onlar gibi Savunmacı olup olmak istediğimi sordu. Sadece tek bir şey söyledim. "Olur.". Bir fısıldama, bir cümle, bir kelime, iki hece, dört harf hayatımı değiştirdi. Savunmacıların sığınağına girdiğimde aslında onlardan onlarca olduğunu hatta benim gibi en az beş kadar çocuk olduğunu gördüm. Öğrendiğime göre o çocukların hepsi Savunmacıların evlatlarıymış yani tek öksüz benmişim. O kadar sıkı eğitim alıyorduk ki neredeyse o efsanelerde okuduğum sekiz saat ders, sekiz saat uyku, sekiz saat serbest zaman yaşam stilini uyguluyorduk. Eğitime başlamadan önce bir yemin ettim "Güç hayattır, çünkü güçlü olanın yönetme hakkı vardır. Onur hayattır, çünkü onuru olmayan biri ölü de olabilir. Sadakat hayattır, çünkü kişinin klanı olmadan hiçbir amacı yoktur. Ölüm hayattır, insan yaşadığı gibi ölmeli. Ben de her daim güçlü kalacağıma, asla onurumu kaybetmeyeceğime, katiyen klanıma sadakatsizlik etmeyeceğime, inandığım tüm değerler üzerine yemin ediyorum." Tamı tamına bu kelimeleri söyledim ve bana kaskımı verdiler. Kaskın mavi rengi öylesine güzeldi ki insanda huzur yaratıyor, okyanusu anımsatıyordu-sonrasında öğrendiğime göre mavi renk beynin, fikrin, düşüncelerin sonsuzluğunu sembolize ediyormuş-. Bu kaskı öylesine sevmiştim ki kafamdan bir kere bile çıkarmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savunmacının İntikamı
Ciencia FicciónBir ölüm, yıllarca alınan bir eğitim, tükenmek bilmeyen bir intikam duygusu, ve bu intikamı almış olan birinin hikayesi.