8

1.9K 194 160
                                    

Odadaki pencerenin önünde duran tekli koltuğa oturdum.

Ağlamaktan nefeslerimin tıkandığı bu dört duvarın içerisindeydi Taehyung.
Bana hayatımı zindan eden Taehyung...

Bana "seni geri istiyorum" demişti fakat o beni değil, eski Jungkook'u istiyordu.

Onu affedersem ruhuma ihanet ederdim.
Bir şekilde bu acıdan kurtulmam gerekiyordu. Ben.. böyle yaşayamazdım.
Taehyung'un yaptıklarının bedelini ben yeterince ödemiştim ve artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Yıllarca bekledim Taehyung'u, bana gelicek, evine dönücek diye. Geldi ama acıdan başka hiç bir şey getirmedi...

Taehyung bir gün gelirse herşey düzelir diye hayal kuruyordum hep, oysa Taehyung'un varlığı da yokluğu da bana zarar veriyormuş.

Koskoca 3 yıl...
Hayallerim, geçmişim, yaşam sevincim...
Hepsi Yok olmuştu.

Taehyung benim istediğim Taehyung değildi, tıpkı şu an onun istediği Jungkook olmadığım gibi.
Benim istediğim Taehyung, beni güldürmek için her türlü saçmalığı yapan, sevgisini iliklerime kadar hissettiren Taehyung'tu. Fakat şimdi o Taehyung'tan eser yoktu. Çünkü kirlenmişti, ihanetle, yalanla ve daha birçok günah kipkirli yapmıştı ruhunu, kalbini.

Artık ne ben eskiye dönebilir dim, ne de o.

Denemek istiyordum.
Burdan tıpkı onun yaptığı gibi kaçmak, gitmek istiyordum. Her şeyi ardımda bırakarak gidecektim...

Ben gittikten sonra Taehyung ne yapar? Ne eder?  Diye düşün medibiliyordum ki o benden sonra yeni birini bulmaya müsait bir kalbe sahip. Bu yüzden gözüm arkada kalmıyacaktı.

Ayağa kalkıp dolabımın üzerindeki valizimi aldım. İçine kıyafetlerimi doldururken, aklıma bu valizi Taehyung'la tatile çıkarken, kahkahalar içinde doldurduğum an geldi. Ne de güzel şeyler yaşamıştık.

Kıyafetlerimin bir çoğunu koymuştum valize. Şimdi minik bir valiz daha doldurmam gerekiyordu kıymetli eşyalarım için. Komodilin çekmecesini açacakken Minji'nin minik pembe yeleğini gördüm. Aldım elime kokladım ve valize koydum onuda.

Bir kaç eşyamı daha aldıktan sonra ceketimi giyindim.

Merdivenlerden aşağıya inerken oldukça ses çıkartmadan inmeye çalışıyordum.
Taehyung koltukta derin uykudaydı.
Baktım ona gözlerim dolu dolu.
Herşeyi o mahvetmişti. Kendisi istemişti böyle olmasını. Hayatımı almıştı benden.

Son kez baktım ona,
Baktım sevdiğime, acılarımın suçlusuna...

Mektup yazmıştım uzun uzun ona.
Bu her zaman yazdığım ve görmesini umduğum mektuplarımdan değildi,  çok farklıydı.

Bu eve ihaneti, kirliliği sokmuştu Taehyung. Temizlenemezdiki bundan sonra.

Canım yansada deneyecektim. Yeni bir hayat istiyordum. Unutmak istiyordum herşeyi. Jungkook'u, Taehyung'u, geçmişi, bu evi...

Parmaklarımın arasındaki zarfı ,koltuğun hemen yanındaki sehpaya koydum. Ve kapıya doğru yürüdüm valizlerle. Bahçeye çıkıp eve döndüm yüzümü.

Gidiyordum, yıllarca Taehyung'u acı içerisinde beklediğim bu evden. Duvarlarının hüznüme şahit olduğunu düşündüğüm evden ayrılıyordum.

Terkettiğiniz bir yere eski sizle dönmezsiniz. Ben bunu göz önünde bulundurarak gidiyordum buradan.

Burukça gülümsedim gözyaşlarımın arasından.

Telefonumu çıkarıp Bogum'u aradım.

-Beni, gelip alabilirmisin?

-Jungkook?

I'm not like you leftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin