5

2.3K 230 152
                                    

Minji'nin çıkardığı emzik seslerine tebessüm edip elimi minik karnına koydum. Minji'ye mamasını yedirdikten sonra yatırmıştım onu. Şimdide yanına kıvrılmış uzanıyordum.

Taehyung Koltukta yatacağını söyleyip gitmişti. İnanamıyordum yıllar sonra aynı çatı altında olduğumuza. Her gün onun için  ağlayarak gözyaşı döktüğüm koltuklarda uyuyacaktı Taehyung...

Taehyung'u affetmeyi herşeyden çok istiyordum ama bir şekilde kalbim izin vermiyordu. Herşeyden önce beni aldatmıştı, ihanet etmişti bana.
Az mı gelmişti sevgim ona?

Benim veremediğim ne vermişti o kadın Taehyung'a? Benden daha mı fazla sevmişti o kadını?

Bu düşüncelerle birlikte gözlerim dolarken. Kendimi toparlamaya çalıştım. Güçlü durmalıydım bütün güçsüzlüğüme rağmen.

Taehyung'un geldiğine bir yanım içten içe seviniyordu. Diğer bir yarım ise öfkeliydi ona.

Bu kadar yetersizmiydim ben?
Taehyung'un benden başkasına gitmesini sağlıyacak kadar yetemiyormuydum Taehyung'a?

İşte tam şu an kendimden nefret ediyordum. Ama işte... Ben hep kendimden nefret ettim. Taehyung'a bir kere bile nefret duymadım, duyamadım.
Çok gurursuzdum, biliyorum. Onca şeye rağmen ben Taehyung'u sevmeye devam ediyordum.

Bildiğim net bir şey var;
Ben Taehyung'un bıraktığı gibi değilim.

Eskisi gibi olamam ki ben.
Geçmişi özlüyorum.
Hayat dolu olduğum günleri...
Yaşamayı sevdiğim günleri...

Ben artık eski Jungkook değilim.
Hiç bir zaman olamam.
Taehyung'u kalbim affetse aklım affetmez. Onun için geçirdiğim krizler hala düşümde. Ne çok acı çekmiştim.
Ben hiç bir şey yapmamıştım ama Taehyung kendisiyle beraber bir hayat daha bitirmişti, o hayat benim hayatımdı. Sevdiğim adam almıştı ellerimden o çok sevdiğim hayatımı.

Minji uykusunda mırıldanıyordu ve şu an onu yemek istiyordum. Çok tatlı gözüküyordu. Minji olmasaydı delirmiştim herhalde. Taehyung gittikten sonra çok dağıldım. Evden dışarı çıkmıyor sadece ve sadece ağlıyordum.
Jimin, belki kafam dağılır diye beni yurda, çocukların yanına götürdü.
Onlarla ilgilenmek ilaç gibi gelmişti. Son dönemlerde yurda 3 bebek verilmişti. Minji'yi gördüm orda. Kanım o kadar ısındı ki ona. Minicikti, dokunsam rahatsız olur diye düşünüp uzaktan izlerdim onu. Minji gün geçtikçe bana, bende ona alışmıştım. Annesi değildim Minji'nin ,ama ona bakarken, dokunurken, tıpkı bir annenin yavrusuna duyduğu sevgiyi hissediyordum. Ve bu o kadar mükemmel bir şeydi ki...

Taehyung'un yokluğunda bana iyi gelen tek şey Minji'ydi.

Elimle Minji'nin minik elini sardım. Yumuşacıktı teni. Ne çok seviyordum onu.

Biraz daha minik bebeğimi izledikten sonra göz kapaklarıma ağırlık çökmesiyle uykuya bıraktım kendimi.

-

-Şşşş hadi sus artık ama. Bak uyandırıcaksın Jungkook'u.

Minji'nin ağlaması ve Taehyung'un alışık olmadığım fısıltısını duymamla gözlerimi açtım.

Taehyung Minji'yi kucağına almış susturmaya çalışıyordu.

Yerimden yavaşça doğrulup yanlarına gittim.

Taehyung'a tek kelime etmeden Minji'yi kucağıma aldım. Bebek çantasının içinden bebek bezi ve ıslak mendil de çıkarıp yatağa yatırdım onu yavaşça.

Hala mızmızlanıyor ve ağlıyordu.
Taehyung odadaki koltuklardan birine oturmuş bizi izliyordu. Odada loş bir ışık vardı ve bu benim daha çok uykumu getiriyordu. Daha hava aydınlanmamıştı. Tahminimce saat 3 civarlarında bişeydi.

Minji'nin bezini onun ağlama eşliğinde değiştirirken telefonum çalmaya başlamıştı. Hızla Minji'nin bezini hallettikten sonra. Telefonumu aldım elime. Jimin arıyordu.

-Alo!

-Jimin?

-Jungkook, Taehyung orda mı?

-Evet?

-Sen...iyimisin?

-Jimin, sonra konuşalım mı?

-Peki sen nasıl istersen. Her hangi bişey olursa beni aramayı unutma.

-Tamam görüşürüz.
Deyip kapattım telefonu.
Jimin bana gerçekten yardımcı oluyordu fakat en başından beri Taehyung hakkında biseyler biliyordu. Ve o berbat hallerime şahit olmasına rağmen sadece susmuştu. Bu yüzden mesafe koymam gayet normaldi.

Minji'nin ağlaması durmuş ellerini havada bir o yana bir bu yana sallayıp gülüşüyordu. Bu hallerine gülümsemeden edemedim.

Tekrar Minji'nin yanına gidip alt pijamasını giydirdim. Bu saatten sonra uyuyacak gibi durmuyordu. Ama ben hala uyumak istiyordum.

-İstersen Minji'yi oyalarım bi iki saat.

-Anlamadım?

-Uykulu gözüküyorsun.

Gerçekten yorulmuştum ve hayır falanda diyemiyecektim.

Taehyung Minji'yi kucağına alıp odadan çıkınca bıraktım kendimi yatağa.

-

-Seni bırakmamı istermisin?

Taehyung'un sorusuna hayır anlamında başımı salladım. Gece uykum bölünmüş olsada iyi uyumuştum. Kalktığımda Minji'yle Taehyung'u eğlenirken görmüştüm. Minji'ye mamasını yedirip hazırlamış ve şimdi yurda geri götürecektim.

Taehyung evde ne yapardı bilmiyorum ama onunla yanlız kaldığımız an herşeyi konuşacağımız gerçeği beni ürkütüyordu. Bu yüzden umarım eve geri dönerken Taehyung'u maddi anlamda batıracak nitelikte bir mafya bozuntusu gelirde beni kaçırır.

Evin bahçe kapısının önünde, kucağımda Minji ile taksi bekliyordum ki gördüğüm kadınla tüylerim diken diken oldu.
O buraya nasıl gelirdi? Nasıl cüret ederdi buna? Sinirden gözlerim dolmaya başlamıştı. Beni gözüne kestirmiş bana doğru geliyordu. Tam önünde durmuştu.

-Selam Jungkook.

-Sen ne hakla buraya kadar gelebilirsin?

-Taehyung'u almaya geldim.

-Ne?

Areum'du bu. Gözümün içine baka baka bunları söylemesi ağlama hissiyle doldurmuştu kalbimi. İnsanlar neden bu kadar acımasızdı?

- Duydun işte. Hem neden şaşırıyorsun anlamadım. Benim olanı almak için gelmem çok mu tuhaf geldi?




I'm not like you leftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin