Hiç Yaşanmamış Bir Gün

306 12 11
                                    

Odaya girdiğim de karşılaştığım gözler hiç de yabancı değildi...

' İsmail !? Ne yapıyorsun burada senin antrenmanın yok mu? Ayrıca neden buradasın sen, Caner'in dediği çok önemli hasta sen olamazsın ne arıyorsun burada?'

Cevap vermek için ağzını açıp bana doğru yaklaştığında arkasında ki sedye de oturan kişinin gözleri ise kesinlikle yabancıydı... ama bir yandan da bir o kadar tanıdık...

' Abla bak kızma tamam mı, Kerem abinin bir anda gelmesi gerekince doktor da olmayınca ben dedim, benim dedim ablam var hani ağzı sıkıdır onun da. Koyu da Galatasaraylıdır hiç kimseye bir şey demez dedim'

Kesinlikle İsmail'in dediği hiçbir şeyi duymuyordum adeta rengini bilmediğim bu bir çift göze kilitlenmiştim. Gözlerimi zar zor çekip İsmail'e baktım, o da bana bakıyordu meraklı gözlerle. Ne yapacağımı bilmiyordum, Feriha gibi bayılsam abartmış olur muydum? Boğazımı temizlemeye çalışsam heyecandan kendi tükürüğümde boğulur muydum acaba? Bir kaç yıldır dalga geçtiğim bir anın gerçekleşmesi bu kadar basit miydi yani? İyi de ben hiç hazır değildim hiç böyle hayal etmemiştim sabah evden çıkarken. Evet artık bir şeyler demem gerekiyordu sanırım çünkü odada ki iki çift göz de benden bir cevap bekler gibi bakıyordu.

' öhöm. Merhaba....'

Allah kahretmesin beynimde daha mantıklı bir girişti.

' Günaydın abla. E ne diyorsun halledebilir misin hemen ?'

' Neyi İsmail?'

' Ohooo abla iki saattir anlatıyorum ya burada sana.'

' Rahatsızlık vermek istemezdik kusura bakmayın böyle bir anda gelip emrivaki ile sizi çağırtmış olduk eğer işiniz varsa lütfen buyurun biz alıkoymayalım sizi ben zaten İsmail'e dedim çok ciddi bir şey olmadığını da ama işte panikledi çocuk'

Aman Allah'ım ne kadar güzel bir ses tonuydu bu böyle .Kerem'in sesini duymamla arkamı dönmüştüm hemen. Kesinlikle röportajlardan bin kat daha güzelmiş canlı duymak. Ya ne de tatlı şeyler söylüyorsun sen öyle ne alıkoyması istersen gel şöyle nikah masasına geçelim tüm ömrümü vereyim sana... Ay hayır bir dakika Melike, çocuk şuan tam karşında. Durup durup kafanda hikaye kuramazsın onun hakkında artık. Artık... yani hep canlı canlı göreceğim mi demek oluyor bu. Hayır şuan cevap vermem gerekiyor bana bakıyor. Üzgün mü bakıyor? Allah kahretsin kaşlarım mı çatık benim...

Kaşlarımın çatık, yüzümün de gergin olduğunu o an fark etmiştim. Ben olayı anlamaya çalışıp bir yandan da iç sesimle kavga ederken yüzüm kızgınmışım gibi bir imaj vermişti ve muhtemelen bu avelliğim Kerem'in kendi adına bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmesine sebep olmuştu. Ya kıyamam çok düşünceliydi ama. Hayır Melike sus ve dışından cevap ver çocuğa. Ve gülümse artık, ortam çok garip bir hal almıştı.

' Olur mu öyle şey rica ederim, işim tam da bu benim. Sorun neydi biraz şaşırdım da seni - sizi görmeyi beklemiyordum kesinlikle o yüzden bir an anlayamadım '

Seni sizi ikilemimden sonra gülümsemiş ve birazcık rahatlamış görünüyordu Kerem. Tam cevap verecekti ki İsmail atladı. Bir dursan şaşardım zaten burada hayatımın en heyecanlı anını yaşıyorum İsmail acaba odadan çıksa mıydın.

' Abla meğer Kerem abi geçen ay ki Kiev maçında sakatlanmış ama lig de şuan pek iyi olmadığımız için bırakamamış, şimdi de işte ağrıları artınca gelecekti bende dedim ablam var kimseye söylemeyeceksek o halleder'

Ne ! Bu çocuk 3 haftadır sakat sakat antrenman mı yapıyordu yani. Hayır Melike buna da aşık olamazsın bu çok düşüncesiz ve riskli bir davranış ya ciddi bir şeyi varsa? Ama bir o kadar da cesurca alınmış bir risk.... Hayır ben hemşireyim böyle düşünemem sağlık önceliktir ayrıca o bir sporcu, sağlığı onun her şeyi....

Florya PremsesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin