yedi

86 18 61
                                    

Seungmin

Zaman su gibi akıp geçiyor. Geriye kaç nefesim kaldı bilmiyorum. Her saniyemi değerlendirmeye çalışıyorum. Cephedeki işlerimi bitirir bitirmez elime gazete alıp bir köşeye ilişiveriyorum.

Her gün yeni şeyler öğreniyorum, farklı ülkelerden gazeteler geliyor cepheye. Resimlere bakarak anlamaya çalışıyorum ya da diğer dostlarımdan yardım alıyorum. Buraya bize destek olmaya birçok insan geliyor farklı dillerden, dinlerden, bambaşka kültürlerden. Türkler çok samimi insanlar, birkaç dostum bana Türkçe gazeteleri incelerken yardımcı oluyor. Aynı dili konuşmamakta birbirimizi anlıyoruz çünkü yüreklerimiz ortak bir gaye için atıyor.

Yarım saat önce nöbetimi bitirdim şimdi de yatağımda oturmuş köyümden gelen bohçayı açıyorum. Düğümü çözer çözmez burnuma tanıdık bir koku doluyor. Gözlerimi kapatıp derin nefesler alıp bir süre içime çekiyorum kokuyu. İşte biriciğimin ellerinden en sevdiğim börek. Gelmeden önce son kez yediğimi düşünerek büyük bir iştahla yemiştim. Demek daha yiyecek lokmam varmış.

Gözlerimi açtığımda iki zarf görüyorum. Saman rengi olanı elime alıp okuyorum.

---

Annem, tek dayanağım. Göz yaşlarımı akıtıyorum sessizce. Annemin göz yaşları ile ıslanan kağıt birazda benimkilerle ıslanıyor. İyice dağılan mürekkep bizim mührümüz. Sarılıyor, kokluyor, öpüp baş ucuma koyuyorum. Diğer zarf takılıyor gözüme. Beyaz renkli olanı da alıp başlıyorum okumaya.

Mektubu Minho yazmış başta şaşırsam da çok mutlu oldum. Özellikle yazdıkları beni bocalattı. Ben hep onu izler ne kadar harika biri olduğunu düşünürdüm. Ailesinin gururu, tüm kasaba tarafından sevilen, en iyi çoban, Jinyoung amcanın çırağı... Bense yalnızca bakkal amcanın çırağı idim. Lakin mektupta işler tersine dönmüş gibi görünüyor.

Hayretle yatakta uzanmış düşünürken birden içeri Chan, Changbin, Hyunjin girdi.

-Ne düşünüyorsun Seung?

-Mektupları okudum da onu düşünüyorum Hyun.

-Ee nasıllarmış sizinkiler? Annen iyi mi?

-İyiymiş hyung Minho bir merhem getirmiş kesilmiş tüm ağrıları.

-Vay aslanım be! Seungmin bu koku ne?

-Annem en sevdiğim haşhaşlı börekten yollamış iki tepsi Chang.

-Oh elleri dert görmesin. Aç hadi de yiyelim kurt gibi acıktım.

-Tamam tamam sakin ol bolca var yeriz zaten kalmasın bozulur.

-Hay yaşa Joohyun teyzem benim bunlar yediğim en güzel börekler.

---

Akşam yemeği vakti börekleri yiyip hepimiz tıka basa doyduğumuz için şuan çadırımızda sohbet ediyoruz. Onlarda kendilerine gelen mektupları okudu. İyice burnumuzda tütüyor memleketimiz.

-Sizinkiler nasıl? Ne var ne yok?

-İyilermiş bi sıkıntı yokmuş, özlemişler.

-Aynı bizimkilerde.

-Ya o değilde Minho hyungu çok özledim ben okurken çok duygulandım.

-Hyunjin'e katılıyorum keşke burda olsa da benimle uğraşsa sesimi çıkartmam.

-Minho bana da mektup yazmış.

-Aa öyle mi ne demiş?

-Annemle epey kaynaşmışlar. Bizim işlere de koşuyormuş sohbet muhabbet derken annem sürekli beni anlatıyormuş Minho da neden daha önce hasbihal etmedik diyor.

-Evet çok haklı önceden yakınlaşmalıydık.

-Siz hiç konuşmamış mıydınız Seung?

-Hayır hyung bakkala pek uğramazdı daha çok Chaeryoung gelirdi. Ben tanıyordum onu ama hiç konuşmamıştık.

-Güzel olmuş o zaman mektuplaşmak işe yarar artar muhabbetiniz.

-Haklısın Changbin.

"Asker! Yarın erkenden tatbikat yapılacak ardından yeni hendekler kazılacak. Herkes hazır olsun!"

Dışarıdan gelen komutanın sesi ile birbirimize iyi geceler dileyip kendimizi uykunun kollarına bıraktık. Bugün duygusal olarak yoğun bir gündü yarın ise fiziksel olarak ağır bir gün olacaktı.

war love ; 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin