İKİNCİ (B)ÖLÜM-PART İKİ

56 24 3
                                    

Keyifli okumalar...

🗝️

Geçmişin kalın duvarlarından ne yaparsam yapayım hiçbir zaman kurtulamayacağımı biliyordum. Bunu, yıllar sonra karşıma çıkan Atlas sert bir şekilde göstermişti.

Elim, Eylül'ün kumral saçlarından aşağı düştüğünde o da ne olduğunu anlayamadan geri çekildi sakince.

Duyguları yine ani bir değişikliğe uğramıştı, kimseyi görmek istemiyordum. Sadece sakin bir kafayla her şeyin yerini belirlemek istiyordum.

Bir şey demeden yatağa uzandığımda Eylül nasibini almış gibi kırgınlıkla kafasını salladı ve geri geri adımlayarak odadan çıktı.

Onun çıkışıyla kapanan gözlerim, kendimi uykunun kollarına doğru bırakmamı sağladı.

Dinle beni yirmi birinci yaş. Beni dinlemen gerekiyor, beni dinlemene en ihtiyacım olan dönemlerimde nefes aldırmaya çalışıyorum kendime. Sönecekmiş gibi hissediyorum ama sönmek istemiyorum. Yaşamının ne olacağını, neyle sonlanacağını ve hayatına kimlerin girip kimlerin yasak olduğunu çok iyi biliyorsun. Seninle bunu bugün bir kez daha öğrendik. Karşına kim çıktıysa hiçbiri tesadüf değildi. Zaten ben de tesadüflere inanmıyorum. Sen de inanmayacaksın. İnanmak istiyorsan sadece bana inanacaksın çünkü benden başka güvenebileceğin kimsen yok. Bu yüzden bu gerekiyor. Dönemem yirmi birinci yaş. Duydun mu? Sönemem. Sen, on altıncı Yai. Bir daha beni dinlememek kulaklarını kapat çünkü kapatmazsan sağır olacaksın duydukların karşısında ve ben söneceğim. Tanrının unutulmuş çocuğu olmak seni sağır edecek; sağır olmadan kapat o kulaklarını. Duyma bunları, geriye kalan inancımı da zedeleme. Dinle beni on sekizinci yaş... Yaşadıklarını kime yutturacaksın? Yutmaya çalışırken boğulan kendine mi?

Gözlerimi yavaşça araladım. Daha önce hiç görmediğim bir yerde olmak aklıma kötü düşünceleri çağırıyordu. Sanki birileri  kafama odunla vuruyordu, düşüncelerim öylesine ağrıtıyordu başımı.

Her yerim sızlıyordu ve sızlayan yerlerim sanki cayır cayır yanıyordu. Üstelik... Neyse.

Etrafıma göz gezdirme ihtiyacı hissettiğimde toprağın üzerinde yattığımı fark ettim. Gözlerim daha da derine inmek istedi, bakışlarım yukarı doğru kalktı ve mezar taşıyla göz göze geldik. Sertçe yutkunup aceleyle kalktım toprağın üzerinden. Burası bir mezarlıktı, birinin mezarlığı.

Mezarlıkta yazan isme baktığımda daha sert yutkundum.

Atlas Ege Taşkın.

Mezarda taşında bu isim yer alıyordu.

Ellerim ne zamandan beri titriyordu?

Aniden bacaklarımdaki tüm gücün geriye çekilmeye başladığını hissettiğimde tutunacak bir yer aradım kendime. Tutunduğum yer başında duran mezar taşı olmuştu.

Sanki sonbahardı ve ağaçların yaprakları esir esir düşüyormuş gibiydi.

Geçmişimin hesabını daha alamadığım, çocukluğumdan beri kalbimde büyük bir yer kaplayan adam gerçekten ölü müydü yoksa gerçeklik algısını kaybeden şizofren ben miydim?

Bunun verdiği acı, beni mezara doğru çekiyordu. Mezar taşından çektiğim elimi boşluğa sallandırdım ve dizlerimin üzerine oturup toprağa doğru götürdüm parmaklarımı usulca. Kupkuruydu. Toprağı da yanakları gibi kupkuruydu. Hava yağışlıydı, deli gibi yağmur yağıyordu ama ona bir damla dahi merhamet göstermiyordu. Kalbi gibi kupkuruydu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MEVÂ (aşikâr)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin