Tekrar yazmaya başladımmm.Bu ilk yazdığım fic olduğu için bir türlü vazgeçemedim. Silmediğim için çok mutluyum. Giriş şeklini bile değiştirdim.Bu hali daha iyi. En azından yazma kabiliyetimi geliştirdim ve olay akışı vs. daha çok hoşunuza gidecek, buna eminim.
İyi okumalaaar💖
••••••
"Gerçekten bir daha yapmayacağım. Konuşmayacağım. Lütfen dur artık."
Karşımdaki eziğin, ağlayarak söylediği bu cümleye sadece güldüm. Henüz birkaç yumruk geçirmiştim ama çoktan yüzü dağılmış, kan içinde kalmıştı bile. Bir de son iki yumrukta yere düştüğü için üstü başı kirlenmişti. Yukardan onun yerde yatan bedenine bakarken 'ne kadar da acınası görünüyor' diye düşünmeden edemedim.
"Hemen ağlıyor musun? Ama ben yeni başlamıştım." İlk sesimi yükseltsemde son cümlemi söylerken, sesimi üzülüyormuş gibi çıkartıp dudaklarımı büzmüştüm.
Söylediklerimle ağlaması şiddetlenmişti. Hıçkırıklar dökülüyordu artık ağzından. Bir yandan da bana yalvarmaya devam ediyordu.
"Korkak. Arkamdan konuşurken hiç de böyle değildin ama."
Yakasından tutup ayağa kaldırdım. Sağ elimi yüzüne hizalandırdım ve kaçıncı olduğundan emin olmadığım yumruğu geçirdim suratına. Yine. O da yere düşmüştü yumruğumun şiddetinden ötürü. Korkudan bacaklarının titremesi ise buna kolaylık sağlamıştı sadece.
Öksürmeye başladı. Dudağı patlamıştı. Ağzının içine dolan kanları tükürdü ve sırt üstü dönerek yere uzandı.
Ayağımla dürtüp "Seni buraya yat diye getirmedim. Kalk yerden." dedim.
Kalkmadı.
"Kang- dae..."
Ne söyleyeceğimi merak etmiş olacak ki başını bana çevirdi. Onun bu halini görünce histerik bir şekilde güldüm ve "Gerçekten de çok güçlüymüşsün." diyip bu sefer kahkaha attım.
Adına karşı yaptığım alıntıya ve hemen ardından attığım kahkahaya yüzünü buruşturdu ve tekrar başını gökyüzüne çevirdi.
Kısa sürede gülmemi durdurup ciddileştim. Kulağıma bir kıkırdama geldi. Kang-dae delirmiş gibi gülüyordu. Acaba kafasına fazla mı sert vurdum? Yok be, dokundum sadece. Bu da amma güçsüz çıktı, adının aksine.
"Delirdin mi? Neye gülüyorsun? Dayak hoşuna gitti sanırım?"
Cümlenin bitmesiyle gülüşünü daha da arttırdı. Sinirlerimi daha da bozuyordu bu hareketi. Daha fazla kendime hakim olamadım ve üstüne oturarak yumruklamaya başladım.
Sınırlarımın sonundaydım ve Kang-dae beni çok fazla zorluyordu. Gülüşleri, vuruşlarımla orantılı olarak duraksasada elimi havaya kaldırdığım süre içerisinde kısıkda olsa kıkırdamayı ihmal etmiyordu. Ben de, duyduğum her kıkırtıtan sonra vuruşumu daha da sertleştiriyordum. Bir kısır döngünün içine girmiştik. Ta ki Jimin'in sesini duyana kadar.
"Taehyung!"
Elim tam Kang-dae'nin yüzünün dibinde durmuştu. Bir-iki nefes aldım ve kafamı çevirip arkaya baktım. Jimin ve Yoongi bize doğru koşarak geliyorlardı.
Aldırmayıp işime, yumruk atmaya devam ettim. Puşt'un artık gözleri kayıyordu ve yüzününde birçok yeri patlamıştı. Kaşı, dudağı, yanağı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANGEROUS LOVE (+18)
FanfictionAnnesinin ölümünden sonra zorbalaşan Taehyung, ettiği son kavgada babası tarafından Londra'ya gönderiliyor. Bir gece bilmeden, Londra'nın en büyük mafyasının oğlu olan Jungkook'un hayatını kurtarıyor... 28.07.2023-