4

3 2 0
                                    

                                                                                Bulut
"Nerde bu kız? En son sana emanet etmiştim. Kaçmasına izin mi verdin?" dedim. Taner'e emanet ettiğim matmazel kaybolmuştu. Nasıl olurdu? Matmazel nasıl giderdi?

Taner "Kusura bakmada ben o kızın bekçisi değilim." diye bağırdı. Zaten sinirliydim bide üstüme geliyordu. Korkuyordum. Ona bişey olmasından çok korkuyordum. Onu sokaktan kurtarmıştım ama o yine sokağı seçmişti. Fakat burası matmazelin bildiği sokak değildi. Hatta sokak bile değildi. Ormandı. Her yer ormandı.

Kızı düşünmeden edemiyor sinirden köpürüyordum. Benim bu halimi gören Taner ise daha çok üzerime geliyordu. Kendimden de korkuyordum. Taner'e zarar vermekten korkuyordum.

"Emanet etmiştim. İlgilen demiştim!"dedim. Bağırıyordum ama öfkem Taner'e değildi kendimeydi. Çocuk gibi trip atmak yerine kolundan tutup eve çekiştirmeliydim onu. Yanlış yapmıştım ama suçumu Taner'e atmaya çalışıyor gibiydim.

Taner "Kendine gel. Çok gerekli değildi zaten."dedi.

"Gerekli mi değildi?" sözleri beni daha çok sinirlendiriyordu. Kendime hakim olamıyordum. "Lütfen daha fazla konuşma!"diye haykırdım. Sinirimi Taner'den çıkarmak istemiyordum.

"Evet değildi. Sadece sokak dövüşünde iyi olduğu için istedin onu. Çünkü etkilendin!" dedi ve bardağı taşıracak olan son damlayı akıttı.

Yakasına yapıştım. Kükrercesine bağırmaya başladım. "Kes dedim sesini, kes! Dua et, o kız ölmesin dua et! Eğer saçının teline zarar gelmişse seni yaşatmam."dedim.

Kızın değerini fark etmemesi beni delirtiyordu.

Taner "Vay be! Bir kız yüzünden yaşatmayacaksın, öldüreceksin beni öyle mi?" diye sordu. Bağırmıyordu artık. Üzülmüş gibiydi. On yıllık arkadaşım, ortağımdı. Ama aynı zamanda anlama özürlü bir gerizekalıydı da!

Diz çöktüm. Resmen Taner'in ayaklarına kapandım. Artık yalvarıyordum. "Yardım et bana. Lütfen yardım et. Yalvarırım. Arayalım bulalım onu yalvarırım. O bana lazım." dedim. Ne Tanersiz yapabilirdim ne de matmazelsiz.

Taner "Kızın adını bile bilmiyorsun." dedi. "Sorun bu değil ama sorun bu değil!"dedim.

Bu kızı benim için önemli yapan birşey vardı. Evet henüz tanımıyordum ama kopamıyordum da. Beni bu kıza çeken birşey vardı. Sevgi değildi, nefretin oluşturduğu bir bağ değildi. Nedenbilmiyordum ama onu yanımda istiyordum.

Taner "Tamam kalk yerden gidelim." dedi.

Yalvarışlarıma kulak vermesi beni çok mutlu etmişti. Taner benim en değerlimdi. Yerden kalkıp boynuna atlamıştım. Küçük bir çocuk gibi sımsıkı sarılıyordum. "Tamam bırak Bulut." dedi. Kollarımdan tutup geri itmeye çalıştı. Çok sevinmiştim bırakamıyordum. Sanırım yine çocuklaşıyordum. O beni itmeye çalışırken yanaklarına birer öpücük kondurduğumda "Ya Bulut!" diye beni azarlamıştı.

Gelgitlerim vardı. Beni rahatsız etmeyen ama insanları rahatsız eden bazı gelgitler...

"Bırakmazsan gitmem. Kızda vahşi hayatta ölür." demişti. Beni tehdit etmişti ama hiç aldırış etmemiştim. Hemen onu bırakıp arabaya doğru koştum. Şoför koltuğuna bindim. Arabayı çalıştırdığımda Taner de yanıma oturmuştu. Birlikte yola koyulduk.

Kızın ileri gitmeyeceğini düşünüyordum. Sonuçta geldiğimiz yere geri dönmek için kaçmış olacaktı. Bu yüzdende geriye gitmesi gerekiyordu. Yani ben öyle umut ediyordum.

Biraz ilerledik. Şimdi akıllarda tek soru vardı. Kız yol boyu mu devam etti, yoksa ormana mı girdi?
Bunu asla tahmin edemeyeceğimden arabayı durdurdum. "Taner ben ormana bakacağım sen devam et. Bir şey görürsen hemen ara."dedim.
Taner oflayarak şoför koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırıp ilerlemeye başladı. Bende hemen ormana girdim. Bağırıyordum. Hatta haykırıyordum.

Hem yürüyor hemde "Matmazel!" diyordum. Belki burada korkmuştur sesimi duyunca yanıma gelir düşüncesi vardı aklımda. Ama matmazeli düşününce asla öyle birşey yapmayacağını hatırlıyordum. Beni bu kıza bağlayan bir şey vardı ama neydi? İşte bu soruya cevap veremiyordum.

Uzun bir süre yürüdüm. Ama ne ses vardı ne iz. Onun varlığını sanki orman ahalisi bile bilmiyormuş gibiydi.

Maçın oyuncusu galiba oyundan korkmuştu. Benden korkmuştu. Bu kaçış cesaretinin yalan olduğunu bildiriyordu. Ya da belki de cüretkarlığını belirtiyordu.

Matmazeli anlamak zordu...

Ormanda biraz daha dolaştım. Diğerlerinden fazlaca büyük bir ağaç gördüm. Ağacın yanına gitmeye başladım. Büyüklüğünden oldukça etkilenmiştim. Ağaca yaklaştığımda gövdesinde izler gördüm. Bu izler bir çeşit pençe iziydi. Hangi hayvana ait olduğunu tahmin etmek zor değildi. Bu izler kesinlikle bir ayıya aitti. Ya matmazel bir ayının kurbanı olduysa? Benden kaçarken ayıya mı yakalanmıştı? Umarım kafamda kuruyorumdur.

Umarım...




Yeni Hayat (Askıya Alındı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin