Arabayı incelemeye başladım. Canım porsche ne müthişsin! Keşke içindeki bu küçükte senin kadar müthiş olabilseydi...
Ben ailemin ölümünü gördüğüm zamandan beri kendime umutsuz vaka gözüyle bakıyordum. Kanadı kırık bir kuş ne kadar hayatta kalabilirdi ki sonuçta? Neler başarabilirdi? Kendini dünyanın kötülüklerine karşı nasıl koruyabilirdi?
Her an her şey olabilir. Sen üstesinden gelmek zorundasın! İşte bu sokağın kanunu...
Bu buz yığınıyla kim bilir ne kadar uğraşmak zorunda kalacaktım. Bu adam bi garipti. Yaklaşık yirmi dakikadır yoldaydık ve arabaya bindiğimizden beri hiç konuşmamıştı. Bende cesaretimi toplayıp "beni nereye götürüyorsun?" diye sordum.
Adam yüzüme baktı.
Gülümsedi. Bu gülüş çok doğaldı. Bu yapay hayattaki tek doğal şey olabilirdi.
"Ben Bulut. Bir çeşit süper kahraman." dedi ve göz kırptı. Garip insan...
"Dalga mı geçiyorsunuz? Şimdide alay konusu olmaya hak mı kazandım?" dedim. Ses tonum normaldi. Korkum sinirimi bastırıyor istesemde bağıramıyordum. Eski cesaretimden eser kalmamıştı.
"Hayır dalga geçmiyorum. Yalnızca yavru ceylanımı ürkütmek istemedim. Suç işlediysem affet."dedi. Ukalalık yapıyordu şimdide.
"Evet suç işledin. Mesela o adamı vurman bir suç. Müebbet suçu hemde." dedim. Korkmuyordum. Onun ses tonu ve ukalalığı beni rahatlatmıştı.
"Ahh Matmazel ben vurmadım. Onlar vurdu." dedi arkadaki arabayı işaret ederek.
"Emir veren sen değil miydin?" dedim.
"Emir vermek suç mu ki?" diye sordu. Aslında cevabını çok iyi biliyordu.
"Evet, suç!" dedim.
"Neyse ne orası seni ilgilendirmez!" dedi. Az önceki ukala şahıs gitmiş yerine buz yığını gelmişti. İşte şimdi korkmaya başlamıştım.
Derin nefes aldı. Sakinleşti. "Adınız nedir Madam?" diye sordu. Şimdide buz yığınının yerine başkası geçmişti. Bu adam her saniye karakter değiştiriyordu.
"Beni de mi öldüreceksin?" diye sordum. Sahte kibarlığını elinden almak için zorluyordum.
Yumruğunu aramızdaki koltuğa vurdu. Şimdi gözlerime bakıyordu. Mavi gözleri buzdan farksızdı. Bu adam beni ürkütüyordu. Ne olursa olsun ayakta ve dik durmalıydım. Eğer bu adamın karşısında eğilirsem bu savaşı kaybetmiş sayılırdım. Fakat kaybetmek bana göre değildi. Bu adama yenilmeyecektim.
"Sana adını sordum." dedi. Ses tonu şiddetliydi. Kızdırmıştım zalimi.
İkimizde birbirimize öfkeyle bakıyorduk.
"Bende hayatımla ilgili bir soru sordum. Senin adamların beni de ruhumdan ayıracak mı!?" diye sordum. O bana nasıl davranıyorsa bende öyle davranıyordum. Hakettiği gibi...
Gözlerini benden ayırdı ve tekrar önüne döndü. Tekrar sakinleşmiş gibiydi. Bu nasıl bir karakterdi?
"Bak güzelim eğer adını söylemezsen sana hitap edemem."dedi.
"Etme!" dedim. Bu adamın ağzından adımı duymak çok onur kırıcı bir durum olurdu.
"Bak benden korkmanı istemiyorum. İyi biriyim ben. Çocukların korkulu rüyası falan değilim. Şimdi eğer bana bu yolculukta eşlik ediyorsan cesaretin sayesindedir. Bunun için seni tebrik ediyorum. Ama bu cesaret ve aşırı özgüvenin beni yıpratıyor. Kısacası bu olaya daha fazla devam etme. Biraz da bana yardımcı olamaz mısın?"dedi.
Adam beni korkutuyor ve kötü biri. Tam olarak korkulu rüyam haline geldi. Bide cesaret istemiyor. Duruma bakacak olursak sözleri beni asla teselli etmedi. Bide üstüne suç ortağı olmamı istiyor.
"Şimdilik sadece seni tanımak istiyorum. Lütfen yardımcı olur musun?" diye sordu.
"Imm galibaaaa" dedim naz yapan bir sesle. Ardından sert bir tonla "hayır!" dedim. Bana istemediğim birşeyi yaptıramazdı.
"Fazla inatçısın."dedi. Bana bakıp güldü ve tekrar önüne döndü. Konuşurken bana bakmıyordu. Görmem gerekeni gösterip tekrar yüzünü benden gizliyor gibiydi.
"Al işte bak beni tanıdın."dedim. Bu adamın aslında sohbeti sarıyordu. Yani kızgın olduğu zamanlar dışında. Sözlerim bittiğinde tekrar bana döndü. Güldü ve yine yüzünü benden sakladı.
Neydi bu?
"Neden kendini saklıyorsun?" diye sordum. İşte bu soru istem dışıydı. Bir anda kelimeler ağzımdan dökülmüştü.
"Neden adını bile bilmediğim bir insana karakterimi göstereyim?" diye soruma soruyla cevap verdi.
"Ben neden göstereyim?" diye sordum.
"Adımı biliyorsun."dedi. Aman ne büyük başarı...
Karakter özürlü bir insanla karakter kavgası ediyordum resmen.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum. Çünkü bu yol bir türlü bitmemişti.
"Sabır gibi bir erdemin yok mu?" diye sordu. Aptal.
Bu cevaba sinirlenmiştim. Ses tonumu biraz daha arttırarak "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
"Kızım psikolojin mi bozuk? Niye şu sakin ortamı geriyorsun? Manyak mısın?" dedi. Sesi benimki kadar yüksekti. Sözleri bitince şoföre döndü. "Taner bizde de şans yok. Şizofrene denk geldik." dedi.
Şoför "Hayırlısı."dedi. Gülümsedi.
Komik mi?
"Ben şizofren değilim ağzını topla."dedim. Sinirim ses tonumu tetikliyordu. Bu adam benim damarımı bulmuş resmen oyun oynuyordu.
"Toplamazsam nolur küçük Madam?" dedi ve sırıttı. Yine karakter değiştiriyordu.
Yüzüne yaklaştım. Her ne kadar bu heriften korksamda yenilmeyecektim. Kaşlarımı çattım. "O alkışladığın teknikleri hemen şuan sana uygularım."dedim. Ortama korku tohumları serpmek istiyordum ama nafileydi. Asıl engel kendi korkumdu.
Buz yığını "Abartma istersen."dedi. Ardından "seninle konuşmak ölmeye bedel."dedi. İşte yine ölüm kullanmıştı. Bu kelime bu adamı canavara dönüştürüyordu.
"Artık konuşmuyorum seninle." dedi. Sözü biter bitmez kafasını yanındaki cama yasladı. Resmen koskoca adam bana küsmüştü. Şimdide çocuklaşıyordu. Ama ben bu halini daha çok sevmiştim. Sonuçta çocuklaşması hayvanlaşmasından iyiydi.
Bir kaç dakika sessiz sessiz ilerledik. Ardından Taner sanki ortamın sessizliğinden korkmuşçasına şarkı açtı.
Şarkı bir dakika kadar sonra nakarat kısmına geçmişti. Bir anda Bulut nakaratı bağırarak söylemeye başlamıştı. Onun sesi ilk başta kulak tırmalasada sonrasında kendini bizlere alıştırmıştı. Nakarat bitince Bulut yine küsmüş çocuk rolüne büründü. Ardından Taner büyük bir kahkaha patlattı.
Bence ikiside sarhoştu bunların. Normal insan davranışları değildi bunlar. Biri küsüyor biri halimize gülüyordu.
Al işte sokaktaki cahil kekolardan kurtulup modern cahillerin yanına düşmüştüm.
Bende Bulut'un yaptığı gibi kafamı cama koydum. Böyle daha rahattım. İnsanlardan uzak ama bir o kadar da yakın hissettiriyordu...
Ailem olsaydı belki bu günü hayal bile edemezdim. Gerçi hayalini dahi kurmayı da istemezdim. Evet sokakta mutlu değildim. Ama sokakta bu kadar korkmayıda öğrenmemiştim. Sokakta kimin ne olduğunu biliyordum. Ama şimdi bu arabadaki kişilerin in mi yoksa cin mi olduklarına karar veremiyordum.
Galiba yine kalmıştım tek başıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Hayat (Askıya Alındı)
أدب المراهقينSokaklar aslında kendine tutsak insanları seçmezler. Tutsak insanlar barınacağı sokakları seçerler ve sokakları kendilerine mahkum ederler. Sokaklar aslında bu hikayede mağdurdur. Konuşabilseler kim bilir neler söylerler... ...