Olan oldu düşünmekten de sıkıldım artık. Varlığımı idame ettirebileceğim bir şey kalmamış bulunmakta. Haftalar değil belki aylar bile geçmiş olabilir. Dengesiz ruh halimi aştım artık kendimi bir yaratık olarak görmekteyim. Somut yanılsamalarımı bir kenara atmak bu kadar da iyi bir fikir değildir belki çünkü bu gökte ayak basacak yer yok. Bu kadar yüksekte iken, öbür insanlar onları merak ediyorum gerçekten. Mesela şurada elma toplayan küçük kız. Nasıl bir hayatı var? Çok mu sıkıcı? Aynı benimki gibi? Eve gidiyor, uyuyor, geri gelip de sadece elma mı topluyor. Sadece elma mı yiyor bu küçük kız? Kimseyi tanımıyor mu? Hiç arkadaşı yok mu? Yanında ona eşlik edecek bir hayat arkadaşı yok mu? Önden gidip de ona yanlış yolu gösterecek hiç bir insanı yok mu kızın? O kızın arkadaşı olmasını çok isterdim. Ben olmak istemezdim çünkü benden bir halt olmaz. Aynı böyle sorular sorar kafasını karıştırırdım sürekli. Burada öğrendiklerim ile onun orada teni ile hissettikleri arasındaki fark insanların amansızca dikeceği o camdan kuleleri ile benim kulem arasındaki farktan daha fazla. Ya da onun yanında gezen küçük köpeğe ne demeli. Buradan onun adını göremiyor ya da duyamıyorum ama tahmin ediyorum. Bana haykırsın istiyorum aslında köpeğinin adını. Beyaz ve korumacı bu köpek ile ağacın gölgesinde uzanışını izlemek bana huzur veriyor. Bilemiyorum mutlu mudur bu kız? Belki de evlenmiştir? Kocası ya çok kötü birisi ise? Varlığımın son damlasına kadar bu kıza yardım ederdim belki. O kötü kocasını haklamak için? Buradan onun eline bir bıçak çizerdim ve her gün onu dikizleyen sapıkların ağzını deşmesini sağlardım. Cinsel olarak sürekli baskı altında kalan bu sarışının yaşadığı travmaları bir kitaba sığdırmak ne kadar zor olurdu ne kadar zor bir bilseniz. Korkunç dünyanın yalınlığı kandırıyor insanı. Gizemin altında yatan cesetlerin kokusunu alamıyoruz. Gözümüz yaşlarla dolu olduğundan gerçeği göremiyoruz. Ağlamak istiyoruz belki de her gün. Yani, ben istiyorum sanki biraz. Yani, çığlık atım kendime zarar vermekten yorulduğumda deniyorum ama tek damla yok. Bu arada evet oldu, kalemi elime sapladım. Anında oldu ve acı ile yerimden fırladım. Hemen bileğimi tuttum sanki acıyı durdurabilecekmiş gibi. Kan akıyordu elimden ki bu ölebileceğime dair bir işaretti sanırım? Bilemiyorum, ölmek istediğim artık söylenemez. Ben aşağı inmek istiyorum. İnsanlarla konuşmak istiyorum ve aslında daha da yazmak istiyorum. Onların o korkun. hikayelerini yazmak istiyorum. Galiba nasıl yazdığımı soruyorsun? Sabah uyandığımda kalem elimden çıkmıştı ve hiç bir yarar yoktu. Tabii kitabımın üzerine damlayan kanım duruyordu. Bu kitabın içine girebilmeyi çok isterdim. Çünkü eğer içine girersem kule yıkıldığında güvende olacağım...
Aslıda vazgeçtim. Kitabın içine girmeyeceğim. Çünkü ben zaten hep içeri girmeye çalıştım. O kadar zorladım ki kendimi bu kuleye hapsoldum. Ben dışarı çıkmak istiyorum demiştim. Dışarı çıkmak, bu pencereden dışarı adım atmak ve yanmak istiyorum. Aynı o kalemin acısı gibi acıyı istiyorum. Bu ağacın altında duran kız...
Onu da istiyorum. O sapıkları istiyorum. Bir gün geldiğinde nefretle karşı çıkıp üzerime saldırmasını istiyorum. Eline verdiğim bıçakla boğazımı parçalaması havalı olmaz mıydı? Öğrenci ustaya karşı geliyor. Ahh evet, varlık tanrısında karşı geliyor. Cezası ise var olmamak olamaz? Değil mi, yani şimdi varlığın amacı bu var olmak. Tam tersi tanrının işini yapmadığına dair hakaret olur. Tanrıyı sinirlendirmek istemezsiniz değil mi? Yaratıcıya karşı gelmenin tek yolu da budur aslında! Ölmek! Yok olmaktan bahsediyorum, cehenneme gitmekten değil. Cehennemde gittiğinde çünkü varlığın devam edecektir.
Lakin varlık dediğim şey benim sadece anlamdan ibaret ise bu çok kötü. Yani, sizin için kötü. Çünkü devamını getiremiyorum. Varlığın var olduğunu kanıtlayacak tek şey anlamıdır. Anlamsız bir şey ayrıca yoktur. Peki hiçliğin anlamı nedir? Yani olmayan bir şey başka bir şeyle bağlantı kurabilir mi? Fiziksel dünyada gezegenler birbirini çeker ya da karadelikler kuark yıldızlarını yutar ama hiçbir şey ile etkileşime girebilirler mi? Uzay boş diyen canlarım lütfen önce havanın dolu olduğunu sonra da anlamın ne olduğunu kavrayın. Neyse, size laf anlatacak vaktim çok yok. Şimdi...Bana evrenin var olduğunu kanıtlayacak bir şey söyleyin desem ne dersiniz? Size soruyorum cevaplayın! Bilmediğimden soruyorum. Evrenin varlığını kanıtlayacak bir şey lazım bana! Çünkü bir şerefsiz bana diyor ki: Evren içinde her şeyi barındırıyorsa evren yalnız demektir. Yalnız olan bir şey de anlamsızdır. Anlamsız şeylerin de varlığı kanıtlanamaz. Mesela bir büyücü düşünün. Bu büyücüyü düşündünüz değil mi? Şapkalı bir şey böyle, anlında yıldırım falan ok. Mor giyinmiş olanından işte. Neyse boş verin büyücüyü, şöyle güzelinden bir yemek düşünün. Aynen! En sevdiğiniz yemeği düşünün. Bu yemeğin tadını biliyorsunuz değil mi? Yemek de olmaz...
Yani, büyücüyü düşünebildiniz değil mi? Bu büyücü gerçek olmasa da düşündünüz. Büyücünün varlığına dair bir kanıt sundunuz. Şöyle, bir şey bir şeyle etkileşime girdiği sürece vardır. Yani işte bu yüzden fotonlar biz onlara baktığımızda düzgün davranıyorlar! Bunun fotonlarda işe yaramasının sebebi ise onların saf enerjiden oluşması. Herhangi bir proton ya da nötron yok. Fotonlara bakmadığımızda etkileşim kuracakları bir şey kalmıyor. Biz onlara dikkatle baktığımızda fiziksel anlamların oluşturuyoruz. Öbür türlü var olmuyorlar? Yok, fiziksel olarak var olmuyorlar. Neyse, fotonları boş verin. Anlam dediğimiz şey varlığın oluşması için gereken şeydir. Sonuçta sandalyeye büyücü dersek büyücü olur. Büyücüye ise sandalye demezsek sandalye olmaz. Yani, normal şeyler atomlar falan kütle çekim kuvvetleri vardır. Kütle çekim kuvvetinin menzili ise sonsuz diye tahmin ediliyor.Dikkatim dağıldı. Aklıma sarışın geldi. Neyse, Bu yüzden atomlar varlıklarını sürekli bir şekilde idame ettirirler. Eğer kütle çekimi sonsuz uzaklıkta değilse. Birbirinden yeterince uzak şeyler var olmaz. Aklıma şu da geldi, Tek bir atom olsa evrende. Evrenin tamamında tek bir atom olsa ve bu atom tamamı ile yalnız olsa bu atom var olmaz mıydı? Anlamlı yapabilecek hiç bir şey yok. Şöyle ki atom kendi içinde bir sürü şeyden oluşur. Yani, hani şu kuraklar falan. Bunların arasındaki bağlar yüzünden yüzünden atom vardır. O zaman atom kuark ya da proton değildir. Atom atomdur, kuarklar arasındaki bağdır atom. O zaman bu atom yoktur. İşte kafanız karışmasın bu yüzden, çünkü uzay boş değildir. Eğer uzay boş olsaydı o atom da var olamazdı. Bu yüzden uzaydaki bir atom var olabilir. Peki uzayda ne vardır? Uzayda tabii ki de zaman vardır. Zaman bir şey değildir ama yani bir onu öyle isimlendirmişizdir. Aynı atom gibi o da bir şeylerde oluşmuştur ve biz ona zaman demişizdir. Zaman nelerden oluşur peki? Zaman bence anlardan oluşur değişmeyen anlardan. Aynı parmenidesin dediği gibi hareket yoktur. Biz hareket ettiğimizi sanarız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KULE
FantasíaZirvenin yalnızlığımı yoksa Ahmet'in çok düşünmesi mi sebep oldu bilmiyorum ama bu kulede çok şey oldu. Hem de çok şey.