"Kabul etmedi efendim."
"Ne demek kabul etmedi? Ne inatçı çıktı bu kadın yahu!"
"Söylediğiniz gibi teklifi iki katına çıkardık ama kendisi Nuh diyor, peygamber demiyor."
Yaşlı adam sinirle arkasına yaslandı. Bir tek o kafe kalmıştı satın almadıkları.
'Böğürtlen'
Sahibi ile defalarca konuşmaya çalışmışlardı ama kendisi kafeyi satmamakta ısrarcıydı. Yaptıkları tüm teklifleri inatla geri çevirmiş, kendileri ile birebir görüşmeyi de kesinlikle reddetmişti.
Öğrendiklerine göre kendisi bir kadındı. Ama hakkında bunun dışında en ufak bir bilgiye ulaşamamışlardı. Kafenin yönetimini yardımcısı üstlenmişti ve tüm işler ile o ilgileniyordu.
Adamları defalarca en azından onu ikna etmeye çalışmıştı ama o da patronu gibi inatçının tekiydi. Tekin Kayahanlı, adamın bu sadakatini taktir ediyordu ve onun patronuna karşı olan sadakati, yaşlı adamın kadını daha çok merak etmesine sebep oluyordu.
Çünkü birisini kendine bu denli sadakat ile bağlamak herkesin başarabileceği bir şey değildi ona göre.
Yaşlı adam sağ eli ile alını ovuşturdu. Belli ki daha çok uğraşacaklardı. Tam ağzını açıp yardımcısına yeni talimatlarını sıralayacakken aniden açılan kapı ile bakışları oraya yöneldi. Böyle bir pervasızlığı ancak vurdum duymaz torunu Cihan Kayahanlı'dan başkası yapamazdı ki, nitekim tahmininde de yanılmamıştı.
"Dedelerin dedesi!" diye çat kapı içeriye dalan torununun cıvıklığı üzerindeydi yine.
"Kaç kere söyledim sana, o kapıyı çalmadan içeriye girme diye!"
Yaşlı adamın sinirli tavrına rağmen, diğeri umursamazcasına omuz silkerek boş koltuklardan birine yerleşti.
"Naber, Harun abi?"
Harun bey, yıllardır Tekin Kayahan'lının sağ kolu görevini üstleniyordu, dolayısıyla alışkındı Cihan'ın bu hallerine.
"İyiyim Cihan bey, siz nasılsınız?" diye cevap verdi saygısını koruyarak.
"Ben de iyiyim, sağ ol. Dede özlemim kabarınca bir uğrayayım dedim. Ee, sen nasılsın dedecim?"
Yaşlı adam sabır dilercesine yüzünü sıvazladı. Torununu umursamamaya çalışarak yardımcısına döndü tekrardan.
"Elinden geleni yap Harun, ne yap et ikna et kadını. O kafeyi istiyorum. Sırf bir kadının inatçılığı yüzünden yıllardır üzerinde çalıştığımız projeyi rafa kaldıramam."
Genç adam oturduğu yerde dikeldi. Konu merak duygusunu tetiklemişti.
"Konu ne dede?"
Yaşlı adam torununa döndü.
"Satın almak istediğimiz bir kafe var ama sahibi inatçının teki çıktı. Satmam diyor, başka da bir şey demiyor. Kendim yüz yüze görüşeyim dedim. Yok, onu da kabul etmiyor. Duvara direndik resmen."
"E ben ikna edeyim." diye atladı genç adam.
"Allah aşkına Cihan, biz aylardır ikna edemiyoruz, sen nasıl ikna edeceksin?" diyerek şüpheli bakışlarla torunu süzdü Tekin bey.
Genç adam suratında kendini beğenmiş bir gülümseme ile arkasına yaslandı. Dili ile dudaklarını yalayarak, yüzüne yerleştirdiği çapkın bir gülümseme ile dedesine baktı.
"Kadınlar konusunda ne kadar ikna edici olduğumu biliyor olman gerek, Tekin bey."
Yaşlı adam suratını buruşturdu. Torunu, sosyetenin gözde çapkınlarından birisiydi.
"İyi de, kadının adını sanını, yaşını hiçbir şey bilmiyoruz ki evladım. Annen yaşında bile olabilir."
Genç adam suratındaki ifadeyi bozmadan cevap verdi.
"Benim cazibeme karşı koyacak bir yaş kategorisi yok dedecim, sen ver torununa bilgileri. Gerisini bana bırak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Mevsimi
ChickLit"Hiç değişmemişsin." Genç adam duyduğu sesle arkasını döndü. Karşısındaki kadın ona tanıdık ama bir o kadar da yabancıydı. "Hâlâ o küstah, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden toy oğlan çocuğusun." diye devam etti genç kadın. Karşısındaki kad...