"Sen mi yaman, Sitare mi yaman."

180 14 2
                                    

Hikayeye başladığınız tarihi buraya not olarak not eklerseniz, beni çok mutlu edersiniz🤍

Bölüm şarkısı: Sibel Bilgiç - Alışamadım

1.Bölüm: "Sen mi yaman, Sitare mi yaman."

İnatla çalmaya devam eden telefonu almak için uykulu bir şekilde komidinin üzerine doğru uzandı.

Serin bir Temmuz sabahıydı. Bu gün, özellikle kimse tarafından rahatsız edilmek istemediği günlerden birisindeydi. Gece geç saatlere kadar yayın evi ile olan sözleşmesi yüzünden, son yazdığı romanın dosyalarını tamamlamak için uyanık kalmıştı. Kaç kupa kahve tükettiğini saymayı bırakmıştı bir yerden sonra. Gece, kafein komasına girmediği için şanslı sayıyordu kendisini.

Gözlerini birkaç kere kırpıştırarak görüş açısının netleşmesini umut etti. Kafası kazan gibiydi ve hâlâ kulaklarında bilgisayar tuşlarının sesleri yankılanıyordu.

Telefonu alarak arayan kişinin ismini görmek için gözlerini kıstı. Arayan kişiyi görünce sinirli bir nefes soludu. Hangi sebeple olursa olsun, bugün işle ilgili bir konuda aramamasını dün gece defalarca kez tembihlemişti oysaki kendisine. Telefonu açmadan önce bir kere daha esneyerek aramayı cevapladı.

"Sare, kusura bakma seni bu saatte rahatsız ediyorum ama ne yapacağımı bilemedim."

Diğerinin tedirgin çıkan ses tonunu duyunca söyleyeceklerini yutarak yatakta oturur pozisyona geldi.

"Bir şey mi oldu?"

"Kayahanlı'lardan biri geldi yine."

"Ee?"

Kayahan'lılar son iki aydır kafenin yolunu aşındırmışlardı ama ne kendisi kararından taviz veriyor, ne de onlar inatlarından vazgeçiyordu.

"Tekin Kayahanlı, bu defa torunu göndermiş."

Genç kadın, duydukları üzerine gerildiğini hissetti ama aklına gelince tüylerini diken diken eden isim olamazdı, çünkü onun şirket işleri ile ilgilenmeyecek birisi olduğunu biliyordu. O tür işler ciddiyet ve disiplin gerektiriyordu. Cihan ve ciddiyet kelimeleri birbirilerine oldukça uzaktı.

"Hangi torunu?" diye sordu duyabileceği cevabın tedirginliği ile.

"Cihan Kayahanlı."

İsmini duyunca aklına düşen hatıralarla acı ile gözlerini kapattı genç kadın. Kendisine toparlanmak için birkaç saniye verdikten sonra boğazını temizleyerek sessizliğini bozdu.

"Ne zamandır orada?"

"Sabah erkenden, daha kafe açılmadan kapıda bekliyordu. Ne söylediysem ikna edemedim, kafenin sahibi ile konuşmadan gitmem diyor."

'İnatçı herif.' diye söylendi kendi kendine. 'Kurt köyünü değiştirir, huyunu değiştirmez, işte' diye devam etti ardından.

"Sare?"

Erdem'in kendisine seslenmesi ile kendine gelerek elini alnına götürdü ve şakaklarını ovuşturmaya başladı.

"Ne yapıyor şu an?"

"Sabahtan beri kuruldu masalardan birine gitmiyor, şimdi de kahve sipariş etti onu bekliyor."

"Zıkkım içsin."

"Efendim?"

"Yok bir şey."

"Sare," diye mırıldandı Erdem çaresiz bir şekilde, "Ne yapayım ben şimdi bu adamla?"

Portakal MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin