1. K A N A L İ Z E

472 48 28
                                    

"Hayat baba parası yiyince güzel aga. Benden söylemesi."

"Hepimiz aynı şeyi söylüyoruz ya hyung. Niye bilgilendirme geçiyorsun?"

"Sinek vızıldıyo duydunuz mu ya?" Niki Heeseung'u umursamayıp şirkete bodoslama dalarken ikimizde peşinde ördek sürüsü gibi yürüyorduk. Girişteki sekreter elindeki dosyaları yanından geçen birinin elini tıkıştırıp yapmacık bir gülümsemeyle "Beyler hoşgelmişsiniz! Valla yüzünüzü görmediğimiz gün cennetlik!" dedi.

"Agamızın şirketi Karina'cık, gelmeyelim mi?"

"İyi iyi demedim bir şey. Jay terasta oturuyor, asansör bozuk bu arada merdivenleri kullanın."

Sessizce teşekkür edip koridorun en köşesinde ki merdivenlere yöneldik. Bu merdivenleri niye cehennemin dibine koymamışlar bilmiyorum, daha yakın olurdu açıkçası.

"Bu karı Jay Hyung'a neden Jay diyor?"

"Ne desin, Mahmut mu?"

"Ya onu demiyorum Hyung. Hani ondan daha üst mevkide ya, en azından 'Jay Bey' demesi gerekmez mi?"

"Demek ki gerekmiyor Niki, hem sen niye buna bu kadar taktın?"

"Ne bileyim. Gıcık oluyorum işte."

Niki'nin sorgusu bittiğinde terasa varmıştık. Jay sanki yer yokmuş gibi en uç köşede oturmayı tercih etmişti. Zenginler her şekilde tuhaf.

Niki terasta bulunan onca kişiyi hiç umursamadan bağırarak Jay'e doğru koşmaya başladı.

"JAY HYUUNNGG, BİZ GELDİK!!"

"Anksiyete senden korkuyor Niki."

"Niye ki?"

"Boşver kardeşim."

"Ooooo Jay, bakıyorum bu sefer tenha köşelerdesin. Hayırdır bir şey mi var?"

"Yok ya önemli bir şey değil. Ee siz ne yapıyorsunuz, uzun zamandır görüşemiyoruz mâlum.."

"Dimi kanka ya! Tam 13 saattir görüşmüyoruz, 13 saattir! İnanabiliyor musunuz buna?"

"Hadi canım hassiktir, 13 saattir görüşmüyormuşuz duydunuz mu?"

"Dalga geçme lan düdük! Geçen Jay ile 2 saat geç buluştunuz diye ayrılık storysi attın sen, bana laf söylemeye hakkın yok."

Jay ile uzun zamandır arkadaştık. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi, haliyle beraber olmayınca tuhaf hissediyordum.

Jay'in yanında ki koltuklara yerleştik. Yer yetmeyince Niki Heeseung'un kucağına bırakın oturmayı, taşınmıştı. Heeseung ise bunu pek takmıyor gibiydi. Epey uzun bir süre sohbet ettikten sonra aç olduğumuza karar verip şirketin kafeterya bölümüne inmek için terastan ayrıldık.

"Oğlum geçen iki tane çocuk gördüm, top oynuyorlardı. Bende onları izliyorum işte. Biri abi gel sende oyna bizle dedi kıramadım çocukcağızı geçtim oynadım. Aralarında böyle sapsarı bi' şey var çocuklardan. Ulan gol atıyoruz, sayılmaz sayılmaz diye tutturuyor. Dedim sen çirkefsen ben daha çirkefim, topa şaaakk diye geçirdim göt gibi kaldı şerefsiz. Has ettim valla."

"Niki'miz büyümüşte diğerlerine ders veriyor, aman aman gözlerim yaşardı.."

Niki'nin anılarından bir tane daha dinledikten sonra kafetaryaya varmıştık. Fazla kişi olmadığından rahatça boş bir masaya oturduk. Ne yiyeceğimize karar vermeye çalışırken çok oyalandığımızdan Jay'in zevkine güvenerek o ne isterse ondan yemeye karar verdik.

"Allah rızası için adınızı söylemediğimiz garip şeylerden isteme Jay." dedim. Geçen gelişimizden travma kalmıştı artık. "Yok mu şöyle kuru üstü pilav?"

"E ben size ne diyorum böyle şeyleri yaşamamak için? Gelin annem mis gibi hazırlasın paşa paşa yöre yemeklerimizi. Ne inatsınız."

"Heeseung ruhun mu fakir senin? Gelip güzelim yerde yiyorsunuz işte, hesabı da bana kitliyorsunuz. Götünden zorun mu var?"

"Rahatlık batması." dedi Niki gülerken. "Tıp da böyle bir hastalık olmalı aslında."

Jay ne söylediyse götürürken bir yandan da Heeseung'un triplerini çektik. Jay'in sürekli telefona bakıp durmasını garipsediğimden göz ucuyla Niki'ye baktım. O da fark etmiş olacaktı ki "Jay hyung," diye başladı. "sirke satışları kötü gidiyor herhalde?"

"Ha, ne?" Telefonu masanın üzerine bıraktı.

"Yüzün diyorum o kadar yakışıklılığa rağmen niye sirke satıyor?" Onu oyalaması için Niki'ye kaş göz edip Jay'in dikkati dağınıkken telefonu masadan aldım. Heeseung sandalyesini bana doğru çekip kurcaladığım telefonu izlerken kulağıma doğru "Mesajlara gir." dedi.

"Lan," diye mırıldandım babasıyla ola mesajlaşmalarını gördüğümde. "ne diyor bu Kavanoz? Ne evlenmesi?" Telefonu elimden çekip aldı.

"Özel diye bir şey var-"

"Özel mülkiyet." Niki'ye karşılık "Özel mülkiyeti siktim öldü Jay." dedim. "Ne evliliğinden bahsediyor bu adam?" Babası -namı diğer Kavanoz- mesajlarda her ne bahsediyorsa bunu öğrenmemizi istemediği açıktı.

"Cidden kurtuluş yok sizden." Elleriyle oynamaya başladığında durum ciddi diye geçirdim içimden. Jay sadece gerginse ya da önemli bir konu varsa durmadan elleriyle oynardı. "Babam beni kendi sekreteriyle evlendirmek istiyor."

"Kalkın." Heeseung aniden ayaklandı. "Kalk kalk kalk! Yürüyün, Kavanoz'un odasını basıyoruz."

"Saçma sapan konuşma da otur yerine. Sabah kavga ettik zaten asla odaya almaz."

"Ne diye istemediğin biriyle evlendirmeye çalışıyor?"

"Kızın ailesi çok sağlammış. Yok yaşım gelmiş, evlenip çoluk çocuğa karışmalıymışım-"

"Her şeyi geçtim, ben küçük bir Jay'i çekemem. Daha büyüğünü çekemiyorum." Jay sinirle bir nefes alıp bana baktığında susarak oturduğum sandalyeye daha çok sindim. Korkunçsun bro.

"Ne yapacaksın?"

"Ne bileyim ben? Bu gidişle departmandan alacak. Bir aydır sabah akşam bunun kavgasıyla uyanıp uyuyorum!"

"Başka birini seviyorum falan desen hyung?"

"O zaman onunla evlen diyecek. Evlenecek kız mı bulayım bir de?"

"Buldum." dedim sırıtırken. Üçü de bana baktı. "Gayım ben de." Büyük bir sessizlik.

"Sendeki aklı kuşa taksalar kuş yan yan uçar Jake."

"Ayıp oluyor yalnız."

Gebeş Kaplumbağa [JakeHoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin