3. Böyle Kahve Yapanı Kimse Almaz

171 24 19
                                    

"Bana bakın, işten kovulursam geçimimi siz sağlayacaksınız, ona göre."

"Niye kovulasın gülüm, alt tarafı yeni sekreter diye Jungwon'u getireceksin."

"Ya iyi de bu çocuğun bir deneyimi var mı? Vasıfsız elemanı ne yapsın bu adamlar?"

"Her türlü işi yapar bizim kedicik. Sen o işi dert etme. İki güne alışır, bak gör o zaman tüm işlerin altından patisi çıkmıyor mu?"

Winter iç çekip başını öne eğdi. Artık iyice emin olmuştu sanırım. Zaten geri dönme gibi bir şansı yoktu. "Jungwon'lar nerede kaldı? Kaç saat oldu yoklar hâlâ."

"Yarım saat önce aradım. Yoldalardır şimdi."

"Gazamız mübarek olsun hyunglar, batırırsak zortingen şıtraze."

"Ağzından yel alsın lan camış! Güller gibi kapatıcaz olayı germe beni."

"Kalm davn bro, kalm davn."

Kendi kendimize laflarken Winter'ın karşıda elinde kahve fincanları ile geldiğini görüp bir takım sevinç nidaları sergiledik.

"ABLAM BEE, KAHVE YAPMIŞ BİZE. BU GÜNLERİ DE Mİ GÖRECEKTİK!"

"Kes lan koala."

Niki'ye lafını atıp bize döndü.

"Boğazınızda kalsın diye yaptım gençler bol bol için."

"Canımıza kastın mı var bağyan, ne diye öyle dersin?"

"Has ettim iyi dedim erkek bey adamı."

Triplenerek iki ayağımı üst üste attım. Elimde kahve fincanım ve ben mükemmel bir gelin adayıydık.

"Bekar mısın sen?"

"He, bekarım."

"Böyle kahve yapanı da kimse almaz zaten."

***
Jungwon

"MİNHO HYUNG ÇABUK OLSANA YA! JAKE'LER ÇAĞIRDI KÖTÜ BİR ŞEY VAR KESİN!"

"Yok beyaa, n'olacak canım Jay'e. O senden başkasına bakmaz korkma."

"Ne biliyon, ne biliyon lan ne biliyon?"

"Oğlum sen güvenmiyor musun helaline, boşuna mı uğraşıyoruz o kadar?"

"Hyung senin uğraştığın tek şey 'Aman elimi prize sokmayayım, yok dağdan atlamayayım', artistlik yapma bana burda."

"Orasını karıştırma yavrum, şimdi ki olaya bak sen."

Tam tamına yarım saattir Minho Hyung'u arabayı daha hızlı sürmeye ikna etme çabasındaydım. Ne yazık ki Minho Hyung beni dinlemiyor, ağzında bitmiş lolipop çubuğuyla tıngır mıngır ilerliyordu. Sinirden Hoon'a sarmaya başlamıştım.

"Desene sende bir şey dümbük." Elindeki telefonu cebine koyup Minho'ya seslendi.

"Minho hyung biraz gaza mı bassan diyoruz? Dedem daha hızlı kullanıyor." Birinin ondan hızlı kullanmasına dayanamayacağını biliyorduk. Ulan Hoon ne sinsi herifsin.

"Aboo, yapıştırıyorum bak?"

"Yapıştır ulan!"

"Yapıştırdım gitti bee!"

Minho Hyung gaza bastıktan yaklaşık on dakika sonra şirkete varmışti. Geldiğimizi haber vermek için Jake'i aradım. Minho Hyung ise ilk defa geldiği bu yeri inceliyordu.

"Altın kaplama mı lan bunlar?"

"Kaplama değil oğlum, bildiğin altın!"

"Zengin adamın hali bi başka oluyor be!"

İkisini arkamda bırakıp yürümeye başladım. Bu mallarla durduğum her an beyin hücrelerimin daha çok öldüğünü hissedebiliyorum.

Belki de sadece migrenim tutmuştu.

Arkamdan yürürlerken "En üst katın bir altına gelin diyorlar." dedim. "Asansörü nerede buranın amına koyayım ya?"

"ABLA," Minho hyung'un kulağımın iki santim ötesine ciyaklamasıyla omzumu siper ettim. Danışmada takılan birine sesleniyordu. "ABLA ASANSÖRÜ NEREDE BURANIN?" Sunghoon'u merdivenin zıttı bir yerde asansörü bulduğunu görünce Minho'nun yakasından tutup o yöne çekiştirmeye başladım. "TAMAM BULDUM ABLA BOŞVER."

"Boşver mi? Umursadığını sanmıyorum hyung."

"Ama ne de güzel karıydı ha? Yaka kartında Ning Yizhuo yazıyordu."

"Radar mısın be adam? Nasıl gördün?"

"Ben görürüm." Gözlerini kısarak kısa bir şov yaptı.

Etrafta gördüğüm rastgele insanlara çarpmadan ilerlemeye çalışırken sonunda merdivenler gibi binanın en ücra köşesine kondurdukları asansöre ulaşmıştık. Son anda yetişip asansöre binebildik.

"Kaçıncı kattaydı bizimkiler?"

"Terasın bir alt katındalarmış."

Düğmeye basmak için soluma döndüm.

"Hyung, bu asansörün düğmeleri nerede amına koyayım?"

"Nasıl lan? Hastane asansörü gibi değil mi burası da?" Garip gurup şekillerden oluşan kısmı işaret ettim.

"Sadece bunlar var. Sunghoon-"

"Ne bileyim bas işte bir yerlere!" Korkuyla arkama döndüğümde Sunghoon'un kan ter içinde Minho'nun omzuna tutunduğunu gördüm.

"Gulyabani mi gördün yoksa?"

"Sanki bilmiyorsun amına koyayım ya!"

"Koymayın oğlum bir yerlerinize yeter amına koyayım! Çok gerildim şuan!"

Evet Sunghoon asansörden hatta yürüyen merdivenlerden bile delicesine korkan biriydi ama Minho hyung'un bir korkusu olduğunu yeni öğreniyordum.

Umarım asansör durana kadar ölmezdik.

"Herhalde burası." diyerek teras olduğunu düşündüğüm resmin bir altına bastım. Düğme gibi de değildi ki anasını!

Asansör yavaş yavaş hareket etmeye başladığında ikisi de bir köşeye korkuyla sinmişlerdi.

"Şu halinize bakın ya!"

Üçüncü kata gelmiştik ve ben Sunghoon'un ardı arkasına sıraladığı dualara gülmekle meşguldüm. Ta ki, dördüncü katta yukarıdan bir patırtı sesi gelene kadar. Asansör aşağıya doğru hızlıca giderken korkuyla bir yere tutundum.

"Noluyor-" Bu sefer de sertçe durduğu için düşmüştüm.

"Hayır amına koyayım. Hayır. Yapma lan! Anam avradım olsun şuraya düşüp bayılırım!" Minho hyung'a sakin olmasını söyleyecek kadar büyük bir hata yapmayı, sanki bu olanlar yetmemiş gibi ışıkların da gitmesiyle durdurdum.

Belki de ömrümün en kötü günüydü.

Belki de ömrümün en kötü günüydü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gebeş Kaplumbağa [JakeHoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin