Selaaam🙋🏻♀️Yine ben geldim. Çok şükür sınavım bitti. Bu yüzden çok mutluyum. Bunun mutluluğu şerefine 😋 Sizlere yeni bölüm ile geleyim dedim. O zaman sizleri daha fazla bekletmeyeyim.
Gözlerimi zorlanarak açtığımda karşımda bembeyaz bir şey gördüm. Neler oluyordu? Başım zonkluyordu. Kulağıma sesler geliyordu ancak algılayamıyordum. Yattığım yerden hızla kalktığımda Murat Bey'i, o gün evde gördüğüm bir ağabeyi ve Murat Bey'in eşini gördüm. Hepsi bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırdım hemen. Bu utandırmıştı beni. Birinin elimi sıktığını hissedince kimin olduğuna baktığımda hanımefendinin olduğunu görmek rahatsız etmişti beni. Ben çekecek iken sıkıca tutup soru sordu.
"İyi misin kuzum? Herhangi bir sıkıntın ya da ağrın var mı?" Hanımefendinin sorusuna hayır anlamında kafamı salladım. İyiydim sanırım. Koluma serum takılmıştı ve serumun bitmesine de az kalmıştı. Yatağa rahatça oturdum, kendime gelmeye çalıştım.
"Sen uyurken doktorun geldi. Tahlil sonuçların çıkmış. Bayılmanın stresten kaynaklı olduğunu söyledi." Dedi Murat Bey. Anladım anlamında başımı salladım.
"Bizimle geleceksin değil mi?" dedi Hanımefendi. Sesimin hafif boğuk çıkmasını önemsemeden cevap verdim.
"Üzgünüm, teklifinizi kabul edemem." Dememle gözleri doldu.
"Kabul etmemek için herhangi bir sorunun mu var? Bir sorun varsa söyle bize. Babanla abilerin halleder."
"Herhangi bir sorun yok. Ama..."
"Aması falan yok bizimle geliyorsun o zaman." Şeklinde bir emri vaki yaptı.
"Bakın gerçekten anlamıyorsunuz beni. Sizinle gelemem ben, yapamam." Sona doğru sesim kısılmıştı.
"Anlıyorum seni ancak sen de bizi anla oğlum. Ben yıllardır oğlumun özlemi ile kavruluyorum. Bizi oğlumuzdan ayıracak mısın?" dedi. Durakladım bir an. Gözlerine baktığımda gözyaşları usulca süzülüyordu. Göz göze geldiğimizde kafamı hayır anlamında salladım. Gelip izin almadan sarıldı bana. Put kesildim bir an. Kalakaldım öylece. Ne yapacağımı bilemedim. Başını boynuma gömdü, hüngür hüngür ağlıyordu. Çok farklı kokuyordu. Çok güzel.
"Zeyd'im yapma böyle. Sen de gel bizimle." Ses etmedim yine. Kokumu içine çekmesiyle gerildim. Aksi bir tavır sergilememek için kendimi tuttum. O da hissetti hareketimi, sonra geri çekildi. Gözyaşlarını sildi önce. Gözlerimin içine bakarak
"Lütfen" dedi ikna edici bir şekilde. Kararsız olduğumu görünce
"Eğer rahat edemezsen bir ay sonra gidersin." Dedi. Sadece bir ay. Ne kaybedeceğimi düşündüm. Hiçbir şey. Ne kazanacağımı düşündüm. Bilemedim işte onu. Denemekten zarar gelmezdi sanırım.
"Tamam. Ancak sadece 1 ay." Ben öyle deyince çiçek gibi açıldı gülümsemesi.
"Bakarız ona." Dedi. Hemşire geldi serumumu çıkarttı. Yanımızdaki abi çıkış işlemlerini halletmek için aşağıya indi. Bende ayakkabılarımı giydim. Ayağa kalkınca ufak bir sendelesem de fark ettirmemeye çalıştım. Ceketimi almak için arkamı döndüğümde ceketi giyinmem kolay olsun diye açmış beni bekliyordu hanımefendi. Kolyesi gözüme çarptı o an. 'Haticem' yazıyordu üzerinde. Belli ki eşi almıştı. Annemin ismini dahi kolyeden öğrendim. Aslında Fırat ismini söylemişti ancak hatırlayamamıştım bir türlü.
"Teşekkürler Hatice Hanım, ben alayım onu." Dedim. Gülen yüzü soldu bir an. Ancak bir şey demedi. Ceketimi giydim. Çekinerek elini uzattı Hatice Hanım.
"Teşekkürler, ancak yürüyebilirim." Dedim. Yine ses etmedi ancak üzüldü sanırım. Ama ben böyle alışmıştım. Bu yaşıma kadar ben düştüğüm zaman bir kaldıranım olmamıştı. El bebek gül bebek de büyümemiştim. Beni büyüten bir annem ya da anne sandığım biri vardı tabii ki. Ancak o da ben altı yaşımdayken vefat etmişti. Bu yüzden hayatım boyunca benim için endişelenen insanlar yoktu yanımda. Bilakis benim yapmam gereken ve benden beklenen şeyler olmuştu şimdiye kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFKUT(KAYBOLMUŞ)
General FictionDoğduğundan kısa bir süre sonra kaçırılan bir çocuk 17 yıl sonra bulunursa neler olur? Neler hisseder? Yaşamayı unutmuş ve sayısız intihara yeltenmiş biri yeni bir aileyi ya da yeni bir hayatı kaldırabilir mi? Ölümün ve kimsesizliğin ağırlığını ta...