7. bölüm

5.7K 353 40
                                    

Annemi içeriye taşırken ağzından sızan kanı farkettim, salondaki koltuğa yatırdığım an acıyla inledi. Sanki kendi canım acımış gibi yüzüm buruşmuştu.

Alperen şok olmuş gibi anneme bakarken ona gitmesi gerektiğini söylemek zorunda kaldım. Yardım etmek istese bile sonuçta annemin vücudunda ciddi bir yara olup olmadığını kontrol etmem gerekiyordu ve o buradayken bunu yapamazdım.

"Merak etme, bir sıkıntı olursa ilk yardım isteyeceğim insan sensin. Şimdi kusura bakma ama annemle ilgilenmem gerek."

Gitmek istemediği belli olsa da kapıyı arkasından çekerek annem ve beni yalnız bıraktı. Üstündeki parçalanmış deri ceketi zor da olsa çıkartıp yere attım ve kan lekeleriyle sertleşmiş tişörtünü görüp irkildim.

Sol göğsünün üst tarafı komple kurumuş kanla kaplıydı, o bölgede herhangi bir yara olmadığı için annemin kanı olmadığını düşündüm. Tişörtü makas yardımıyla keserek çıkartıp, iç çamaşırıyla kalan annemin ufak tefek yaralarını temizleyip pansuman yaptım.

Alnında biraz derin bir kesik vardı ve şakağına kadar kurumuş kanla kaplıydı. Saç dipleri bile kan ve kum doluydu. Neler yaşadığını tahmin bile edemezken tüm bunların benim yüzümden yaşandığını bilmek gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.

Alnındaki kesiğe pansuman yaparken çıkan acı dolu inlemeyle, zaten dolu olan gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Pamukla temizlediğim yaralar sayesinde biraz daha iyi duruyordu geldiği zamana göre.

Ellerinin eklem yerleri yüzülmüş, kıpkırmızı olmuştu. Pantolonunun dizleri paramparça yırtılmış ve kan içinde kalmış, sertleşip yaralarına yapışmıştı. Artık açıkça ağlıyordum, en büyük yarası alnındaki kesikti. İç kanaması olmasından korkarak tüm vücudunu inceledim ama vücudunda darbe izi yoktu, sadece ufak kesikler vardı.

Üstüne ince ve bol pijamalarını giydirirken gözleri aralandı, yüzündeki buruk gülümsemeye içim giderek bakıyordum. Elinin tersiyle yanağımdan akan yaşları silerken sertçe yutkundum, dudakları aralandı.

"Sonunda özgürsün, kanatlarını açıp tüm renklerini gösterebilirsin." Ağzımdan kaçan hıçkırıkla başımı bacaklarına yasladım, saçlarımı usulca okşarken gözyaşlarım kuruyana kadar ağlamama izin verdi.

Ağlamaktan yorgun düşen bedenimi yere bıraktım, salonun sokağa bakan penceresine gözlerimi dikmiş öylece yerde yatıyordum. Annemin neler yaşadığını bilmiyordum ve duymaya hazır olduğumdan da emin değildim.

Hırpalanmış vücuduna rağmen benim için gülümsemesi, vücudumun yumruk yemiş gibi hissetmesine sebep olmuştu. Nefesim kesilmeye başlarken kendimi sakinleşmeye zorladım, krize girmek için hiçte uygun bir zaman değildi.

Kendimi yerden kalkmaya zorlayarak mutfağa doğru yürüdüm, annemin aç olabileceği aklıma gelmişti. Çok sevdiği mercimek çorbasını yapmak için dolaba ilerledim. Ağlayarak yaptığım çorbanın içine bir kaç parça ekmek doğrayıp salona ilerlerken annemi koltukta yarı uzanır halde bulmuştum.

Çorbayı ellerimle içirip yanına oturduğumda elimi tuttu sakince, ne kadar öyle salonda oturduk bilmiyorum ama hava kararmaya başlıyordu. Şu bir kaç günde aklıma dahi gelmeyecek şeyler yaşamıştım gerçekten.

Bizi yıpratsa da sonunda özgür olduğumuzu kavrarken elimi tutan eli hafifçe sıktım, annemde aynı şekilde karşılık verip ayağa kalkmaya çalıştı. Hemen kalkıp belinden destekledim onu, tek başına buraya kadar gelebilmesi mucizeydi.

"Ben odama çekilip mümkünse üç yada dört gün uyumak istiyorum. Piçler çok kalabalıktı, yoruldum." Hafif kıkırtısıyla konuştuktan sonra yatağına uzanıp yüz üstü döndü ve yastığını başının üstüne koydu.

Kapıyı aralık bırakıp odasından çıkarken tereddütlüydüm, ona bir şey olması beni ölümüne korkutuyordu. Kafamı bu düşüncelerden uzaklaştırmak için bilgisayarımın başına geçip yeni gelen işe yoğunlaştım.

Telefonum çaldığında kim olduğuna bakmadan açtığım için, sesi tanıyamayıp ekrana baktım. Sadece 'keçi' yazıyordu.

"Pardon çıkaramadım da, kimsiniz acaba?" Çatlayan sesimle sorduğum da arkadan gelen dalga seslerini duyacağım bir sessizlik oluştu.

"Ercüment?" Sorar gibi söylemişti.

"Hala çıkartamadım." Sesli bir nefes verdi ve bıkkın şekilde konuşmaya başladı.

"Alperen'in keçi sakallı arkadaşı, kafedeki doğum günü partisinden." Ahh demek telefon numaramızı vermiştik birbirimize.

"Tamam.. pardon şimdi hatırladım. Hayırdır, bir problem mi var?" Başımı tutarak geriye doğru yaslandım koltukta kayarak.

"Üç gün sonra Alperen'in doğum günü var da, yine bizimle takılmak istersen davet etmek istedim. Gelmek istersen gelip seni alabilirim o gün, ne dersin?"

Alperen'in doğum günü üç gün sonraydı ve ben adamın gözünü en az bir hafta süsleyecek bir morluk hediye etmiştim ona. Ellerimle gözlerimi sıvazladım sertçe, telefonda bekleyen adamı cevapsız bırakmamak için kendimi toparladım.

"Aynı yerde mi olacak? Eğer öyleyse gelmene gerek yok." Bir süre ses gelmeyince telefona baktım ama konuşma devam ediyordu.

"Evet, orada olacak. Orda görüşürüz." Dedi ve suratıma kapattı.

Yaşadığım anın saçmalığıyla kafamı iki yana sallayıp telefonu yatağa attım. Kafamı tekrar işime çevirdiğimde odaklanmaya çalışarak gözlüğümü taktım, ellerim klavyede gezinirken telefonuma mesaj geldiğini duydum.

İşime odaklanıp sesi duymazdan geldim, tekrar tekrar bildirim geliyordu. Yetişmesi gereken iki işim birden olduğu için telefonun sesini kıstım ve kendimi işime gömdüm.

Tüm işlerim bittiğinde gün yeni yeni aydınlanıyordu ve kemiklerim dayak yemişim gibi ağrıyordu. Sandalyeden kalkıp tüm ağrılarımı geçirecekmiş gibi uzun uzun gerindim.

Mutfağa inip bir kase mısır gevreği yedim ve tuvalete girdim. Göz altlarımın bu kadar çökmüş olmasını beklemiyordum, herhalde ağlamamın da etkisi vardı bu görüntümde.

Odama çıktığımda telefonumu elime aldım. Yirmiden fazla mesaj vardı ve hepsi aynı kişidendi.

Keçi : Seninle gayet iyi anlaşmıştık ufaklık

Hatta flört ediyor gibiydik

Alp bile bize hayretle bakıyordu

O geceyi gerçekten hatırlamıyor musun?

Seninle gayet iyi vakit geçirdik çünkü

Beni görmezden mi geliyorsun

Bunun yapılmasını hiç sevmediğimi bilmeni isterim

Mesajlarına bile bakmıyorsun

Bu saatte uyumadığını kendin söylemiştin

Oku artık şu siktiğimin mesajlarını

Sikine takmayacaksan eğer neden yine görüşelim dedin ki

Bildirimlerini sikip attığım halde yine de bakmıyorsun

Birisiyle mi birliktesin yoksa şu an

Kimin altındasın ufaklık

Kim inletiyor seni bu gece

Sikeyim kafayı yiyeceğim

Umarım kimse yoktur

Bana o kadar yakın davranıp umut verdikten sonra umarım kimseyle değilsindir

ARTIK CEVAP VER ŞU MESAJLARA

SİKEYİM YAA

ASİL CEVAP VER DİYORUM

ASİL

Bunun gibi bir sürü mesaj vardı, şok içinde saçmalamalarını okuyordum. Ne flörtü, ne umut vermesi, neyden bahsediyordu bu adam.

Bu konu hakkında konuşmak için, daha doğrusu o gece olanları öğrenmek için Alperen'in yanına gitmem gerekiyordu. Ama şu an tek ihtiyacım olan şey uykuydu, kendimi toparlayıp her şeyi anlayabilecek bir zihne sahip olmam için gereken tek şey uzun ve dinlendirici bir uykuydu.

UfaklıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin