Oy verip yorum yapmayı unutma aşko <3
"Geç kaldım, geç kaldım!" Gri taşların ve altın süslemelerin ağır bastığı geniş koridorda hızlı adımlarla yürüyordu bal rengi saçlı genç. Koridorda oldukça fazla oda bulunduğu, her birinin de önünde ikişer muhafız nöbette olduğu için koşamıyordu ve bu canını oldukça sıkıyordu omeganın.
Gayet geniş olması bir yana zemininde en ufak bir pürüz bulunmamasına rağmen birkaç kere ayağı takılmış ve yere düşme tehlikesi atlatmıştı. İçinden en yaratıcı küfürlerini sıralarken gözüne kestirdiği odayla birlikte adımlarını iyice hızlandırdı. Gerginlikten ve neredeyse koştuğu için hızlanan kalbi yüzünden geçtiği koridorlarda taze Yasemin çiçeği kokusunu ardında bırakıyordu.
Sonunda vardığı odanın önünde hızlıca üstünü başını düzeltmiş ve elindeki işlemeli metal tepsinin üzerinde bulunan, neredeyse yarısı boş olan bardağa bakmıştı. İçindeki kırmızı renkli çay tepsiye dökülmüştü bile. Omeganın bu çay hakkında bildiği tek şey içinde ginseng bulunmasıydı.
"Hay ben..." Alt dudağını ısırdı. Ve diğer eliyle bardağı tutup kaldırarak ıslak yerleri hızlıca üzerindeki kıyafetin arkasına sildi. Zaten geç kalmıştı tekrar dönüp yenisini yaptıramazdı. Bardağı tekrar tepsiye yerleştirdikten sonra kapıda onu kınayan gözlerle izleyen muhafızlara başıyla işaret verdi. Genç muhafızlar ilk önce kapıyı çalıp haber verdikten sonra ikili tahta kapı omeganın önünde açılmıştı.
Omega derin bir nefes verip feromonlarını tüm gücüyle baskıladıktan sonra açılan kapıdan içeri girdi. Oda, saraydaki en büyük ikinci odaydı. Hemen sol tarafta veliaht prens için döşenmiş, duvarı tamamen boydan boya kaplayan ahşap bir dolap yerleştirilmişti. Dolabın hemen önünde prensin giyinmesi için bir paravan bulunuyordu. Odanın ortasında çift kişilik kocaman bir yatak vardı. Sağ tarafta ise üzeri bir yığın kağıt dolu, yine ahşap bir çalışma masası bulunuyordu. En sağ tarafta neredeyse bu devasa odanın yarısı kadar bir teras, terasta ise rahat olduğu on kilometre öteden belli olan koltuklar ve küçük cam bir sehpa vardı. Odanın her yerinde bulunan altın süslemelerden, çeşit çeşit mumlardan bahsetmiyordu bile.
"Majesteleri." dedi zarif sesiyle. Ardından kapanan kapıyla odayı taradı gözleri. Terasa doğru ilerledi yavaşça. Oradaydı veliaht prens. Hafif uzun koyu kahverengi saçları özenle ikiye ayrılmıştı. Üzerinde beyaz, en pahalı ve kaliteli ipeklerden yapılmış bir takım vardı. Altın rengi işlemeler yakasında, belindeki kemerde ve kollarının uçlarında ağırlıklıydı. Veliaht prens kıyafetlerinde abartı sevmezdi, her şey ölçülüydü onun için.
Omega, prensin karşısında eğildi ve elindeki tepsiden aldığı bardağı önüne bıraktı. Birkaç adım geri gitti, kafasını eğmişti. Hem hata yaptığından dolayı yiyeceği azarı bekliyordu hem de prense olan saygıdan dolayı onunla pek göz teması kurulmasına izin verilmezdi. Gerçi omega, bunu pek umursamazdı genelde yine de şu an suçluydu.
"Jisung." dedi veliaht prens uzanıp fincanını eline alırken. "Bunun yarısı nerede?" Aralarında olan garip sessizlikten sonra omega başını kaldırdı. Stresli feromonlarını salmamak için oldukça büyük bir çaba sarf ederken prensin çatılı kaşlarına baktı. "Majesteleri şimdi şöyle, ıııııı, hah! Sıcak, çay sıcak diye dudak payı bıraktım ben. Mazallah ağzınız yanmasın diye."
Veliaht prens derin bir nefes vermişti. "Bu lakaytlığından çok sıkıldım artık." Elindeki fincanı yerine geri bırakırken konuştu. İçmeye tenezzül bile etmemişti. Bununla birlikte Jisung kafasını tekrar önüne eğdi, onunla göz göze gelmek istemiyordu.
"Yenisini getir."
"Tabii, majesteleri." Omega prense doğru yürüdü ve bıraktığı fincanı almak için uzandı, fincanın altındaki tabağından tutarak geri çekilmeye yeltendi ancak prensin birden bileğini yakalamasıyla öylece kaldı. Veliaht prens ona doğru yaklaşırken arada birazcık mesafe bırakmıştı. "Sıcak mı?" dedikten hemen sonra boştaki elinin işaret parmağıyla fincanı ittirdi ve tabağın üzerinde devrilmesini sağladı.
Böylece çay tam Jisung'ın elinin üzerine dökülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F*ck that nobility!//Minsung
Fanfiction-Omegaverse- "Tahta çıkacağın gün tacın yamulur umarım." Bakışlarını sarayın soğuk zeminine değdirirken mırıldandı omega. "Bir şey mi dedin Jisung?" "Ah, taht diyorum majesteleri, sizce de biraz alçakta değil mi?" İşaret parmağıyla altın süslemele...