F*ck that nobility!//Minsung

10. 👑

Önceki bölümü okuduğuna emin ol. Beklediniz ama değdi :)

Uzun bir bölüm, oy ve yorumlarınızı bol bekliyorummmm

"Ah, her yerim ağrıyor." Omega, kendini mutfaktaki boş sandalyelerin birine atıp başını geriye doğru esnetirken söyledi. Ondan hemen sonra diğer sandalye de sarışın arkadaşı tarafından dolduruldu. "Hiç sorma, parmaklarım koptu sandım." dedi Yongbok, ellerini önüne uzatıp on parmağını birden hareket ettirmeye çalışıyordu.

Akşam yemeğinin bulaşıkları bitmişti az önce. Mutfak sakinleştiğinde sadece tek tük çalışan kalmıştı. Jisung da sarışın omega gibi ellerini hareket ettirmeye çalışırken aşçıbaşı ikilinin tam önünde durdu. "Gidip biraz dinlenebilirsiniz." dediğinde iki arkadaş anında ayaklanmışlardı. Mutfaktan birbirleri ardından koşarak çıktılar ve odalarının olduğu kata çıkmak üzere merdivenlere yöneldiler.

"Pişt." dedi Yongbok arkadaşını dürtüp. Jisung ona merakla döndüğünde omeganın gülümsediğini gördü. "Akşam yaptığım tatlıdan biraz ayırmıştım bize. Sonra yer miyiz?"
Bunu duymasıyla Jisung'un gözleri parlamıştı resmen. Tatlı yemeye bayılırdı. Kafasını hızlı hızlı onaylarcasına salladı.

Daha sonra ikisi de kendi odalarına çekilmişlerdi dinlenmek üzere. Jisung, üzerini bile değiştirmeden yatağa atladı. Su, yemek ve deterjan lekesi olan üstüyle yatağa girdiğini annesi görse onu bir güzel döver gibiydi ancak omega kendini fazla yorgun hissediyordu. Kızgınlığının bu ay erken olacağını biliyordu bunun için bir ara Seungmin'e görünmeliydi.

Çektiği güzel bir uykudan sonra uyandı. Görüş açısının netleşmesi için gözlerini birkaç kez kırpıştırırken avuç içlerini yatağa bastırıp doğruldu ve sırt üstü döndü. "Anne." dedi mahmur sesiyle. Aşçıbaşı üzerini değiştiriyordu. "Jisung." diye cevap verdi. Omega, annesinin sesindeki sinirli tonu fark etmişti. O anda aklına kirli kıyafetleriyle yatağa girdiği gelirken hızla kalktı. Hafif bir baş dönmesi atlattıktan sonra şirin olduğunu düşündüğü bir şekilde gülümsedi. "Annem ya."

Kadın derin bir nefes verip elindeki pijamayı sıktı. "Sana kaç kere söyleyeceğim şu yatağa yalnızca pijamalarınla girmen gerektiğini?"
Annesinin sinirli sesine karşılık omega dudaklarını birbirine bastırdı. "Özür dilerim, yorulmuşum." dediği sırada annesinin kaşları çatıldı. "Ben yorulmuyor muyum eşek sıpası!?"

"Ay! Anne Yongbok çağırmıştı beni! Parmağı kopmuş olabilir! Ben gidip bir bakayım!" Annesinin ona doğru fırlattığı pijamayı üstün yetenekleriyle atlatıp koşarak çıkmıştı odadan. Derin derin nefesler alırken hızlı adımlarla mutfağa indi. Ortalık sakindi, gece olduğundan saray halkı uykunun kollarına çekilmiş olmalıydı.

Omega mutfağa girdiğinde beklemediği bir manzarayla karşılaştı. "Oha, çüş!" dedi istemeden. Kapıları kapattığı sırada karşısındaki ikili birazcık uzaklaşmıştı birbirlerinden. "Changbin hyung?" dedi Jisung. Az önce gördüğü manzaranın yüzünde yarattığı gülümsemeyi bozmadan. Daha sonra hızlıca Yongbok'un yanındaki tahta sandalyeye oturmuş ve kollarını arkadaşına sarmıştı. "Bulmuş güzelim omegayı, baştan çıkarmaya çalışıyor!"

"Ne diyorsun Jisung? Yok öyle bir şey!" Changbin gergince konuştuğunda omega gözlerini kıstı. "Hadi hadi," dedi inanmazca. "Resmen içeri girmesem gidiyordu arkadaşımın şeker gibi duduşları." Cümlesini söylerken sağ elinin baş ve işaret parmağıyla Yongbok'un dudaklarını kıstırmıştı. Sarışın omega arkadaşının eline vurdu. Altın tozu gibi serpiştirilmiş çillerinin ardı utandığı için tatlı bir pembeyi yansıtıyordu.

"Ay neyse. Tatlı yemeye geldik!" diye ellerini çırptı Jisung. Yongbok'un hazırladığı tabaklardan birine uzandı ve çatalını leziz gözüken keke batırdı. Bir parça ağzına attıktan sonra onu çiğnerken kaşlarını çatıp elindeki çatalı önündeki ikileye doğrulttu. "Ama cidden..." dedi. "Bir şeyler karıştırıyorsunuz." Bunun üzerine Yongbok kendi kekinden büyük bir çatal alıp arkadaşının ağzına kelimenin tam anlamıyla tıktı.