Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Upuzuuuun bir bölüm yazdım telafi amaçlı. Bir sürü yorum bekliyorum ona göre ksnskamslödşs
İlk kar tanesi, tatlı soğukluğunun yanında saraya mutluluk ve bereketi de beraberinde getirmişti. Bir de yasemin kokulu omeganın küçük kalbine bir umut.
Kış mevsimi her ne kadar halk için zorlu geçse de kral ve kraliçe bu zorluğu minimuma indirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu yüzden şehirde herkes mutluydu, hallerine şükürler ediyorlardı.
Jisung da severdi kış mevsimini; ayağının altında biriken karlara her bastığında çıkan gıcırtı sesini, bir fincan kış çayı içerken gece geç saatte bile şehre hakim olan turuncu gökyüzünü izlemeyi, kat kat giyinip sıcacık battaniyesinin altında ısınmayı beklemeyi en çok da renkli atkılarıyla hareketli meydanda koşuşturup çığlık çığlığa eğlenen çocukların arasına katılmayı severdi.
Ne yazık ki günlerdir kafasının içinde fındık unu mevzusu vardı. "Paket, paket...nerede olabilir ki?" Yatağında kıpırdanıp bir de öbür tarafa dönmüştü. Tüm gün bunu düşünüp duruyordu arada bir de şu değişik kadının söylediği 'kaderin.' temalı cümle bozsa da düşüncelerini hemen onu kovup yeniden işine odaklanıyordu.
O günden sonra prensi ne zaman görse pek Han Jisung'luk davrandığı söylenemezdi. Aklına sürekli bu geldiği için utanıp ondan kaçmaya çalışıyordu. Minho da fark etmişti bu hallerini. Her ne kadar sebebini bilmese de omeganın utangaçlıkları hoşuna gidiyor, onu daha da utandırmak için elinden geleni yapıyordu.
Uyuyamayacağını anladığında oflayarak doğrulsa da kıpırdanan annesi yüzünden buna hemen pişman olmuştu. Yavaş ve sessiz olmaya çalışarak kalktı ve ayakkabılarını giyerek odadan çıktı. Koridorda adım başı yanan meşaleler olsa da sarayın içi buz gibiydi, eh Jisung da sadece pijamalarıyla çıktığı için donmuştu tabii. Yine de odaya geri dönmedi, sarayın içinde öylece yürümeye başladı. Nereye gittiğini ya da gideceğini bilmiyordu. Dışarısı içerden daha soğuk olduğu için dışarı çıkmayacaktı sadece.
Canı Minho'yu görmek istese de bu fikrinden hemen vazgeçmişti. Zaten gün içinde alfa yeterince yoruluyordu bu yüzden onu uyandırmak istemedi. Ayak ucunda mutfağa indiğinde kapalı olan ışıkları açtı. İlk başta bembeyaz olan ışık gözlerini acıtsa da çok geçmeden alışmıştı. Boş olduğu için devasa gözüken mutfağa girdi ve kendine en yakın olan buzdolabına adımladı. Kapağı açıp içine ufak bir göz atarken dev dolabın çalışma sesi kapının açılma sesini bastırmıştı o an.
Omega elini uzatıp Yongbok'un yarın sabah komposto yapmak için ayıkladığı kirazlardan bir avuç aldı ve iki üç tanesini birden ağzına atarak dolabı kapattı.
"Ben de saray mutfağına neden bu kadar para harcıyoruz diyordum."
Arkasından gelen sesle yerinden sıçramış ve ağzındaki kirazı boğazına kaçırmaktan kıl payı kurtulmuştu. Arkasını dönüp prensin sırıtan yüzüne karşı gözlerini kıstı ve bir kiraz daha attı ağzına prensin önünde hafifçe eğilerek. Minho ona doğru ilerlerken omega içinden keşke başka bir şey dileseymişim diye düşündü, aynı anda dil çıkardı ona.
"Prens sus, parayı öde, omegaya kiraz al."
O bunu söylerken veliaht prens çoktan önüne kadar gelmişti. Ufak bir kahkaha atıp kollarını omeganın beline sardı ve hafifçe eğilerek onu kaldırıp arkasındaki tezgaha oturttu. Ellerini de Jisung'un her iki yanından tezgaha yasladığında hala gülüyordu.
"Omegam ne isterse..." Yavaşça Jisung'un yüzüne yaklaştı ve ağzı dolu olduğu için yanakları şişen yüzünü inceledi. Buraya ısınmak ve biraz olsun uyuyabilmek için kendisine rahatlatıcı bir çay yapmaya gelmişti ama Jisung'un anında kızarmaya başlayan yanakları ve kaçırdığı bakışları prensin kalbini sıcacık yapmıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F*ck that nobility!//Minsung
Fanfiction-Omegaverse- "Tahta çıkacağın gün tacın yamulur umarım." Bakışlarını sarayın soğuk zeminine değdirirken mırıldandı omega. "Bir şey mi dedin Jisung?" "Ah, taht diyorum majesteleri, sizce de biraz alçakta değil mi?" İşaret parmağıyla altın süslemele...