Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
"Ya Yongbok, bu şekilde bulabileceğimize emin misin?"
"Ne yapalım Jisung? Aramaya olay yerinden başlamamız gerekiyor."
"Tamam da ben hiçbir şey göremiyorum ki!"
"Ay pardon!" Sarışın omega arkadaşının gözüne gelen saçlarını omzunun diğer tarafına aldı. Jisung ise görüşünün açılmasıyla daha çok eğilmişti kapıya doğru.
İkisi birlikte mutfak kapısında yalnızca üst üste kafaları gözükecek şekilde içeriyi gözetliyorlardı. Daha doğrusu gözetlemeye çalışıyorlardı. Ancak kahvaltı öncesi olduğundan mutfak çok kalabalıktı. Yasemin kokulu omega oflarken arkadaşı ise biraz daha eğilmeye çalışıyordu.
"Jisung." Omega omzunda hissettiği dokunuşla irkildi. Yongbok'la birlikte hızlıca doğrulurlarken yakalanmanın verdiği mahcubiyetle ellerini önlerinde birleştirdiler. "Anne." Kocaman gülümsedi Jisung. Aşçıbaşı elindeki birkaç paket şekeri mutfağa taşırken duraksamıştı. "Jeongin gelmiş, yukarıdaydı."
Söyleyip tekrar işinin başına döndü aşçıbaşı. Böylelikle Jisung yumruğunu sıkıp havada salladı. "İşte bu! Jeongin kesin bize yardım eder!"
—
"Size yardım edemem."
Betanın üzgün bakışları arkadaşlarına ulaştığında Jisung ofladı. "Ya Jeongin! Lütfen!"
Sarışın omega da başını onaylarcasına sallayıp dudaklarını büzmüştü. Ancak Jeongin düşünceli gözüküyordu. Oflayıp elini masanın üzerine koydu sertçe. "Nasıl yardım edeyim? Sarayda bile değilim ki?"
Jisung derin bir nefes verip arkasına yaslandı. "Orasını merak etme tatlım. Bizim veliahta söyleriz biraz kalırsın ne olacak?"
"Bizim veliaht mı? Han Jisung, görüşmediğimiz günlerde neler oldu he?" Jeongin gözlerini kısmış, masanın üzerinden arkadaşına eğilmişti. Yongbok kıs kıs gülerken Jisung ise kollarını önünde birleştirdi. "O ne? Tavuk mu?"
Üçlünün kahkahaları son bulduğunda Jisung elini gülmekten ağrıyan karnının üstüne koydu. "Ah sahi, sen neden geldin Jeongin?"
Beta gözlerini boş olan mutfakta gezdirdi. "Mutfak çalışanlarına yeni önlükler dikilecekmiş. Herkesin önlüklerini toplayıp ölçülerini yazacağım."
Omegalar anladıklarını belirtip başlarını onaylarcasına sallamışlardı. "Senin için önlükleri toplarız." dedi Yongbok. Jisung da onu onaylayınca hep birlikte ayağa kalktılar. "Çok iyi olur gerçekten. Eh ben o zaman dikiş odasına geçiyorum?"
Git git, der gibi elini salladı Jisung ona. Jeongin arkadaşlarına havadan bir öpücük atıp mutlu mutlu çıktı mutfaktan. Sarayın serin koridorları her adımında daha da soğurken hızlı olmaya çalışıyordu.
"Ah, çok soğuk çok soğuk!" Yumruklarını sıkmış hızlı hızlı merdivenlerden iniyordu ki sarayın beton zeminini incelerken önündeki generali görmemiş ve kendini son anda frenlese de ona çarpmaktan kurtulamamıştı. Üniformasında asılı madalyaların çıkardığı ses boş merdivenlerde yankılanırken general betayı düşmekten kurtarmıştı.
"Ay!" Jeongin'in ağzından ufak bir şaşkınlık nidası çıkmasına karşın kafasını kaldırdığında gördüğü tanıdık yüz dudaklarını birbirine bastırmasına sebep oldu. Hyunjin'in elleri hala sıkıca belindeydi.
"Biz senle hep böyle mi karşılacağız?" dedi general, soğuk gülüşü dudaklarındaydı her zamanki gibi. Jeongin kaşlarını çattı, zihni anılarında birkaç tur attığında o da generalin şekilli yüz kemiklerini incelemekle meşguldü. Sonradan pozisyonlarının farkına vardı ve sorusunu es geçip telaşla Hyunjin'in göğsüne birkaç kez vurdu. "Bıraksana, birileri görebilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F*ck that nobility!//Minsung
Fanfiction-Omegaverse- "Tahta çıkacağın gün tacın yamulur umarım." Bakışlarını sarayın soğuk zeminine değdirirken mırıldandı omega. "Bir şey mi dedin Jisung?" "Ah, taht diyorum majesteleri, sizce de biraz alçakta değil mi?" İşaret parmağıyla altın süslemele...