Yine boş bi güne uyanıp, babamın kahvaltısı yüzünden geç kalma faslını anlattıktan sonra sınıfa girmiştim.
Sınıflarımız değişeli bir kaç hafta olmuştu, yeni sınıf ortamı pek alışık olduğum türden değildi. Tanımadığım çok insan vardı. Bir de Hyunjin.
Sınıfa girdiğimde Jisungu görmemiştim. Felix ve Seungmin de pencere kenarında en arkadan bir öndeydi. Yanlarına gittiğimde gülümseyip birbirimize günaydın demiştik. Hyunjin de yerinde yani bir arka sıradaydı.
Muhtemelen yanındaki eleman gelmeyecekti bugün.
"Otursam sıkıntı olur mu?"
"Yok hayır." dediğinde çantamı masa askısına yerleştirip Felix ve Seungminin sırasına oturmuşum yan bir şekilde. Ondan bundan konuşurken zil çalmıştı ve yerime geçmiştim. Ders kimya.
"Keşke kimyadan bi bok anlasam" diyip ders başlar başlamaz sıraya kafasını koyan Hyunjine bakakalmıştım. Dersleri aksatmazdı. Hele sınav senesinde.
"Uyumadın mı?"
"Hayır" demişti ama. Öyle böyle bir hayır değildi bu. Çok bambaşka bi şeydi. Uykusu olmamalıydı.
"Jeongin evladım." diye uyarmıştı hoca beni. Başta derse dönsem de yanımda başı kollarında yüzü bana dönük gözleri kapalı Hyunjin'i izlemek daha cazipti. Ne kadar korkarak bakıyor olsam da.
Ateşe yürüyordum biliyorum. Kendime itiraf etmiştim de zaten. Hoşlanıyordum basbayağı. Üzüleceğimi bile bile.
Bütün derslerde Hyunjin bana uzaktan yaptığı esprileri daha rahat yapmıştı. Onun yanındayken yapmıştı. Ama bütün hocalardan da azar yemiştik.
"Bildiğin bi İngilizce kaynağı var mı?" diye sormuştu Hyunjin dersin bitmesine 5 dakika kala.
"Sen ciddi misin? İngilizce çalışmaya başlamana çok şaşırdım."
"Sınavda İngilizce de çözmek istiyorum." dediğinde başımı sallayıp ona kaynaklar önermiştim. 4 yıl boşuna Cambridge kursunda çürümemişim demek ki.
Teneffüs zili çalmıştı, sonra giriş zili çalmıştı ve sınıfa gelmiştik. Sırama geçtiğimde bacaklarını sandalyenin üzerinde tutan ve benim sandalyeme dönük oturan Hyunjini görmüştüm.
(biraz da matraklık / poz bu)
Ben de sandalyeme aynı onun oturduğu gibi oturmuşum ve ellerimizle bacaklarımız birbirine değmişti. Hareketime karşın ağzının ucuyla gülmüştü.
Saçlarına takılmıştı gözüm. Çok pürüzsüz ve dünyanın en yumuşak şeyiymiş gibi görünüyorlardı. Ben ona bakarken o da şarkı mırıldanmaya başlamıştı. Bu sefer Lana değildi.
"Senin kollarında başlayan sabahlara biten gecelere doyamadım hâlâ. Huzur bulduğunda.. " Ama devamını getirememişti. Unuttuğunu anladığımda da ben getirmiştim devamını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
üç kılıç | hyunin
FanficYorma kendini boşuna. Yapabiliyorsan bana kendini kanıtla. Anca öyle ikna edersin. Kelimelerin beni kendine aşık ederkenki kadar süslü değil çünkü. Angst değildir *Yetişkin* küfür ve öpüşme sebeplidir