7. Bana şeytan diyorsun ama asıl şeytan sensin.

514 95 180
                                    

Eve geldiği zaman neredeyse ayak ucunda yürüyerek içeri geçti sarı saçlı. İçinde yaşadığı stres, biraz sonra devam edeceklerini düşündüğü kavganın korkusundandı. Hem sevgilisini kaybetmek istemiyor hem de sevgilisinin kendisine sesini yükseltmesini, normalde huzur bulduğu seste şimdi olumsuz şekilde tetiklenip krize girmeyi istemiyordu.

Kalbi, yaşadığı korku dolayısıyla ritmi bozulmuş biçimde çarpmaya devam ederken koridorun ışığına basıp dar alanı aydınlattı. Evde en ufak bir ses olmaması iyi bir şey miydi yoksa kötü mü karar veremiyordu. Normalde kahverengi saçlının onu çoktan kapıda karşılamış olması gerekiyordu.

"Minho?" diye seslendi titrek çıkan sesiyle. Duyabileceği her şeye kendini hazırlamıştı, ebeveynleri tarafından azarlanmayı bekleyen bir çocuktan pek bir farkının olduğu söylenemezdi. Az önceki ağlaması yüzünden kırmızılaşan gözleri onu daha da masum gösteriyordu.

Seslenişi cevapsız kaldı. Minho'nun içerken sızıp kaldığını düşünerek küçük adımlarla salona geçti ve orayı kontrol etti. Uyuyorsa eğer uyandırmayı hiç düşünmezdi fakat salon beklediğinin bomboştu. Hiçbir hareketlilik yoktu. Bu yüzden önce yatak odasını, sonra mutfağı hatta her ihtimale karşı tuvaleti ve banyoyu dahi kontrol etti... Yine de Minho'yi bulamadı. Telefonunu çıkarıp onu aramaya karar verdiğinde içinde yerini koruyan korkuyan negatifliğin daha da arttığını hissetti. Geçen her saniye her şey sanki kötüleşiyordu. Telefon çaldı ancak genç adamdan cevap gelmedi. Birkaç kez daha denemesine rağmen telefon açılmayınca Felix hissettiği her şeye rağmen sakin kalmaya çalışarak üzerini değiştirdi. Yatak odasında bulunan kapıdan balkona çıkmadan önce her zaman içmediği sigara paketini ve çakmağı avcunun içine aldı.

Çok da yeni olmayan sandalyeye attı kendini. Sırtını balkonun demirlerine doğru verip karton paketten bir dal çıkardı. Bunu ne için yaptığını bilmiyordu aslında. Belki içindeki yangını daha çok körüklüyordu belki de ciğerlerine çektiği duman yangın söndürücü gibi alevini alıyordu.

Kendini zehirlemeden önce temiz havayı içine çekip başını iki yana salladı. Gözlerini diktiği dolunay hâlâ aynı parlaklığıyla duruyordu. Felix'inse Minho aramadan önceki mutluluğu buhar olup uçmuştu.

Elini göğsünün üzerine koydu. Başına ne geliyorsa aptal kalbi yüzünden geliyordu. Kalbinin yerine aklını dinlemeyi hâlâ öğrenememişti.

Çakmağıyla elindeki sigarayı yaktı ve dumanı içine çektikten sonra gözleri hâlâ aydayken pembe dudaklarını araladı. Hissettiği tüm kötü hislerin sigara dumanı gibi dağılıp gitmesini çok isterdi. Gerçi onun hisleri duman olsa bile mutlaka üzerine siner, onu kokusuyla rahatsız ederdi. Felix'in tamamen kurtulabileceğine dair saf bir inancı yoktu.

"Neredesin Minho?" diye mırıldandı. Göğsü daralıyordu. Nefes almakta zaten zorlanıyorken sigarası onu daha çok boğuyordu. Ama o hiç takmadı bunu. Gün ağarana kadar balkon sigara izmaritleriyle dolmuştu.
________________________

Minho, sabahın ilk ışıklarında gözlerini açtığında ağrıdan çatlayacak gibi zonklayan başına rağmen evde olmadığını anlayabildi. Normalde gözünü açtığında ilk gördüğü şey ya Felix olur ya da farkında olmadan tersi yöne döndüğünde kıyafetlerini koyduğu büyük beyaz dolabı olurdu. Şimdiyse gördüğü şey her ikisi de değildi. Açık şekilde durup günışığının içeri girmesine yardım eden lacivert perdelerdi. Üstelik üstünde bir ağırlık vardı ve sanki saçında bir el geziniyordu.

Bulanık görüşünü iyice netleştirmek ister gibi gözlerini kırpıştırıp önüne baktığında göğsünde yatmakta olan bedenin tam anlamıyla farkına vararak yüksek sesli bir küfür savurdu. Bu gerçek olamazdı, olmamalıydı.

Duman | Changlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin